Görüş Bildir

KALEMİN DİLİ

OKKAN'I ANARKEN!

Ali Gaffar Okkan!… Ve 5 yakın koruması.

Tam 16 yıl önce; hain pusuyla katledildiler.

24 Ocak 2001...

O günden bugüne ve yarınlarda, anılıyor-anılacak; Gaffar Okkan!

O'nu Diyarbakır ahalisi, Sporseverler ve sevenleri.

Hep; 'Gaffar Baba' diye andı. O gün de, bugün de, ki yarın da böyle anılacak…

* * *

Her anma yıl dönümünde…

Şu ses yükselir… Çığlık çığlığa ifade edilir…

Denir ki.

'Katiller bulunsun, hesap sorulsun…'

Türkiye'deki "binlerce" faili meçhul cinayet ve suikastın, karanlık dünyası gibi…

16 yıl geçti…

Ama halen; 'eli kanlı failler' meçhul.

Hele bir de; faillere 'vur emri' veren güç.  Onlara arka çıkan; organizasyon;

'Kozmik' odada sır!

***

Velhasıl!

Okkan suikastı, 'Türkiye için kara bir gün…

Tıpkı, Okkan'dan 8 yıl önce yine aynı günde katledilen Uğur Mumcu gibi.

Bu cinayette hala 'sır'!

Diyeceğim o ki; 'faili meçhul' diğer cinayet ve saldırı olayları gibi…

Hepsi; 'devletin' boynunda kara bir şal olarak durmaktadır.

Hep ifade etmekteyim…

Bu haince cinayetlerin ardındaki güçler tümüyle ortaya çıkmadığı sürece.

Şunu çok iyi bilmeliyiz ki...

Ülke ve millet hiç bir şekilde; 'huzur ve barış ile kardeşlikle' bütünleşemeyecek.

***

Sözün özü itibariyle…

Bu da demektir ki; 'insan olarak' yaşamanın gereği 'bu hadiseleri' sorgulamakta; samimi olunmalı.

Hem kişiler!

Hem toplumlar.

Terörün ve karanlıkta beslenenlerin 'desteklenmesi' olgusuyla yüzleşmedikleri sürece; kan akmaya devam eder.

Ve "siyasi cinayetler", faili meçhuller hep devam eder.

Çünkü bu kirli düşüncenin membası; 'halktaki kaostur'.

Barışı, kardeşliği, huzuru ve güvenini, hele hakların demokratik çerçevede korunup-kollanmasını istemez.

Ama bir gün gelecek karanlığı aydınlık yapacak; nesil olacak.

İşte onlar da; Gaffar'ın ardından gelen "Ali Gaffar Okkanlar" olacak…

Sen… Ve 5 silah arkadaşın.

Ki tüm şehitler diyerek ruhlarınız şad olsun…

Sizleri, rahmetle anıyoruz!

***

DEMOKRASİ İŞLEV GÖRSÜN…

Yıllar, yılıdır, hep söylenip, duruldu…

Tarihsel; "vesayete" karşı olma noktasında, denirdi?

"Demokrasi" işlev görsün…

Askerin değil,

Bürokrasinin değil,

Vesayetin,

Tekçi, ulusalcı, jakoben anlayışın değil.

"Milli iradenin" hâkimiyeti olsun.

Yani, "Cumhur'un", Cumhuriyeti olsun!

***

Kararlar verilecekse.

Kararlar alınacaksa.

Yasama. Yürütme ve Yargı.

Nizamın üç saç ayağı; "kendi" gücüne değil.

Milli iradenin; "gücü ve istemiyle" işlev görsün…

Demokrasi "işlesin."

Özü itibariyle…

Milli irade hep bunu haykırıp durdu…

***

Sandık… Oy…

Milletin "namusu, şerefi" ise.

Ki öyledir.

İrade ve hâkimiyet "kayıtsız-şartsız" bana aitse.

O zaman…

İstediğimi; "demokratik" yollarla ben getiririm.

İstemediğimi, "demokratik" yollarla ben gönderirim.

Yeter artık.

Söz benimdir, söz milletimindir…

Eeey siyasiler..

Eeey iktidar..

Eeey muhalefet; "beni denleyin.."

***

Evet; gelinen aşama itibariyle!

Askeri vesayetin,

Bürokratik vesayetin,

Yargısal vesayetin "tamamen" ortadan kaldırılacak.

Bir daha; "tekerrür" mümkün olmayacak…

Sadece ve sadece…

"Milletin" iradesinin, hâkimiyet kazanacağı bir değişim için…

Ki o da, "sandıkta" oylanacak olan 18 Maddelik Anayasa değişikliğidir.

Bunun için de; söz artık "Milletindir…"

Ki, "Evet…" diyerek…

***

Çünkü zaman hızlı işliyor…

Özellikle, Türkiye için…

Uymazsak.

Biz de hızlanmazsak; "yaya" kalırız.

Kıymetini.

Ve önemini iyi kavramalıyız.

Hele ki…

Bulunduğumuz "coğrafyadaki" insafsızca gelişen; değişimler orta yerde cirit atarken.

Ki yaşayarak görüyoruz…

***

Dünya.

Kendi ekseninde dönüyorsa da…

Ülkeler.

Ve Milletler açısında; "değişim ve dönüşüm" kaçınılmaz!

Ayak uydurmamız gerekiyor.

O'nun için.

"Kısır, üretimsiz, çapsız, ibresiz" zaman kaybından kurtulmamız lazım…

***

Hareketlenmeliyiz.

Hızlanmalıyız…

Yeni zamana; alışmalıyız…

Yoksa!

Vesayetin boyunduruğu altında; "debelenip" dururuz.

O zaman da, şu şarkıyı hep söylenir dururuz.

"Atı alan Üsküdar’ı geçti."

İşte o ata binmemiz, sürmemiz, koşmamız lazım!

***

TESADÜF MÜ?

Öyle ya…

ABD'nin 45. "Başkanı" yemin etti.

Göreve başladı…

Yani "Trump" dönemi, Amerika’da start aldı.

Seçimin zaferi…

İşte tam böylesi bir günde; Türkiye'nin değişim hamlesi geldi.

Anayasa değişikliği.

18 Madde.

Parlamento'dan; "referandum" için çıktı.

Anlayacağınız.

ABD ve Türkiye'nin "yarınına" dair…

"Aynı anda", ama farklı kulvarda "değişim" yaşanıyor.

Tesadüf mü?

Yoksa ilahi bir adaletin "tecellisi mi?"

***

HELALLİK İSTEMİŞ…

Kim, kimden istemiş!

Bülent Arınç…

Reis'ten; "helallik" istemiş.

Af dilemiş.

Ve bu akil hareketini de, "mektupla" icra etmiş!

Tabi haber bu…

***

Teyit edilmiş değil…

Tekzip eden de yok…

Reis'in.

"Helallik ve af dilemeye" dair, tavrı ne olmuş?

Cevap vermiş mi?

Mektup "iadesi" olmuş mu?

Henüz belli değil.

***

Gelirsek!

Niye ve niçin, derseniz?

Eee.

15 Temmuz'a kadar; "savunma kalkanıydı?"

FETÖ için.

Hasret-kardı…

Gel gel deyip, duruyordu.

***

Peki!

Arınç'ın bu "akil" operasyonel faaliyeti…

Kendisi için…

"Bir kurtarma, aklama, paklama mı."

En açık ifadeyle…

"Siyasi destekçi", konumdan kurtarır mı?

Bilemiyorum…

***

Bir de.

Ki en çok, sorgulanan, eleştirilen…

Hükümeti de.

Reis'i de "köşeye" sıkıştıran, hal-i vaziyet.

FETÖ'nün.

Neden "siyasi" ayağına dokunulmuyor?

Ya da; "ne zaman" dokunulacak?

Kafalar hayli, dağınık…

***

Ne diyelim.

Arınç'ın Reis cephesi açısından; "tek çaresi" bu olmalıydı.

Helallik istemesi.

Ve af dilemesi…

Tabi; karşılığı ne olur, o'nu Cumhurbaşkanı gösterecek.

Ama şu en önemlisi…

***

Halk nezdinde…

Kamuoyu gönlünde.

Hele ki, yargısal, hak, hukuk ve adalet nizamında…

Bir helallik.

Bir af dileme, "tecelliyeti" en adil, olanı olsa gerek.

Diyeceksiniz ki.

"Zararın neresinden dönülürse"…

***

PERİNÇEK, DİYARBAKIR'A DAİR…

Doğu Perinçek.

Diyarbakır'da, Diyarbakır'a dair, konuşmuş.

Demiş ki…

"Diyarbakır bir anahtar…

Türkiye'de hükümet, iktidar olmanın yolu Diyarbakır'dan geçiyor…

Ankara'nın yolu Diyarbakır'dan geçiyor…

Ama Avrupa Birliği'nin yolu değil…

Diyarbakır'da iktidar olan, Ankara'da da iktidar olur…"

***

Siz ne yorum yaparsınız bilmem.

Ama bildiğim şudur ki...

Diyarbakır ahalisinin, söyleyecek bir çift sözü vardır…

Çünkü yıllar yılıdır.

"Bu minvalde" çok konuşan siyasetçi gördü.

Lider de...

Lider olamayan da…

Ama hep şuna vakıf oldu; gelen gideni arattı.

Lakin "kimse kalıbının adamı" değil...

***

Bu Perinçek.

O Perinçek değil miydi?

Bekaa'da, gezinti yapan…

"Kürtlere" dair; fikri beyanlarda bulunan…

Öcalan'a "sekreter ya" görevini dahi, icra eden…

Peki şimdi?

Demek ki!

Ne diyeceğimi, artık anlamışsınızdır.

 


Bu Makale 4285 kere okunmuştur.

Yorumlar