YASAK!… GÜNAHIMIZ NE?


İşletmeci bir okur..

Dert yanıyor..

Sıkıntısı; "kapalı alanda sigara içilmemesi.."

Yasağı..

Ve sigaranın içilmemesini isteyen.

Bu konuda; "ısrarcı" olduğunu söyleyen biri.

Ki kendisi de; "içmiyormuş.."

***

Müşteriye de.

Gelen-gidene de.

İmkânlar içerisinde; "tavsiye" ediyor.

Yasa hükmü açısından; "uyarısını" yapıyor.

Ama!

Muzdaripliği; "asi müşterilerden?"

Yasa tanımayanlar…

"Ben içerim, kim karışabilir?" diyenler.

***

Diyor ki.

Gün geçmiyor ki; "müşterilerle" dalaşmayalım.

Günde, 10–20 kişi…

Mekân kapalı.

Ama camekân var, açık pencere var.

Şimdi kış; kapalı her taraf.

Ama "tiryaki" oturur oturmaz, "sigarayı" yakıyor...

***

Fark edilene kadar; zaman geçiyor.

O'nu görenler de.

"Yasak yok" gibisinden; sigarasını yakıp içiyor…

Uyarıyorsun.

Bu kez; "bak o içiyor, bak bu içti", polemiği.

"Ya kardeşim içilmez" diyoruz…

"Kimsin lan diyerek postasını koyuyor?"

Kocaman levha var.

Gösteriyoruz!

Kalkıp levhayı kırıyor, ya da kâğıdı yırtıyor.

Çekip gidiyor...

***

İşin yok, tartış.

İşin yok, polemiğe gir, sonra iş fiziki müdahale kadar varabiliyor..

Kavga.

Dünya'da "böylesi uygulamalar" nasıl icra ediliyor bilmiyorum.

Ama mutlaka; "işletme" açısından bir güvence olmalı.

***

Bakınız!

Kapalı alanda sigara içmenin cezası; 109 lira.

Bu içen için.

Yani müşteri açısından; verilen bir ceza...

Ama işletme için bu cezanın yüzlerce katı.

7 bin 453 lira.

Gel de çıkın işin içinden…

***

2017 yılı itibariyle; yeni yasakları da aktardı.

Artık;

"Camlı alanlarda, üstü açık yerlerde de" sigara içilmeyecek.

Lokanta.

Kafe.

Camekânda olsa.

Üstü açık tutulsa da.

Havalandırması olsa dahi.

"İçilmez, yasak."

Ki gelen ceza, "iki misli."

***

Denetimler yoğun.

Kim denetliyor.

Kim yetkili-sorumlu burda da muammalık var…

Anlayacağınız.

Çok ama çok sıkıntılı ve şikayeti yoğun bir mesele.

Çözüm isteniliyor…

***

Doğrusu!

Nerdeyse. 20 yılı bulan bir zaman dilimidir ki.

"Sigarayı" bırakmış.

Kullanmayan…

Kullanılmaması, içilmemesi.

"Kökten yasaklanması" taraftarıyım.

Ve buna; dair mücadele eden biriyim…

***

Çünkü sigara.

Çok ama çok yönlü; "tahribatı-yıkımı" olan bir illet…

Sağlığı bozuyor.

Ekonomiyi etkiliyor.

Anlayacağınız.

Yaşamı da, cepteki parayı da "duman" ediyor.

***

Herşeye evet!

Ama "yasa koyuculuk."

Ve o yasanın uygulanması…

"Sağlıklı", bir norma sahip değilse; "kaş yapayım derken, göz çıkarma" olur.

***

Şimdi!

Sağlık bakanlığı'na.

Denetimde bulunanlara.

Ceza hükmü verenlere.

İlgili ve yetkili, birimlere diyeceğim şu…

İşletmecinin ifade ettiği gibi…

***

Adamın biri…

Lokantaya gelip oturdu.

Yemeğini yedi.

Sonra da çıkarıp "sigarasını" yaktı, içine çekip bıraktı…

Kömür sobasının borusundan çıkan duman gibi!

Garson uyardı…

Bir değil, bir kaç kez; adam tıklamadı.

***

İşletmeci geldi…

Yönetmenliği hatırlattı.

Levhayı gösterdi.

Ceza var dedi.

Bak biz de, ceza alıp mağdur oluruz dedi.

Dinleyen kim noktasında.

Adam…

"Haydi işinize.

İçiyorum.

Ceza kesen varsa gelsin; siz kim oluyorsunuz?

Hâkim misiniz, savcı mısınız?”

***

Tüm reste rağmen!

Efendimle, başlayan her cümleye karşı.

Adam bu.

Sigara içenin, asiliği ve sinir hali malum.

Çıkıp dese ki.

"Suç işliyorum. Var mı itirazınız ulan?.

Yasanızı da.

Yönetmenliğinizi de; "tanımıyorum" dese!

***

Daha da ileri gidilse.

Adam.

İşletmeci.

Garson derken; iş zıvanadan çıkıp "fiziki müdahaleye" dönerse.

Kafa, göz, yarma durumu vaki olursa.

Polis, karakol da ikmale gelirse…

Gelin seyre.

***

Kim suçlu.

Kim mağdur.

Kim; "müsebbip" ilk kıvılcımın yakılmasına.

Deyin bakalım.

Ne diyeceğinizi çok merak ediyorum.

Hadi…

İşletmecinin günahı ne?

Ha, "açıkgöz işletmeciler de" yok değil.

Var.

Hadisede onları "ayrı" tutuyorum.

***



SANDIĞA KADAR SABIR…

Şu CHP var ya…

Hele ki, trolleri…

İnsanı.

"Akla ziyan" bir ruh haline sokuyor.

Sağlığını bozuyor.

Herşey ortada.

Açık ve aleni bir durum vaki iken…

Saldıran da.

Isıran da.

Yumruğu atan da.

Saksıyı fırlatan da…

Kürsüyü işgal eden de.

Oy kabinine sızmaya çalışan da kendisi…

***

Meclis'i çalıştırmayan da.

İradeye "ipotek" koyan da.

Demokrasiyi…

Her yönüyle "askıya" almak isteyen de.

Yine ama yine kendisi.

Lakin…

İnsan aklıyla alay edercesine; "benim dahlim yok" deme pişkinliğinde...

***

100 yıllık vesayetini dayatan da.

Hukuku da.

Özgürlüğü de.

Milli iradeyi de; "ipotek" altına alan da kendisi…

Alternatif üretmeyen.

Çözüme.

Değişime.

Yeniliğe…

Çağa dair kazanımlara kapı kapatan da...

Toplumsal menfaate.

Birlik ve bütünlüğe; "tek" bir gayreti olmayan yine kendisi…

Akıl kilitlenmesiyle.

Çıkıp, yani "ben mi" diyebiliyor.

***

DNA'sındaki; "darbeci" ruhuyla.

Darbecilere.

Teröristlere.

Emperyalistlere.

Haçlı anlayışa…

Seküler.

Jakoben.

"Tekçi" diktatöryal duruşun savunuculuğuna kesilen kendisi.

"Arkadalar" diyen, "dost, yandaş" diyen de o.


***

Ama ne var ki…

"Teflon tava" gibi…

Dibi tutmuyor…

Hiçbir şey yapışmamış gibi…

Sorumluluk karinesi içerisinde bulunmadan.

Ha bire "karşısındakine" sallıyor…

Bu da nereye kadar.

Milli iradenin ifadesiyle.

"Sandığa kadar, az biraz sabır."

MUHALEFETE GELSİN…

Temel ise Dursun…

İdama mahkûm edilmişler.

Darağacına çekilecekler.

Son istekleri sorulmuş…

Temel'e demişler ki…

"Son sözün ne?"

Demiş ki;

"Annemi görmek istiyorum."

Dursun'a da sormuşlar.

Son sözün ne?

Demiş ki.

"Temel annesini görmesin."

***

Ne yazık ki.

Hal-i hazırda muhalefet partilerin siyasi tavrı da bu merhalede.

Nerede bir güzellik.

Nerede bir iyilik.

Nerede, ülke ve milletin menfaati söz konusu ise.

Sadece "iktidar" düşmanlığıyla.

Kor bir taassupla;

"Hayır. İstemezük.?"