Görüş Bildir

GÜNEYİN PENCERESİ

Prof. Dr. Sabri EYİGÜN
Prof. Dr. Sabri EYİGÜN

Bilal Erdoğan, İmam Hatipler ve Diyarbakır İçin Yeni Fırsatlar

Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan geçtiğimiz hafta sonunda Diyarbakırlı bazı STK’ların davetlisi olarak sesiz sedasız Diyarbakır’a geldi. Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç’la beraber bir eğitimci olarak şahsımın da davetli olduğu toplantıda  Erdoğan, İmam Hatip Liselerine duyulan ihtiyaç konusunda ayrıntılı bir  konuşma yaptı ve bu okullarda eğitimin daha kaliteli hale gelmesi için eğitimcilerin katkılarını istedi.  Toplantıyı organize eden kişiler ve davetli olan STK temsilcileri de konu hakkında görüşlerini anlattılar.
Ziyarete bu açıdan bakıldığında STK’ların eğitim konusuna sahip çıkması ve bu amaç doğrultusunda Cumhurbaşkanının oğlunun da işin içine katmaları Diyarbakır ve eğitim adına sevindirici bir gelişme. Çünkü Türkiye’de eğitimin istenilen düzeyde olmadığını artık herkes kabul ediyor. Çünkü uluslar arası kuruluşların yaptığı sıralamalarda,  eğitimde dünya sıralamasında geride kaldığımız kesinleşmiş durumdadır.
İşte bu noktada bizim için önemli olan,  eğitim gibi milli bir konunun bile düzeltilmesi ve gençlerimizin diğer dünya ülkeleriyle rekabet edebilecek bir seviyeye gelmesinin yolunun STK’ların işe el atmasıyla mümkün olduğunun anlaşılmasıdır. Çeşitli korku ve kaygılarla “her şeyi devletten bekleme” ilkesi ile yetiştirilen bir toplumda STK’ların aktif rol almaya başlaması ve devletin de bunları cesaretlendirmesi çok önemli bir gelişmedir. Çünkü bilindiği gibi STK’lar gönüllülük esasına göre çalışan sivil organizasyonlardır. Yani hizmetlerinin karşılığında ücret talep etmezler.  Çalışanların tek amacı topluma hizmet etmek, toplumun sorunlarına çözüm bulmaktır. İşte bu özelliklerinden dolayı, sorunlar karşısında, çözümü ötelemek, göz ardı etmek, devlete veya belli bir hiyerarşiye bağlı olmak gibi bir zorunlulukları yoktur. Bunlar da STK’ların  önünü açan önemli faktörlerdir.
Gerçi bizde yıllardır Okul-Aile Birlikleri gibi STK sınıfına girebilecek eğitim gönüllüleri hep vardı. Ancak, maalesef tekelci eğitim sistemi, bu gibi sivil kuruluşlara yıllardır hiçbir inisiyatif vermedi. Bundan dolayı okul-aile birlikleri sadece okulun maddi ihtiyaçlarını gidermeye yönelik yardım toplama amacıyla kurulan ve çalıştırılan kuruluşlar olarak kaldı.  Bundan olsa gerek,  okul-aile birliklerine üye olan kişiler, eğitimci kökenli velilerden ziyade, esnaflar arasından seçilmektedir. Yaptığı çalışmalar ise;  ağırlıklı olarak mezuniyet öncesi ve sonrası kermes düzenlemek veya tek tek velileri ziyaret ederek fakir öğrencilere yardım adı altında para toplamaktır.
Burada aslında okul müdürlerini de suçlamak doğru değil. Çünkü onlara da mevcut sistem içinde fazla bir oyun alanı tanınmadı. Ayrıca Cumhuriyetin kuruluşundan yakın zaman kadar bizde modernleşme ve gelişme genellikle dışta ve şekilde arandı. Bu doğrultuda müdürlerden,  öğrencilerin saçlarına, sınıfların süslenmesine, öğretmenlerin kılık kıyafetlerine odaklanmaları istendi.  Eğitimin kalitesini artırmak mı? Onu zaten sistem üstlenmişti! Kimseye ihtiyacı yoktu.
STK’ların eğitim-öğretimin daha kaliteli hale gelmesinde katkıları elbette çok fazladır ve bir an önce daha aktif olarak devreye girmelidirler. Ancak unutulmamalıdır ki, eğitim-öğretimin kalitesi sadece dışarıdan kontroller ve yönlendirmelerle gelişmez, öğretmenin kalitesi veya performansı son derece önemlidir. Çünkü bizde öğretmenler mezun olduktan sonra alan bilgileri ve pedagojik bilgilerinin üzerine teorik olarak fazla bir şey katmadıkları gibi, zamanla da maalesef geriye gitmektedirler. Üniversitede aldığı bilgileri İlköğretime veya Lise öğretimine aktarmak bir yana yeni bir şeyler eklememektedirler.
Ortaöğretimde eğitimin kalitesinin artırılması öğretmenlerin görev aldıktan sonraki performansıyla daha da artırılmadıkça, istenilen kaliteyi yakalamak zor gözüküyor. Gerçi Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir performans sistemi geliştirmiş durumda. Ancak bu sistem de yeni mağdurlar oluşturmaya açık bir sistem olduğu, adam kayırmaya imkân tanıdığı için istenilen başarıyı göstermesi zor gibi gözüküyor. Çünkü sözlü sınavın olduğu yerde, hele bizim gibi, parti ve akrabalık, hemşerilik, bölgecilik, aşiret bağlarının güçlü olduğu toplumlarda sözlü sınavlarda objektifliği sağlamak çok zordur.
Yine bunun için de eğitimcilerden oluşan, ideolojik ve siyasi saplantıları olmayan başka başka STK’lara ihtiyaç var. Diyarbakır’daki bu oluşum gelecek adına bizlere ümit verdi, yeni eğitimci STK’ların soruna gönüllerini koyacağını gösterdi. İşte bu noktada  Bilal Erdoğan’ın eğitime gönül verenlere destek için Diyarbakır’a gelmesi, onları onurlandırması, teşvik etmesi ve sadece eğitim kurumlarını ziyaret etmesi  bu STK’ların başarısıdır. Umarım bunun devamı da gelir. 
Emeği geçen, katkı sunan tüm eğitim gönüllülerine yürekten teşekkürler. Eğitim için ben de varım….
www.sabrieyigun.com.tr


Bu Makale 6636 kere okunmuştur.