Seçim Sonrasında Kimler Boşanacak?

Demokrasilerde milletvekili seçimleri, halkın hür iradesini ortaya koyması, seçilenlerin de özgürce düşüncelerini anlatmaları açısından son derece önemlidir. Seçimler bu çerçevede yapıldığında ülkenin kalkınmasına ve sorunların çözümüne de büyük katkı sağlar. Seçime katılacak partilerin oy oranını artırmak için vatandaşa sunduğu seçim programları ve tabii ki sorunların çözümüne yönelik gerçekçi vaatleri buna iyi bir örnektir.

Bizde ise şimdiye kadar genellikle, vatandaşa sunulacaklar projeler ve vaatlerden ziyade karşılıklı suçlamalar ve üretilen hayali düşman üzerinden seçim propagandası yapılırdı. 2015 seçimlerinde siyasi parti liderleri, ani bir strateji değişikliği yaparak, geçmiş yıllara oranla parti programlarını biraz daha kapsamlı hazırlamış gibi görünüyorlar. Ancak buna rağmen seçim meydanlarında sadece ekonomi var. Hatta nerdeyse ekonomiden başka bir şey konuşulmuyor. “Ekonomi” dedimse, üretimin nasıl artırılacağı, yeni istihdam alanlarının nasıl sağlanacağı, Avrupa ve Çin ile nasıl rekabet edileceği, ihracatın hangi oranda artırılacağı gibi sorulara cevap aramaktan ziyade ağırlıklı olarak bol keseden nasıl para dağıtılacağı anlamında bir ekonomiden söz ediyorum.

Böyle sığ bir yaklaşımın tercih edilmesinde sanırım, tarihe karışan Genç Parti ve onun liderinin seçim stratejisi ile Yunanistan seçimlerinde iktidara gelen radikal sol lider Çipras’ın yoksul halka yönelik seçim vaatlerinin sonuç getirmesi de etkili olmuştur. Biz de bu stratejinin, 7 Haziran günü nasıl bir sonuç vereceğini şimdiden kestirmek zordur, kimse de bilemez. Ancak bilinen ve gerçek olan bir şey var: maneviyat yerine maddeyi, fedakârlık ve yardımlaşma yerine rekabet ve başarıyı esas olan yeni dünya görüşü, maalesef parti liderlerini de etkisi altına almışa benziyor. Çünkü bugün Türkiye’nin öncelikli sorunu maddi sıkıntılardan ziyade, sosyal sorunlardır. Ana muhalefet lideri bile miting meydanlarında ”bu ülke zengin ve parası da bol” dediğine göre, ülkenin ana sorununun ekonomi olmadığı kesindir. 

Türkiye’nin yakın gelecekteki en büyük sorunu ne ekonomi, ne Kürt sorunu ne de başkanlık sistemi sorunudur. Önlem alınmaz ise, ülkeyi bekleyen en temel sorun, başta aile yapısında baş gösteren çöküş olmak üzere, sosyal bünyede oluşan çatlaklardır. Çünkü Kürt sorunu, zaten toplumun büyük bir kısmının kabul edip benimsediği çözüm süreci ile ve yeni Anayasa'da yapılacak düzenlemelerle kısa bir zaman içinde ortadan kalkma potansiyeline sahiptir. Başkanlık sistemi de öyledir. Partilerin konsensüsü veya anayasal düzenlemelerle kısa zaman içinde benimsenip bir çözüme kavuşabilir. Ancak aile ve evlilik kurumunda yaşanan sosyal erozyonun toplumsal hayata verdiği hasar için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Yara her gün daha da kangrenleşiyor. Böyle bir yaranın  tedavisine bugün başlansa bile, iyileşmesi yıllar alabilir.

Bakınız 2014 yılının TÜİK raporları açıklandı. Rapora bakıldığında bir önceki yıla göre evlenme oranları %0,6 azalırken, boşanma oranları %1,6 oranında artarak 125 305’e yükselmiştir. Bu sayı, 2013 yılı boşanma verilerine göre azımsanmayacak bir oranı oluşturuyor. İşin daha da vahim tarafı, rakamlar her yıl evlilik ve aile kurumu aleyhine düzenli olarak da artıyor. Özellikle yeni evlenen çiftlerde bu sayının çok daha yüksek olması aile ve evlilik kurumunun nasıl korunması sorusunu yeniden gündemimize almamızın zamanının geldiği, hatta geçtiğini de gösteriyor.

Aslında aile yapımızda ortaya çıkan bu vahim durum, bir sonuçtur. Sosyal yaşamın her alanında, eğitim, medya, akrabalık ve komşuluk ilişkileri, kısaca hayata bakışımızdaki başkalaşmayı gösteriyor. Bundandır ki, parti liderlerinden beklenilen şey bu başkalaşmayı daha da normalleştirmek değil, buna karşı çıkmak. Aile ve evlilik başta olmak üzere tüm toplumsal kurumları bize özgü değerlerle yeniden yapılandırmaktır.

Ben, seçim meydanlarında parti sözcülerinden popülist söylemler değil, yeni dünya görüşüne uygun sadece maddeye vurgu yapan cümleler değil de, aile ve evlilik kurumunu kurtarmaya yönelik politikalarının ne olduğunu duymak istiyorum. Aileye ve evliliğe yönelik oluşan negatif tutumu nasıl ortadan kaldıracaklarını bilmek istiyorum. Yoksa seçim sonrasında kimlerin maaş zammından yararlandığını veya daha fazla yardım aldığını değil de, kimlerin boşandığını ve boşanma oranlarının yüzde bilmem kaç daha fazla arttığını konuşmaya devam edeceğiz.