YÜZ YIL GEÇSE DE AFFETMEYECEĞİZ!

Geçtiğimiz 24 Nisan Cuma günü 1915 olaylarının yüzüncü yıldönümüydü. Başta Ermenistan ve diyasporası olmak üzere herkes yaşananların bir "soykırım(!)" olduğunu söyleme  yarışına girdi. Her yıl nefesimizi tutarak ne diyeceğini beklediğimiz ABD başkanı Obama, herne kadar "Soykırım" ifadesini doğrudan kullanmasa da, bu ifadeyi kullanan Papa'nın sözlerine atıfta bulunarak bir anlamda gizli bir şekilde kabul ettiğini vurgulamak istedi. Fransa, Rusya ve Almanya sözde soykırımı kabul etmek için meclislerini topladılar. Bir sonraki yıl, ABD başkanının da doğrudan “soykırım” kelimesini kullanmasına şaşırmamak gerekir. Belki de iyi olur. Artık biz de rahatlarız. Her yıl aynı gerilimi yaşamayız.
Peki, 1915 olaylarının üzerinden yüz yıl geçtikten sonra  bu tutum değişikliğinin nedeni nedir? Avrupa Parlementosu daha 1987 yılında aldığı bir kararla “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin maruz kaldığı trajedi nedeni ile bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sorumlu tutulamz,”derken, bugün ne değişti de Trajedi, “Soykırıma” döndü. Ayrıca adı geçen  ülkeler gerçekten Ermenileri bu kadar seviyorlar mı? Yoksa bunu insanlık adına mı yaptılar?
 Özellikle bu dört devlete baktığımızda hepsinin de tarihleri katliamlar, soykırımlar ve vahşice yapılan savaşlarla dolu olan ülkelerdir. Sadece Almanlar'ın katlettiği Yahudi sayısı milyonları aştığını herkes biliyor. Tarihe bile gitmeye gerek yoktur. Suriyede yaşanan insanlık dramına karşı vurdum duymaz tutum ve politikalarını inatla sürdüren bu devletler değil mi? Son üç hafta içinde ilgisiz ve ihmallerinden dolayı olan 1300 Müslüman göçmenin acılarına gözlerini kapatanlar, bile bile göçmenleri ölüme gönderenler onlar değil mi? Orada sadece göçmenler değil, Avrupa’nın vicdanı da suya battı.
Ermeni Diyasporasının isteği doğrultusunda verilen kararların  şu andaki devletler arası siyasi konjonktürle ilişkisi olduğu kesindir. Yani Türkiye’nin dış politikasıyla ilgili olduğu aşikardır. Ancak daha da önemlisi, geçmişlerinden taşıdıkları kara lekeyi bugün zihinlerden silmek için, başkalarını soykırım yapmakla suçlayarak temiz bir algı oluşturmak niyetini de taşımaktadırlar.
Ermenistan'a gelince; siyasal ve ekonomik çıkarları Türkiye ile uzlaşmadan geçmesine karşın, inatla Türk düşmanlığını devlet politikası yapmaya devam ediyorlar. Deneyimli bir diplomatın bu konudaki tespitleri aslında bunun nedenini  açık bir şekilde özetliyor."Bu travma onların kimliklerinin bir parçası haline dönüşmüş. Kimliklerini korumak için bu travmayı canlı tutuyorlar. Ne yaparsanız yapın bunu çözemezsiniz" Yani anlayacağınız, bizim de çok yabancısı olmadığımız düşman oluşturarak belli bir ideolojiyi ve kimliği canlı tutmaya çalışmaktadırlar. Başarısız politikacılar,vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak yerine hamasi politikalarla bağlılıklarını devam ettirme yolunu seçmektedirler.
Yabancı ülkelerin ve Ermenistan'ın Soykırım iddialarını bir yere kadar anlamak mümkündür. Ancak bizim bir kısım muhalefet partilerine ve onların kalemşörleri olan yazar-çizer takımına ne demek lazım? Özellikle seçim atmosferine girdiğimiz bu günlerde her konuda kendilerini iktidar partisine karşı olarak konumlandırıyorlar. Dünya kamuoyunda ve iç politikada Hükümet'i zayıf düşürmek, dış politikada yetersiz olduğu izlenimleri zihinlere işlemek için, Papa'nın diliyle konuşmaya başladılar. 28 Şubat Dönemi'nin muhafazakarı, bugünün sol-liberali olan bir köşe yazarı, doğrudan bu kelimeyi kullanmıyor, ama soru cümleleriyle Ermenistan'ın diliyle konuşmaktan da çekinmiyor. Türk tezlerini eleştirip, Ermeni iddialarına hak verebiliyor. " Ermeni çetelerinin saldırısı söz konusu olduysa ve bütün sorun bundan çıktıysa... Ermeni kıyımına yol açmak da neyin nesi? diyerek gizlice soykırımı(!) neden kabul etmiyorsunuz demeye getiriyor.
Görüldüğü gibi, aslında Ermenistan dahil hiçkimse 1915 yılında yaşananları değil, bunu belli amaçlar doğrultusunda kullanma yolunu seçmiş durumdadır. Hem 1915 yılında yaşananlardan dolayı, Türkiye'yi yargılayan devletler hem de Ermenistan çok iyi biliyor ki, söz ve eylemleriyle insanlık adına hiçbir şeye katkı sunmamaktadırlar. Hele Türk- Ermeni ilişkilerinin mesafe almasına hiçbir katkıları yoktur. Yaptıkları sadece insanların ruhuna kin, nefret, düşmanlık ve intikam duygularını işlemekten başka birşeye yaramıyor.
Bize gelince, Ermeni tezlerine destek çıkarak AK Partiyi ne kadar zayıflatabilirsiniz, bilemiyorum. Ancak bildiğim bir şey var ki, bu ülkenin vicdanlı evlatları sizi yüz sene de  geçse affetmeyecektir! Keşke Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi “Ortak acıları, yeni düşmanlılar üretmeye değil, barışın, sevginin ve yeni dostluğun temelleri için” paylaşabilseydik!