Görüş Bildir

GÜNEY'İN PENCERESİ

Basir Güneyi
Basir Güneyi

ADALET VAR ” DERSENİZ, “ÇATIŞMA OLUR”

CHP’nin, FETÖ’nun denetiminde ve partideki sosyalist  görüş çizgisinin hegemonyasında başlayan “Adalet(!)” yürüyüşü 12. gününü doldurdu. Bilindiği gibi bu yürüyüş,  FETÖ’nün AK Parti Hükümetini dünya kamuoyunda zor durumda bırakmak için gerçekleştirdiği MİT- Tırları operasyonunu ile doğrudan alakalıdır. Çünkü yürüyüş, MİT Tırları operasyonunun medya ve siyasi ayağının mahkeme aracılığıyla ortaya çıkmasına paralel başladı.  İddianameye göre bu ayağın asıl amacı,   Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan’ı “Savaş Suçlusu” olarak yargılatmaktı.

Olmadı… Tutmadı….

Gerçi, çok şükür, kurgulanan oyun bozuldu, ama şer cephesi durmadı, durmayacak da. Çünkü yürüyüşün temel amacı da yukarıda söylediğin amaçtan farklı değil. Yani “adalet” gibi bir olgu bahanesiyle, Batının desteğini almak ve  yine Cumhurbaşkanı’nı dünya kamuoyunda “despot” ilan ederek kamuoyu nezdinde mahkûm etmek.   Bunu ilk gün ilan ettiler de.

Bu da tutmadı…. Bunda başarılı olsalardı bir taşla birkaç vuracaklardı. En önemlisi de Batı kamuoyunda bunun FETÖ’nun masum olduğunun kanıtı olarak öne süreceklerdi.

Ancak takip ettiğim kadarıyla Batı kamuoyu ve basını, yürüyüşe beklenilen ilgiyi göstermedi. Kılıçdaroğlu,  bu kez de ülke içinde aynı zamanda gerilimi artıracak ve çatışma ortamına zemin hazırlayacak en tehlikeli silahlarından birini kullandı: Yani Firavun-Musa” karşıtlığını. Amaç yine aynıydı: Sn. Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak.  Bunun için de Genel Başkan’ın dilinde “Firavun-Musa” tekerlemesi, çevresinde Cumhurbaşkanını öldürmeyi açıkça deklere eden DHKP sempatizanları eksik olmadı.

Çatışma ve gerilim üzerinden milleti sindirmek ve diğer taraftan da muhafazakâr liderleri itibarsızlaştırmak CHP zihniyetinin yeni bir stratejisi değil. Hafızalarımızı yoklayalım;  Malum 367 meselesinde Baykal, Anayasa “367 yok derse çatışma olur!” demişti. Mahkeme de bu çağrı üzerine adaleti katletmiş, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığını engellemişti.

Benzer bir baskı ve adaletsizliği başörtüsü konusunda da yaşadık. Başörtüsünü rahmetli Erbakan’ın idam ipine benzeten aynı zihniyet, Merve Kavakçı’nın başörtüsüyle meclis Genel Kuruluna girmesi üzerine sıralara vurarak ve yuhalayarak protesto etmişti.  O dönemde de FETÖ elebaşının gizliden destek verdiği, methiyeler dizdiği DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ise Meclis kürsüsüne gelerek, Kavakçı’ya yönelik; Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!" demişti. O dönemde, şimdi CHP’nin “adalet yürüyüşüne” methiyeler dizen Ertuğrul Özkök, Ecevit’in bu despot tutumunu,  İspanya Meclisi'ni basan askerlerin önüne çıkan o meclis başkanına benzetecek kadar ileri gitmişti.  Oktay Ekşi geri kalmamış,  Kavakçı’nın başörtüsü takmasını doğrudan  “devlete yönelik bireysel bir başkaldırı” olarak lanse etmiştir. Adalet diye bir kavramı  unutmuşlardı.

Şimdi kalkmış topyekûn “adalet ”ten söz ediyorlar.

Görüldüğü gibi bu zihniyette dünden bugüne değişen hiçbir şey yok.

Boşuna yürümeyin inandırıcı değilsiniz.!


Bu Makale 1269 kere okunmuştur.