8 Mart Kadınlar Günü

Bizlere model olarak sunulan, medeniyetin beşiği olarak takdim edilen, insan hak ve adaleti bakımından da günümüzde belli mesafeler alan batı,  geçmişine baktığımızda insanlık namına utanç duyulacak olaylarla doludur.

Batı menşeli kutlanılan gün ve haftaları incelediğimizde, insanlık onurunu rencide edici, trajik olaylar sonucu oluştuğunu görürüz.

İşte 8 Mart Çalışan kadınlar günü de o günlerden bir gündür.

           8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamış, polis işçilere müdahale ederek onları fabrikada kilitlemiş, çıkan yangın sonucu 129 kadın feci bir biçimde ölmüşlerdir.

          Bu resmi açıklamalar kim bilir bu olayların bu noktaya gelmesine kadar geçen süreçte kadınlar hangi sıkıntı ve eziyetleri görmüş ve insanlık onurları ayaklar altına alınmıştı.

        26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Internationaler Frauentag" (International Women's Day - Dünya Kadınlar Günü) olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oy birliğiyle kabul edildiğidir.

       Türkiye'de ise, 8 Mart 1921 yılında ilk kez "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında ve onu izleyen yıllarda daha yaygın, ve yığınsal olarak kutlandı, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlanmaya devam etse de, amacına uygun olarak kutlanamamıştır.

       Dinimiz İslamın Kaynağı olan Kur'an ve Sünnete baktığımızda, İnsanlık onurunu rencide edici, hak ve özgürlükleri meşru dairede kısıtlayıcı, hiç bir ayet ve hadisin olmadığını görürüz.

       Her konuda sorunların oluşmasını engelleyici önlemler alan dinimiz, kadın hakların konusundaki görüşü şöyledir.

      Bakara suresi 233 ayet;

      "Annelerin maruf şekilde yiyeceği, giyeceği, çocuk kendisinin olan (baba)ya aittir."

       Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Cabir (ra)dan rivayet edilen Veda haccında ki hadisi: "Kadınlar hakkında Allah'tan korkun. Onlar sizin yönetiminize verilmişlerdir. Allah'ın emaneti ile aldınız onları, namuslarını da Allah'ın kelamı ile helal ettiniz kendinize. Maruf şekilde rızklarını ve giyeceklerini temin etmeniz onların sizin üzerinizdeki haklarıdır." (Müslim, Ebu Davd, Malik.(Nasb'r-Raye lll/48-50) İS. FIK. ANS.)

        Dinimize göre; Kadının çalışmasını zorunlu kılacak geçimi, çocukken babasına evlendiğinde kocasına, Allah göstermesin  boşandığında veya dul kaldığında tekrar babasına vaciptir. Babasının gücü yetmediğinde ise beytülmal (devlet)'dan karşılanır. Çalışmak isterim dediğinde zorunluluk değil de gönüllülük esas olduğundan şartları belirleme kadının lehinedir.

      Şimdi gelelim günümüz kadın hakları savunucuları ve feministlerin kutlandığı 8 mart kadınlar gününe:

Genelde "Emekçi kadınlar günü" ile ilgili hazırlanan görsellerde "özgürlük" adı altında kadının cinselliği ön plana çıkarılmaktadır bu da düşündürücü ve de üzücüdür.

      Yine neslin devamı vede veraset hukuku için büyük tehlike arz eden; "Lezbiyenim" "transım" "biseksüelim" "inter seksim" "kadınım özgürüm" gibi slogan ve pankartların ön planda olması. Bu da kadın haklarına bir katkı sunmadığı gibi belki binlerce kadının hakkına tecavüz edilmesine vesile olur.

       Ayrıca kadın veya erkeklerin cinsel özgürlük adı altında "Özgürüm kime ne", "Kimsenin namusu değilim" demeleri özgürlük kelimesinin rencide olmasına sebebiyet verir. Her kes, özgürlük alanını kendisi belirlerse o zaman; hırsız, "Özgürüm çalarım kime ne?" Katil, "öldürürüm özgürüm kime ne?" tecavüzcü "teca....." daha çok örnekler verile bilir, varın o zaman sınırsız özgürlük hakkında sız karar verin. Onun için özgürlüklerin sınırlarını; Toplumun kültürü, ahlaki yapısı, anane, gelenek ve görenekleri, mensubu oldukları din ve devletleri belirler.

       Yıkılan bir çok yuvanın sebeplerinden birisi de bir başka kadın tarafından yıkılmış olmasıdır, bu gerçekleri inkar edemeyiz. Onun için İslam dini hem erkeğin hemde kadının Tesettürüne önem verir. "Ben Kimsenin namusu değilim" yerine "Kadın da kocasının namusu, koca da Hanımının namusudur". Kadının fiziki yapısı değil, insani değerleri ön plana çıkarılmalıdır.

        Kadın ve erkek bir kuşun iki kanadı gibi olurken, İman, kuşun başı, edep, haya, ahlak ve fedakarlıkta diğer kısımlarını temsil etmelidir.

      Özellikle kadın hakları savunucularına  8 Mart münasebeti ile çağrım; Hayaller peşinde koşup kadına özgürlük adı altında, 15-30 yaş arası fiziki yapısı düzgün bayanların duyguları ile oynamamasını, vücut yapısı ile değin, insani değerlere önem verip, tesettüre riayet etmelerini, kadının, cinsel işçi, reklam malzemesi ve göze hitap eden bir varlık  olmadıklarını, ailenin temel iki direğinden biri olduğunu hatırlatmak isterim.

      DUA VE SELAMLARLA