1975 li
yıllarda Urfa imam hatip lisesinde okuyordum.
Öğrenci olmam
münasebetiyle siyaset olarak milli Türk Talebe Birliği günümüz milli görüş
çizgisinde birisi idim.
O zamanın
şartları, din ve dindarlar üzerine yoğun bir baskı ve sindirme vardı.
Bir imam hatipli
olarak kur'an ve İslamı kendimize referans kabul ediyor, insanlara doğru ve
hakikati anlatma çabalar içerisinde, merhum Erbakan ile beraber hareket ederdik.
Topluma
İslam'ın güzelliklerini anlatmanın ancak ve ancak adaletle mümkün olabileceğini
adaletin kaynağının ise İslam ve Kur'an olduğunu düşünürdük, halende aynı
fikirdeyim.
En iyi örnek
olarak, Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselami, Hz Ebubekir, Hz Ömer, Hz Ali ve
diğer sahabeler olduğunu kabul ederdik.
Peygamberimiz
sallallhu aleyhi vesellem vefatına yakın
zamanda insanlar arasında dolaşıp bulduğu her topluma "Bende hakkı olan
varmı? istesin vereyim" sözü bize yol gösteren en önemli değerdi.
Hatta Allah
tarafından seçilen, sevilen, Peygamber, devlet başkanı, ihtiyar ve hasta birisi
olmasına rağmen söz konusu kul hakkı olunca Onun sallallhu aleyhi vesellem ne
kadar tittiz davrandığını ve Ukkaşe ile arasında geçen kul hakkı konusundaki
olayda, incelik, kul hakkına karşı gösterdiği teslimiyet, gözlerimizden yaşlar akarak defalarca dinlerdik.
Bize göre O
sallallhu aleyhi vesellem sırtını açıp
diz çökmesi ümmetine biri mesajı ve "Benim gösterdiğim hassasiyeti
gösterin" emir ve tavsiyesi idi.
Biz de
iktidara, yönetime veya bir makama gelirsek, söz konusu kul hakkı olunca,
mazlumun karşısında diz çöküp, helallik dileyip hakkını vereceğimizi kabul
ederdik.
Fatih Sultan
Mehmet'in bir gayrimüslime yapmış oldu Haksızlık karşısında, mahkeme de ifade
vermesi, kolunun kesilmesine hüküm edildiği ve onun buna rıza gösterdiği ve
ermeni olan bu ustanın gördüğü bu adalet karşısında Musluman olduğu bize örnek ti.
Yine. Hazreti
Ebubekir (ra) halife olup minbere çıktığı zaman;
"Şayet
haktan şaşarsam, yanlışlık yaparsam haksızlığa düşersem siz nasıl
davranırsınız." dediğinde cemaatin "seni kılıcımızla düzeltiriz"
Değdiğin de Hazreti Ebu Bekir'in secdeye vardığını Allah'a şükrettiğini ve;
" Şayet yoldan çıkar sam benim cemaatin beni
düzeltecek" diye sevindiğini kendimize Şiar edinir dik.
Hz Ömer'in
camide vaaz verirken sahabenin birisi ayağa kalkıp "ya Ömer konuşma sana
konuşma hakkın yok, seninle aynı savaşta ganimet aldığımız kumaştan bana niye
elbise olmadı da sana oldu? Bunu açıklamadan konuşma" dediğinde.
Hazreti Ömer'in Allah'a şükür ettikten sonra oğluna;
"Oğlum bu elbisenin hakikatını anlat."
dediğinde
Hazreti Abdullah'ın "o savaşta kendisinin de
bulunduğunu, bu kumaştan kendisine de pay verildiğini, kendi payını babasına verdiğini,
payların birleşmesinde bir elbise olduğunu ve onun için halife olan babasının
elbise sahibi olduğunu" anlatır.
Adam: "ben
Hazreti Ömer'in adaletinden şüphe etmiyorum. İstedim ki halk hakikati bilsin,
şimdi konuşa bilirsin ya Ömer."
Erbakan
hocanın "adil düzen" dediği bize göre bu idi.
İktidara veya
makama geldiğimizde, birileri Adalet, haksızlık
zulüm veya yanlış dediğinde, Allah şükür edecek bize yanlışları
söylediği için de teşekkür edecektik.
Dışlama, kovma, hakaret etme asla olmayacaktı.
Maalesef
günümüzde binlerce onbinlerce değil yüz binlerce kişi adaletsizlik olduğunu
düşünüyor.
Ülkenin ana
muhalefet partisi CHP ve o partiye gönül vermiş milyonlarca insanın kafasında
bir soru işareti var, adaletsizlik diye bir düşünce var, haklı, haksız, doğru
veya yanlış o ayrı bir konu. Onları dinlememek, söylediklerini kale almamak,
doğru değildir ve İslamın adalet anlayışına aykırıdır.
Hele ana
muhalefet partisinin liderini dinlememek, onu ikna etmemek yanlıştır.
Yine adale için
yuruyenleri dışlamak teröre destek ile suçlanmak, diyalog yolunu kapamak ayrı
bir yanlışlık ve haksızlıktır.
İslam in
temeli adalettir. Yoksa Mekke ve Medine
gibi, örf, adet, gelenek, kabile kuralları ve yerleşik dine sahip inatçı bir
kavmi ikna edip İslamiyeti kabul etmezler di.
Yine
İsalimetin günümüze kadar yayılarak gelmesi, adalet ve İnsan haklarına verdiği
önem sayesindedir.
İslam alimleri
her hutbe de okuması gereken ayet konusunda nahil 90 ayet uygun bulmuşlardır.
İşte meali;
"Şüphesiz
Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı,
fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt
veriyor."( Diya. Meal)
Ne zaman
ki Müslümanları idare eden yöneticiler adalet ve insan haklarına önem
vermemişler, sıkıntılar olmuş ve devletleri yıkılmıştır.
Burada
taraftar olduğum anlaşılmasın, tek gayem iktidar olmanın sorumluluk
gerektiğini, adaletin tesisinde sorumlu olduğunu, kul hakkının önemini
belirtmektir.
Adaletin herkese
lazım olduğunu, savunma hakkının kutsal olduğu belirtmektir.
DUA VE
SELAMLARLA.
Bu Makale 601 kere okunmuştur.