Görüş Bildir

BİR GÖRÜŞ

DİNCİ Mİ VEYA DİNDAR MI OLMAK LAZIM?

Asrımızda, tehlikelerden biri de dincilik ve ya dinsizlik tarafgirliğidir.

   Her nedense bir fikir, düşünce veya oluşumun isminin sonunda ci, cu gibi ek'leri gördüm mü sevmen, bu benim kişisel görüşüm. Sevmediklerimden biride dindar değil, dinci olmaktır.

    Dindar; Dinin emirlerini gücü nispetinde, eksiksiz ve tam yerine getirmeye çalışan, dinine bağlı, rıza-i ilahiye göre davranmaya gayret eden kimse manasına gelir.

    Dinci: İnançlı imiş gibi görünüp, dini dünya işlerine karıştıran, siyası çıkarlarına araç olarak kullanan kimse manasına gelir.

     Şimdi dinci ile dindar arasındaki farkları anlatmaya çalışayım.

     Dinci, kendisini dinin sahibi imiş gibi görür ve görünür, kendisi gibi düşünmeyenleri dışlar onlarla mücadele etmeyi görev bilir.

     Ali İmran 3 ayet:” …Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim…”

     Dindar, dine hizmet etmeyi şeref bilir, hayatını Kur’an ve sünnete göre tanzim etmeye özen gösterir. Din sahibinin Allah olduğunu bilir, Kendi kusur ve hatalarını daha çok görür, İslam’ı anlatır, insanların hidayeti için dua edip vazifesini yapar vazife-i ilahiye karışmaz.

     Dinci kimse, insanların onu beğenmesine çok önem verir, bunun için her yolu dener, giyimi, konuşması, hal ve davranışı, bulunduğu ortama göredir.

   Maun suresi 4-7 Fakat veyil o namaz kılanlara ki, Namazlarında yanılmaktalar. (İbn Abbâs şöyle der: Bu öyle bir namaz kılandır ki, kılarsa ondan bir sevap beklemez. Kılmazsa, bundan dolayı gelecek olan azaptan korkmaz.) Onları ki, gösteriş yaparlar. Ve yardımlığı sakınırlar (zekat vermezler)

    Dindar ibadetini, insanların onu beğenmesi için değil, Allah’ın rızasına göre yapar.

    Maide 16 : “Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onlar Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip iletir.”

    Dinci, herkesin hata ve kusurunu gördüğü halde kendi hata ve kusurunu görmez, ona hatalarını söyleyen kimseyi kötü niyetli bilir, kin besler ve hatasını kabul etmez.

   Dindar tam tersi bir durum söz konusudur. Hata ve kusurlarını ona anlatana da teşekkür eder.

  Dinci, bazen makam ve çıkar için dininde fedakarlık yapabilir, kendini üstün kabul eder, imkanlar ve şartlar el verdiğinde kendisine karşı olanlardan, intikam almayı bir hak bilir.

    Dindar, af etmenin bir erdemlik olduğunu, hiçbir makam ve çıkar için, dinden fedakarlık edilmeyeceğini bilir.

    Dinci, insanlara göre dini tanır.

    Dindar, dine göre insanları tanır.

    Dinci güzellikleri kendinden bulup, şahsında İslam’ın güzelliklerini anlatmaya çalışır.

    Dindar, İslam sayesinde güzellikler kazanıldığını, kendisindeki güzelliklerin İslam sayesinde olduğunu düşünür. 

    Dinci “etki tepki” kanunu gereğince dine karşı tepki oluşmasına, dinsizlik cereyanının varlığına sebep olur.

    Dindar herkesi kucaklamayı ve “hidayetin Allah’a” ait olduğunu bilir ve öyle davranır. Dünya sevgisi ve sevdası onda yoktur.

      Din hiç kimsenin tekelinde olmadığı gibi hiç kimsenin malı da değildir. Bizler dinin sahibi olmaya değil, dinin mensubu olmak la mükellefiz.

     İnsanları, doğru yola getirmek, hidayete erdirmek görevimiz değilken; doğru yolu anlatmak, hidayet yolunu göstermek de bizim görevimizdir. 

      Bakara: 272- (Ey Muhammed!) Onları hidayete erdirmek sana düşmez. Fakat Allah, dilediği kimseye hidayet eder. Hayırda ne harcarsanız kendinizindir. Yalnız Allah’ın rızası için harcama yapın! Hayırda harcadığınız her şey size döndürülür ve zulme de uğramazsınız.

      Başkasının takdiri, teveccühünü kazanmak yerine, Allah’ın rızasını kazanmak gayemiz olmalıdır. 

     DUA VE SELAMLARLA


Bu Makale 616 kere okunmuştur.