İNSAN VE DİN

 Din Allah'ındır, onun kaide kurallarını da O (C.C.) belirlemiş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem vasıtası ile Kur'an'da uyulması gerekenleri bizlere anlatmıştır.

        Din kimsenin tekelinde olmadığı gibi, hiç kimseye de özel değildir. Onun içindir ki Allah'tan en fazla korkan ve onun emirlerini yerine getirmeye çalışanlar hep alimler olmuştur.

       Din, hiç kimse sayesinde değer almadığı gibi kişi veya kişiler din sayesinde değer kazanır. Bizler dine hiç bir müdahale hakkına sahip olmadığımız gibi din bizim tüm yaşam alanımıza müdahale eder.

        Alimler, şeyhler, cemaat sahipleri, siyasetle uğraşanlar, devletler ve hatta bütün insanlar din adına yeni bir şey icat edemeyecekleri gibi Kur'an ve sünnete aykırı tüm fiil ve davranışlardan da tövbe edilmediği müddetçe "miskalı zerrede" olsa ahirette hesabının sorulacağı bir gerçektir.

      Bir gün Şeyh Abdulkadıgeylanı namazda birinci secde de kalkıp ikinci secdeye varmadan bakar ki, secde yerine nur gibi bir ışık iner ve; "Ey kulum Abdul KADIR başını kaldır bana bak." Yukarıya baktığında gökkuşağı gibi bir ışık yukarıda aşağıya doğru her tarafı aydınlatıyor ve o nur devamla, "Kulum bugüne kadar yapmış olduğun ihlasa ne ibadetlerinden dolayı senden hoşnuttum razıyım." ve "Ey kulum seni af ettiğim gibi bundan sonra da yapacağın hata ve günahlarını da af ediyorum."

         Bu sesi duyan Hz. Abdul KADIR  önce çok sevinir ve düşünmeye başlar sonra aklına "Yüce Allah Peygamberlere bile "bundan sonra yapacağın günahların af ediyorum" dememiş bana nasıl der" ve "olsa olsa bu şeytanın hilesidir ve  Euzu billahi  mine şeytanı recim" der demesiyle o nur kayıp olup şeytanın o mel'un bakışları kendini gösterir.

        Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem "Ey Allah’ım, ömrümün ahirini hayırlı kıl, amelimin sonunu da hayırlı kıl, günlerimin sonunu sana kavuştuğumda hayırlı kıl."(buhari) dediğine göre bizim ilmimize, amelimize makamımıza güvenip Allah'ın af ve mağfiretini garantiye aldık artık "şeytan bana bir şey yapamaz" deme lüksüne nasıl sahip olabiliriz.

        Kur'an yasin suresi 60-61; "Ey Ademoğulları! Size "Şeytana kulluk etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır; bana kulluk edin, doğru yol budur" dememiş miydim."

      Şeytanın hile ve desiselerine karşı çok uyanık olmak lazım o insanları haktan ayırmak için var gücü ile çalışır her ortam ve imkanı kullanır, son nefesi vereceğimiz ana kadar bizi kendi halimize bırakmaz "su uyur düşman uyumaz" misali o hep işini en iyi biçimde yapmaya çalışır. Hele kişi kendini takvalı, dindar görüp başkasının hataları ile uğraşmaya başladım mı işte o zaman şeytanın oltasına takılmış demektir.

       Bir gün ermeni bir papaz Şeyh Saidi Bestaminin huzuruna gelip;

       -Şeyhim Allah katında ben mi üstünüm sen mı? der şeyh;

       - Yarın gel cevap vermeye çalışayım. Ertesi gün papaz geldiğinde bakar ki şeyh vefat etmiş, tabutuna yanaşır ve;

      -Şeyhim vefat ettin sorumun cevabını vermedin? dediğinde şeyh tabutta iki parmağını birleştirip zafer işaretini yapar, orada bulunanlar bu olaya hayret edip sebebini sorunca papaz olayları anlatır ve;

      -Şeyh diyor ki "  Son nefesimi imanla teslim ettiğim için, senden iyiyim" diye iki parmağını bana gösterdi.

Ve orada hemen Müslüman olur.

       Şimdi bu gibi zatlar dahi son nefese kadar uyanık kalmayı şeytanla mücadeleyi asli bir görev bildikleri halde bizler de onlar gibi uyanık olmalıyız.

      DUA VE SELAMLARLA