24 HAZİRAN SEÇİMLERİNE ANKARADAN BAKIŞ

En çok istikrara, birliğe beraberliğe ve huzura ihtiyacımız olan bir zamanda, haçlı zihniyetinin tıpkı komşu ülkelerimizi parçalama amacıyla uygulamaya koydukları stratejilerin artık yavaş yavaş ülkemizi de hedef aldığını gördük. Hem fiziki hem de maddi anlamda karşı karşıya kaldığımız bu terör saldırılarına karşı kendimizi koruma anlamında ülkemiz ve vatandaşlarımızın güveni için erken seçim kararı alınmış oldu.

Bu vesileyle 24 Haziran seçimlerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Demokrasiyle idare edilen Türkiye’nin 16 Nisan 2016 günü yapılan referandumla tercih ettiğimiz başkanlık sistemi için yapılacak bu ilk seçimimizdir. Güçlü yürütmenin oluşması elbette ki, güçlü bir yasama ile mümkün olacağını hepimiz takdir ederiz. Bu vesileyle başkanlık sisteminin ihtiyaç duyduğu Türkiye’nin çok parçalı siyaseti değil, en fazla iki parçalı bir siyasetin varlığıyla bunun gerçekleşmesi muhakkak olduğu için bu kez ihtiyaç duyulan ittifakların kurulduğunu gördük.

Kurulan ve demokrasinin yolunda yürümesini temenni ettiğimiz ittifaklar için, tek temennimiz huzur ve kardeşlik anlayışı içinde yapılacak bu seçimde sandık başına millet olarak gitmeleri olacaktır.

Ülke çapında seçimlere katılacak bütün siyasi partilerin gerek cumhurbaşkanı gerekse milletvekilleri adayları belirlenmiş oldu. Milletvekilleri listeleri her zaman olduğu gibi tartışmalara vesile olurken, özellikle bu tartışmaları doğuran nedenleri Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde daha farklı kılan durum her zaman ki gibi oldukça kırıcı oluyor. Burada seçim öncesi özellikle bu iki bölgemizde aday adaylarının sayısal fazlalığı oldukça dikkat çekicidir. Sanki ülkeye ve bölgede yapılması gereken çalışmalar, siyasetten başka bir şey yokmuş gibi algı oluşmasına da bir yönden neden oluyor. Bölgenin yıllardır terörün kaotik bir ortam yaşattığı coğrafya olduğunu bütün dünya bilirken, siyasette bu denli teveccühün olması ve seçilen siyasileri adeta sorgulatıyor gibi. Sanki seçmen kitlesi olan vatandaşlarına seçilmişler yeter artık, huzura olan ihtiyacımızı kardeşliğe olan özlemimizi giderelim buna çalışalım demişler gibi? Bu nerede görüldü ki?

Aday adaylığı için müracaat eden bütün vatandaşlarımızın aday olmak için müracaat ettikleri, partilerince, aday edilmeyişlerine karşı aldıkları olumsuz anlamdaki tavırlar bizce siyasi ahlak açısından asla kabul edilir bir şey değildir. Bölgede yıllardır seçilip Ankara’nın yolunu tutarak milletvekili olanların millet içinde sanki çok karşılıkları varmış gibi bir vehme kapılmaları da oldukça yanlış ve seçmene hakarettir. Sanki bir görüşe sahipmiş ve o görüş için yıllardır dik duruyorlarmış gibi, kendilerini toplum içinde görenler büyük hem de çok büyük bir yanılgı içindedirler. Zira böylesi siyasilerin büyük bir kısmı özellikle iktidar şansı olan partilerde görünmek isterler. Bunun gerekçesi ve siyasi okuması ise tamamıyla salt kendini düşünen pragmatist anlamdaki şahıslara ait bir tasarruftur.

Bir Anekdotla bölgedeki siyasi anlayışın özeline bakalım şimdi. 1995 yılı genel seçimlerinde biz belediye başkanlarını mensubu olduğumuz RP Ankara davet etmiş yapılacak milletvekilliği seçimleri için bizden aday adaylarımız hakkında yorum ve düşüncelerimizi sormuşlardı. Büyüğümüz ağabeyimiz Recai Kutan bizi tek tek içeri davet ediyordu. Bana şöyle bir soru sormuşlardı başkanım, diğer arkadaşlarından şu soruyu sormuştum,”Bu listede kimleri milletvekili görmek istersini?, size ise farklı bir soru soracağım demiş ve devam ederek, siz bu listede kimleri milletvekili görmek istemiyorsunuz?” demişti.

Bende açık yüreklilikle üç ismin üzerini çizmiş bunlar olmasın demiştim. Neden diye sorduklarında ise, hocam; bu arkadaşlar RP Diyarbekir’de güçlü olduğu için müracaat etmişler, yoksa bunlar RP’li oldukları için gelmiş değiller, yarın partimiz sıkıntılı bir durumla karşılaşırsa, önce bu üç arkadaş partimizi terk edip başka partilere geçerler demiştim. Evet, verdiğim bu üç isimden ikisi RP listesinde Diyarbekir adayı olarak milletvekilleri seçilmişlerdi. Ama ne oldu faşist ve meşum 28 Şubat sürecinde RP’ni arkadan hançerleyerek bir zamanın ANAP’ına diğeri ise kurulan proje partisi Demokrat Türkiye Partisine geçmişlerdi.

Listeler yapılırken siyasi partilerin özellikle pragmatizm ve şahsiyet kriteriyle yaklaşması gerektiği bu kriter Türkiye ve bölge siyaseti açısından bir kazanç olacaktır. Siyaset vatan ve millet için yapılır, siyaset indi şahsi hesaplar için yapıldığında ise kirli siyaset olur.

24 Haziran seçimlerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.