BELEDİYECİLİKTE İSTER KOMÜNİST İSTERSEN MÜSLÜMAN OL…

Neden mi böyle bir başlık altıda bu yazıyı yazıyorum?

Elbette ki bunun bir nedeni olmalı, değil mi?

Bakın lafı fazla uzatmadan söyleyeyim, her şeyden evvel bugünkü yazımın özünde, şu anda tespit edilmiş ve edilmekte olan, çeşitli siyasi partilerimizin önümüzdeki seçim için aday gösterdikleri ve sorumluluk yüklenen vatandaşlarımıza bazı tavsiyelerde bulunmak faydalı olur diye yazıyorum.

Evet, yakın tarihimizde Türkiye Komünist Partisinden sadece bir belediye başkanlığını kazanmış, Dersim ili Ovacık Belediye Başkanın önce icraatlarına bakalım diyorum.

Aslında bu icraatları yapmak için, Komünist olmaya gerek yok, zira yaptığı tüm icraatların öncelikle insan olduğu için yaptığını bilelim.

Başkanın adı, Mehmet Fatih Maçoğlu ilk icraatı, göreve başladığı gün itibariyle küçücük Ovacıkta makam odasının kapısını kaldırarak kendisiyle görüşmeye gelen herkese kapısının açık olduğuna vurgu yapmak istemiş.

Belediye makam aracını kullanmayan başkan kendi aracıyla gideceği yerlere gidiyormuş.

Aldığı maaşın bir kısmını öğrencilere burs olarak vermeye başlamış.

Yasal zorunluluktan ötürü bedava yapamadığı çeşme suyunu ucuzlatmış.

Hazineye ait olan 650 dönümlük araziyi tarım için kullanılması için halka dağıtan Başkan, böylece hem iş gücü oluşuyor hem de boş olan araziler değerlendiriliyor. Bu araziye ekilen nohut, fasulye ve patatesi satarak hem yoksullara dağıttı hem de öğrencilere burs olarak vermiş.

Barınma sorununa da el atacak projelerle gündeme gelecek tasarrufları konuşulmaya başlamış.

Nihayet Belediye’nin bir yıllık gelir ve gider tablosunu büyük bir bez afişle belediye binasının dış duvarına asarak şeffaf belediyecilik örneğini göstermişti.

Bütün bu haberler ulusal medyamızda zaman zaman yer almıştır.

Şimdi ise 44 aylık makamında bulunduğum Diyarbakır Sur Belediyesi ile ilgili mütevazi icraatlarımıza bakalım.

Mevzuat nedeniyle Belediye meclisince 150 lira olarak takdir edilen maaşıma o zaman itiraz ederek bunun 50 lira ile sınırlandırılmasını gerçekleştirmiştim.

Makam arabası olarak bana tahsis edilen, 1992 model Renould Steyşın aracımın yerine her yıl bütçe görüşmelerimizde yeni ve yabancı bir model arabanın alınmasına yönelik ayrılması talep edilen ödeneğe her yıl itiraz etmiş ve görevimin sonuna kadar o arabayı kullanmıştım.

Sur Belediyemizin şeffaf mali durumunu halkımızla paylaşmak üzere, 1995 yılında sadece 3 ay Diyarbakır Söz Gazetesinde yarım sayfa ilan etmek suretiyle açıklamıştık.

Son ilan müracaatımız ise aynı yılın Eylül ayında olmuş, ancak Diyarbakır valiliğince müsaade edilmediğinden bu uygulamamız nihayet bulmuştur.

Sur içinde suyu akmayan sokak çeşmelerini yeniden hayata geçirmek için yaptığımız iki sondaj çalışmasıyla vatandaşımıza Sur Belediyesi olarak bedava su vermeye başlamıştık.

Yoksullar için Kore Mahallesinde yıktığımız eski genelev binalarının yerine yaptığımız bir blok ve dört katlı binamızın kaba inşaatı bittiğinde 28 Şubat sürecinde görevime son verildiği için ayrılmıştım.

Belediyemizin hiçbir mali katkısı olmadan yoksul öğrencilere yönelik yaptığımız aynı yardımlarımızı Diyarbakır’da ve özellikle İstanbul’daki değerli iş adamlarımızın yardımlarıyla hayata geçirmiştik.

Halk meclisleri uygulamamızı Türkiye’de ilk kez açık meydanlarda ve Cami avlularında yapmak suretiyle belediye binası dışında ve halkın ayaklarına giderek hayata geçirmiştir.

Sur Belediyesi olarak yaptığımız bu hizmetler için, bizim ve beraber olduğumuz arkadaşlarımızın Müslüman olmadan önce insan olmamızın gereğiydi.

Kısaca siz belediye başkanları ve ekip olarak birlikte olduğunuz sorumluluk verdiklerinizin, Komünist veya Müslüman olmanızın çok ötesinde önce insan olmak yeter ve artar bile diyor ve önümüzdeki seçimlerde ülke boyunda seçilecek belediye başkanlarımıza öncelikle gönüllerle köprüler ihya etmelerini diliyorum