HÜDA PAR’IN YEREL SEÇİMLERDEKİ GÜCÜ

Siyasi partilerin yeni Türkiye sisteminde mahkum olduğu ittifakların, 24 Haziran seçimleri akabinde 31 Mart Yerel Seçimleri içinde devam ettiği bir zamanda, özellikle bölgede hem kemiyet hem de keyfiyet açısından önem arz eden, HÜDA-PAR’ın söz konusu seçimlere girmeyecekleri açıklamaları bölge açısından oldukça önemli olmuştur.


İlkeli siyasetleriyle tebarüz eden bu mütevazı dava partisinin yöneticileri ve mensupları bu kararlarıyla bir kez daha gösterdiler ki, asla koltuklara ve makamlara değil, doğru bildikleri ilkelerine sadakatle sahip olan bir aksiyon hareketi olarak bizce görülmektedirler.


Özellikle 24 Haziran seçimlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, cumhur ittifakına girmeden karşılıksız destek vermeleri, bölgede Cumhurbaşkanına ve AK Partiye verilen oylarda bir makas açılımına da neden olduklarına tanık olduk.


Yapılan bu jestin elbette ki, tek nedeni milli birlik şuurunu gerekli kılan ve yaşadığımız bu coğrafyada, ülkemiz üzerinde oynanmak istenen emperyal haçlı oyunlarına karşı bir duruşun gerekliliğinden kaynaklanıyordu.


Şimdi de hiçbir siyasi partiye yaltaklanmadan pragmatist anlayışlardan uzak bir karar verdiklerini görüyoruz. Aldıkları bu kararın mütevaziliğini bir tarafa bıraktığımızda, siyaset sosyolojisi açısından değerlendirdiğimizde, tevazünün ötesinde bir ağırlık ifade ettiği de asla unutulmamalıdır.


Bölgede başta Diyarbakır, Van, Mardin, Bingöl, Batman, Şanlıurfa, Gaziantep, Adıyaman, olmak üzere Adana, Mersin ve İstanbul’da da parti tabanının kendine has potansiyeli ve bu potansiyel’in gerek bölgede gerekse batı metropollerinde yaşayan bölge kimlikli seçmenin, yaşadıkları yerlerde güvenilir kişiliklere sahip olmaları ve karşılıklarının oluşları en büyük özelliklerini ifade eder.
HÜDA-PAR seçmenin muhafazakâr ve mütedeyyin seçmen özelliği nedeniyle hiç tartışmasız bölgede, AK Parti’ye daha yakın olduğunu söylemek asla abartı olmayacaktır.
Aslında açık söylemek gerekirse AK Parti’den çok Erdoğan’ın duruşu daha ağırlıklı bir tercih olarak önümüze çıkar. Durum bu olunca AK Parti’nin bölgede oldukça önem arz eden bu serbest kalan seçmen kitlesine nasıl yaklaşacağı da önem arz ediyor.


Özellikle bölgede söz konusu illerde, henüz ilçe belediye başkanları ve Belediye Meclis üyeleri açıklanmadan önce, AK Parti teşkilatlarının HÜDA-PAR seçmen kitlesine vefa örneği yaklaşmalarını ve Cumhur ittifakında Erdoğan’a verdikleri destek nedeniyle de ahde vefa göstermeleri siyasi etik anlamında toplumca gerekli görülen bir durum olarak durmaktadır.
Alınacak bir karar bölgede AK Parti açısından oldukça olumlu bir sinerjinin oluşmasına ve siyasete yerelde kazandırılacak yıpranmamış yepyeni yüzleri nedeniyle de bir sinerji oluşturacağını bu durumun bilhassa yeni seçmen kitlesi açısından çok anlamlı olacağını ifade etmek gerekir.


HÜDA-PAR seçmen kitlesinin kendilerinden seçilmiş adaylar için bölge siyasetine oldukça heyecan oluşturacak bir atmosfere her zaman sahip olduklarını ve sandık demokrasisi gereği, görevlendirildikleri her alanda karşılıksız ve minnetsiz bir duruşa sahip taban oluşları nedeniyle de bölge siyasetine daha çok güven içinde sandığa gitmede sağlayacakları avantajda orta yerde durmaktadır.


Bölge siyasetinin yerel aktörleri akliselim ve vesayet altında olmayan siyasi aktörler olarak görev almaları, özellikle yerelin en fazla ihtiyaç duyduğu barış ve kardeşlik olgusuna katkı sunacak bir rehabilitasyon sürecinin yaşatılmasına da ayrıca vesile olacaktır. Bu vesileyle tekrar ifade etmek istediğimiz hususa son bir kez daha hatırlatmakta fayda var.              
HÜDA-PAR’ın 31 Mart seçimlerine katılmayışı bölge açısından siyaset sosyolojisi açısından değerlendirilip okunması iktiza ediyor. Bekleyelim görelim Mevla’m neyler, neylerse güzel eyler…