AK PARTİ’NİN METAL YORGUNLUĞUNDAN TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL YORGUNLUĞUNA

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi partisi için “metal yorgunluğu” ifadesini kullandı.

15 yıl kesintisiz iktidarda olan bir partinin yorulması gayet normaldir ve bu parti için yeni bir kan değişimi elzemdir.

Peki yorulan sadece AK Parti mi?

Bence değil. Aslında biz toplum olarak yorulduk.

Yorulmak için geç bile kaldık.

Daha erken yorulabilirdik.

Yorgunluğun verdiği asabiyetle birbirimize girebilirdik.

Yorgunluğun verdiği bıkkınlıkla hayallerimizden vazgeçebilirdik.

Niye mi?

Sadece son 40 yılı hatırlayalım.

70’li yılların sonlarında sağ-sol çatışmalarından dolayı yüzlerce genç öldürülmüş, hayaller söndürülmüş, ümitler kırılmış, toplumun entelektüelleri susturulmuş ve en son darbe yapılmış. Öyle ki bu demokratik olmayan darbeyi halk sevinçle karşılamış. Üstelik halk bu darbe anayasasını yüzde 91.37 ile kabul etmiş, darbenin mimarı Evren paşa her yerde kurtarıcı olarak karşılanmıştır.

Toplumun getirildiği noktayı düşünebiliyor musunuz? Nasıl bir bıkkınlık var? Darbeye sevinen bir toplum var karşımızda.

Sonra 84’te PKK terörü başlamış. 40 binden fazla insan öldürülmüş, binlerce köy boşaltılmış, on binlerce insan yerinden edilip büyükşehirlere göç etmek zorunda bırakılmış. Açlık, sefalet, işsizlik başlamış. Bunların sonucunda uyuşturucu, hırsızlık, dolandırıcılık gibi her türlü gayr-ı meşru yollar revaç bulmuş.

Yaklaşık 35 yıldır çektiğimiz bu terör belasından dolayı bile olsa yorulmuş olmamız gayet normal.

Sonra 28 Şubatlar, develüasyon, Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları, e-muhtıralar, 367 krizi, 17-25 Aralık…

En son 15 Temmuz darbe girişimi ve FETÖ operasyonları…

Ah hele şu FETÖ…

Delikanlılığı bitirdi. Dava ruhunu bambaşka bir yere taşıdı. Herkes yanındakinden şüphe eder hale geldi. Yıllardır güvendiği, ümit beslediği, bağışta bulunduğu, evlatlarını teslim ettiği bir yapının terörist bir yapı olduğunu gören bir toplumun yaşadığı travma nasıl tahrip edici olur tahmin edebiliyor musunuz? İşte FETÖ böyle bir travma yaşattı bu topluma.

Evet Türk halkının sadece son kırk yılda yaşadığı travmaların özeti bu. Bir de bunlara komşularımızdaki iç savaşları ekleyin, onlardan bize gelen milyonlarca mülteciyi ekleyin. Düzenlediğimiz ve şehitler verdiğimiz Fırat Kalkanı harekâtını ekleyin. Sınır ötesi diğer harekâtları ekleyin.

Hala bitmedi…

Seçimler hep kavgalı, gürültülü ve iki kutuplu yapıldı.

Üç önemli referandum yapıldı. Bu referandumlar sistemi değiştirdi. En sonunda partili cumhurbaşkanlığına kadar geldi.

Geziyi, hendekleri, siyasi tutuklamaları hiç saymıyorum bile…

Daha biz yorulmayalım kim yorulsun.

Ama cidden çok güçlü toplummuşuz. Bütün bunlara rağmen hala dimdik ayakta durabiliyor, füze ve uçak anlaşması yapabiliyor, Rakka’ya operasyon düzenleyebiliyoruz.

Yorulmamıza rağmen, hala bunları yapabiliyorsak bitmeyen ümidimiz ve yeniden yükselişe olan inancımızdır.

Biliyoruz ki dünya mazlumlarının sesi biziz.

Orta Doğu ve Müslüman halk için son kale biziz.

Bunları hamasi duygularla söylemiyorum. Toplumun eğilimlerine ve dünya mazlumlarının Türkiye’ye verdiği role dayanarak söylüyorum.

Yorgun olabiliriz ama henüz dinlenecek vakit gelmedi.