Görüş Bildir

EKİCİ'DEN NOTLAR

M.Maruf Ekici
M.Maruf Ekici

Avrupa’yı Anlamak için Afrika’ya Bakmak Lazım

Avrupa’yı, Avrupa’ya bakarak anlamaya çalışmak, tiranların sarayına bakarak, tiranları yorumlamak gibidir.

Tiranların saraylarında herkes mutludur. Herkes refah içinde yaşar.

Yönetim kesimi uyum içindedir. Aralarında bir kavga dövüş olmaz.

Çünkü onlar birbirine hem hâkim hem de mahkûmdurlar.

Kendileri huzur içinde yaşamaları için, başkalarına acı çektirmekte birleşmeliler.

Sadece saraylarına bakarsanız, yüksek bir medeniyet ve refah seviyesi görürsünüz.

Ama sakın buna aldanmayın.

Yoksa tiran hayranı olursunuz.

Onları anlamak için, tebaalarına ve zenginlik elde ettikleri mekânlara ve halklara bakmak lazım.

İşte bunun gibi Avrupa’yı anlamak için de Afrika’ya, bakmak lazım. Avustralya’ya bakmak lazım, Kızılderililere ve Güney Asya’ya bakmak lazım ki Avrupa’nın zenginliği bizde zihni bir yanılgı oluşturmasın.

16. yüzyılın sonlarında gelişmeye başlayan coğrafi keşifler ve sonrasında ortaya çıkan sanayi devrimi köle ve hammadde arayışını doğurdu.

Başta Portekiz ve İspanyalılar olmak üzere Avrupalı milletler sömürge faaliyetlerine başladı.

Afrika’nın hali malum. İlk başta Avrupalılar köle ticareti yapmak için hayvan avına çıkar gibi Afrika’ya köle avına çıktılar. Tuttuklarını Liverpool ve Bristol gibi limanlara yığıp hayvan gibi sattılar.

Bunlardan elde ettikleri gelirler ile banka ve sigorta şirketlerini kurdular.

Daha sonra köle ticaretini yasakladılar. Ne için? İnsan haklarından dolayı mı? Tabii ki hayır. Afrika’yı bir pazar ve hammadde çıkarmak için ucuz işçiliklerin olduğu bir yer haline getirdiler. Köleliğin sadece görüntüsünü değiştirdiler.

Bunu yaparken sadece kaba kuvvet kullanmadılar. Dini de alet ettiler. Misyonerler onları Hıristiyanlaştırarak pasivize ettiler. Kültürlerini, dolayısıyla ortak noktalarını onlara unutturup, birlik olmalarını engellediler.

Sadece Afrika mı? İsterseniz bir de Amerika kıtasına bakalım.

Günümüzde Meksika olarak bilinen yerde Aztekler ve Peru olarak bilinen yerde de İnkalar vardı. Her ikisi de oldukça ileri bir medeniyete sahip devletlerdi. Ancak Avrupalılardan sonra bugün esameleri okunmuyor.

İsterseniz bir de Avustralya’ya bakalım. 18. yüzyılda İngilizler Avustralya’yı işgal ettiklerinde, bir milyonu aşan Aborjin yaşıyordu. Şu andaki nüfusları, aradan iki yüz yıldan fazla süre geçmesine rağmen, yüz bin civarındadır. Sadece bu verilere bakarak bile yapılan katliamın boyutlarını görmek mümkün.

Onun için diyorum ki Avrupa’yı anlamak için Avrupa’ya değil, Afrika’ya, Avustralya’ya, Amerika kıtasına bakmak lazım. Yoksa bir illüzyona kurban gidebiliriz.

Ha bir de klasik Fetöcülerin sorduğu veya onların cühela takımı imamlarından öğrendikleri bilgilerle kafaları şekillenen saftiriklerin söylediği gibi “Ama teknoloji, bilim, medeniyet onlarda. Diğer halklar da kendilerini ezdirmeselerdi.” diyebilirsiniz.

Evet her şeyi çaldıkları gibi bilim ve teknolojinin temel bilgilerini de çaldılar fakat amacına uygun kullanmadılar. Bilim, insanın hayatını kolaylaştırmak için varken onlar bu bilimi insanları sömürmek ve sahip olmak için kullandılar.

Diğer halkların kendilerini ezdirmemesine gelince. Bu anlayışa göre, “Zalim her zaman haklıdır. Mazlum kendini ezdirdiği için de haksızdır ve bu zulme müstahaktır.” Görebiliyor musunuz çarpık anlayışı?

Zalimin elinde orantısız bir güç var ama sen kendini koruyamadığın için haksızsın ve müstahaksın. Güçlünün haklı olduğu bir anlayış. Bu çarpık anlayışı ancak Fetö gibi demagoji ustaları ve hala ona inanan saftirikler savunabilir.

Fetöcülerin Sensörleri

Bir fetöcünün yanında Orta Doğu’ya “bataklık” deyin. Onların ağzı gevşer ve memnun olurlar.

Bir fetöcünün yanında, “Müslümanlar sahtekâr, yalancı tembel ama Avrupalılar maşallah çalışkan, dürüst ve medenidirler” deyin. Yüzlerinde bir tebessüm göreceksiniz.

Bir fetöcü’nün yanında Filistinlileri kötüleyin, İsrail’e düşmanlığın yanlış olduğunu söyleyin. Gözleri parlamaya başlar.

Ama bir fetöcünün yanında, Avrupa’ya zalim deyin. Hemen sensörler  alarm vermeye başlar. İtiraz okları gelir ve “amalı” cümleler kurulur.

Bir fetöcünün yanında Müslümanları övün. Hemen alarm verir. “Ama Müslümanlar hep savaş halinde, hep geridirler” gibi bayat ve temeline inilmemiş sözler işitirsiniz.

Yani bir fetöcünün yanında asla Batı’ya, İsrail’e laf söyleyemezsiniz. Ama Müslümanlara her türlü hakaret serbest. Bunlara şahit olan biri olarak bunları söylüyorum.

İşte sırf bunun için olsa bile dünya bu virüslerin en küçüğünden temizleninceye kadar onlarla mücadele edilmeli. Müslümanlara ezikliği öğreten, Batı hayranı, Müslüman halklar düşmanı bu sinsi fikrin kökü kurutulmalı. 


Bu Makale 558 kere okunmuştur.