FETÖ’NÜN GÖRÜNMEYEN DARBESİ


Bir milleti ileriye götüren, o millette yetişmiş zekâlardır.

 

Bir ülkenin dinamikleri, donanımlı kabiliyetleridir.

 

Onun için de en başarılı sömürü politikaları, zekâ ve kabiliyetleri sömürerek başlayan politikalardır.

 

Sosyalizmin, bir yönetim şekli olarak, dünyanın her tarafında başarısız olmasının en önemli sebeplerinden biri kendisini savunacak sömürü aydınlarını, sömürü zekâları iyi yetiştirememiş olmasıdır.

 

Buna karşılık bunca adaletsizliğine rağmen kapitalizmin hala ayakta olması sömürüyü aydınlarla, sanatçılarla, yazarlarla yani zekâsıyla öne çıkmış insanlarla desteklemesine bağlıdır. Öyle ki bu yöntemle, halk sömürüldüğünün farkına bile varmaz. Çünkü kapitalizm, söylemek veya uygulamak istediklerini, halkın en çok güvendiği insanlara önce söyletir veya uygulatır. Dolayısıyla sömürü düzenin yaptığı en büyük yatırım insan yatırımıdır.

 

İşte küresel sömürünün bir taşeronu olan FETÖ de en büyük yatırımını insana yaptı.

 

FETÖ, yaklaşık 30 yıl boyunca, dershaneleriyle, okullarıyla diğer eğitim kurumlarıyla, Türkiye’nin en başarılı ve zeki insanlarının büyük bir çoğunluğunu bünyesine aldı.

 

Yıllarca en küçük ilçelerde bile seviye tespit sınavlarını yapıyor, en çalışkan öğrencileri seçiyor, bu seçkin öğrencileri bedava okutuyor ve böylece minnet altında bıraktırarak onları mankurtlaştırıyordu.

 

Öyle sanıyorum ki 90’lı yıllarda hatta 2000’li yılların başlarına kadar öğrenci olan neslin yüzde 90’ı, en az bir defa olsun, pilavlarını yemiştir. Bu da onların eğitim camiasındaki nüfuzlarını gösteriyor. FETÖ abileri bunların içinden en zeki ve aynı zamanda itaatkâr olanlarını seçiyorlar ve meşum emellerine alet ediyorlardı.

 

Bugün hapishanelerde tutuklu bulunanlar aslında son otuz yılın zekâ tarlalarıdır. Gel gör ki bu kabiliyetler, küçük yaşlardan itibaren, bir vaizin büyülü konuşmasına kapılmış ve körelmişlerdi.

 

İşte 15 Temmuz darbesinden daha büyük bir darbe bence bu milletin zekâ dinamiklerine vuruldu. Siyasete yapılan darbeye, tankların önüne çıkarak engel olabilirsiniz.

 

 Ama otuz yıl boyunca zekâlara, kabiliyetlere yapılan darbeyi nasıl telafi edeceksiniz?

 

Kendi değerlerinden kopmuş bir nesle, nasıl milli aidiyeti tekrar hissettireceksiniz?

 

Evet “milli aidiyet” diyorum. Çünkü FETÖ’nün öğretilerini tam hazmetmiş insanların en bariz özellikleri, kendi özüne yabancı olmaları ve bitmez tükenmez batı hayranı olmalarıdır.

 

Daha önce de FETÖ sensörlerinin ne zaman öttüğünden bahsetmiştim.

 

Müslümanları kötüler, Orta Doğu’ya “bataklık” der, Batı’yı yüceltirseniz bundan çok memnun olurlar. Ağızları genişler, gözlerinden sevinç pırıltılarını görürsünüz.

 

Ama Batı’ya vahşi derseniz, zalim derseniz hemen sensörleri ötmeye başlar. Bilindik o ezber sorularını papağan gibi sorar ve sizinle amansız bir tartışmaya girmekten asla çekinmezler.

 

Onlara göre Müslümanların ticareti hiç dürüstçe değilmişmiş. Avrupalılar çok dürüstmüşmüş. Müslüman ülkelerde hep kan varmışmış filan…

 

Sosyolojik, politik, ekonomik ve tarihsel birçok değişkeni bulunan bu yüzeysel, ezber ve aptalca iddialara burada cevap verecek değilim. Ama maalesef sensörleri böyle ötüyor. Bir neslin en zeki çocuklarının nasıl köklerine yabancı, ezik ve batı hayranı olarak yetiştirildiğine örnek olsun diye bunu tekrar söyledim.

 

Böyle bir nesil yetiştirerek ne yapmaya çalışıyorlardı?

 

Onların amaçları sömürü aydınlarını yetiştirmek ve onlar üzerinden Türkiye’yi idare etmekti. Devletin tüm bürokrasisini ele geçirecek, ordusunu felç edecek, üniversitelerindeki hocalarla ezik bir nesil yetiştirecek, sermaye sınıfıyla onları finanse edeceklerdi. Böylece halk kimi seçerse seçsin, iktidara gelen parti asla muktedir olamayacaktı. İktidar siyasi partiler olsa da muktedir olan FETÖ olacaktı. Tıpkı yıllardır Amerika’nın elitleri Amerika halkını sömürdüğü gibi… Ama bu sistem Türkiye’de tutmadı.

 

FETÖ’nün siyasete yaptığı darbeyi bertaraf ettik. Gerisi yargının ve emniyetin işi. Şimdi sıra işin zor tarafında. Halk olarak bize düşen başka bir görev de FETÖ mağduru bir nesli yeniden inşa ve ıslah etmektir. Sinsice dejenere edilmiş, dini ve milli refleksleri zayıflatılmış gençliğe yeniden milli ve dini bir şuur kazandırmaktır vesselam...