“HAYIR CEPHESİ”NDE LİDER KITLIĞI

Sayın Baykal’ın “hayır cephesi” için Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesi, bu cephedeki lider kıtlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Hatta bu cephenin lidersizliğini gösterdi. Çünkü kendi partinizden veya zihniyetinizden bir lider gösteremiyorsanız lidersizsiniz demektir. Kitleselleşememişsiniz demektir. Halkın gönlüne girememişsiniz demektir. Deniz Baykal’ın bu teklifi işte bütün bunların bir itirafı gibidir.

Yani diyor ki Deniz Baykal:

“Bizim yüzde elliyi aşacak bir adamımız yok.

Birleştirici, herkesi kucaklayıcı bir adamımız yok.

Çünkü biz marjinalleştik.

Halktan koptuk.

Halk bizi sevmiyor ve güvenmiyor.”

Ve kahretsin biz bunun farkındayız.”

Evet Abdullah Gül’ü teklif etmenin okuması aslında budur.

Kaderin cilvesi işte. 2007’de Gül’ü seçtirmemek için meclisten partisini çeken Baykal, on yıl sonra aynı adamı cumhurbaşkanı adayı olarak gösterebiliyor. Aynı zamanda omurgasız ve ilkesiz siyasetin, pişkinliğin, utanmazlığın bir göstergesidir.

Bu arada Sayın Abdullah Gül’e de sormak lazım. Baykal’ın seni “hayır cephesi”nin adayı olarak gösterebilecek kadar ne tür bir iyilik! yaptın onlara? Neden başkası değil de sen? “Hayır cephesi” neden seni gözüne kestirdi? Sadece anti-Erdoğan olduğun için olmasın? Bu halde Sayın Erdoğan’ı yalnız bırakarak kimleri sevindirdiğini hatta kimlere umut verdiğinin farkında mısın? Seni cumhurbaşkanı yapan Sayın Erdoğan’ın karşısında, seni cumhurbaşkanı seçtirmeyen Baykal’ın yanındasın.  Oy felek! Kimler kimlerle yan yana... 

“Hayır Cephesi”ne  Bir Lider Bulunur mu?

Bu cephenin yapısına ve bileşenlerine bakarsak, zaten bir lider bulunamayacağını apaçık görürüz. Çünkü bir bütün değil, parçalardan oluşan bir bileşendir bu cephe.

Kısaca bunları, küskünler ve anti-erdoğancılar olarak iki ana başlık altında değerlendirebiliriz. Ama bunlar da yine alt başlıklara ayrılıyor.

Mesela küskünler başlığı altında, MHP küskünleri ve AK Parti küskünleri var. Hatta bunların da küskün olma sebepleri farklı farklı.

MHP küskünlerinin kimisi genel başkana küskün, kimisi MHP-AK Parti koalisyonuna küskün, kimisi MHP’deki eksen kaymasına küskün.

AK Parti küskünlerinin kimisi, Sayın Erdoğan’a küskün, kimisi AK Parti’nin bazı yazar çizerlerine küskün, kimisi dış politikaya küskün, kimisi rant elde edemediği için küskün, kimisi tamamen rantçı çeteye küskün, kimisi AK Parti’nin siyasal İslam çizgisinden uzaklaşıp liberalliğe yaklaşımından küskün.

Küskünler bunlar. Bakalım diğer başlık altında kimler var. Yani Erdoğan düşmanı olanlarda kimler var.

Kimisi laiklik kaygısını taşıdığı için düşman; kimisi PKK, FETÖ ve terör örgütlerine yandaş olduğu için düşman; kimisi Avrupa Birliği rüyasından dolayı düşman; kimisi Sayın Erdoğan’ın İslam dünyasına yönelmesinden dolayı düşman; kimisi ranttan dolayı düşman.

Böyle küçük küçük parçalardan oluşan bir cephenin tek bir lider etrafında toplanması mümkün mü? Üstelik bunlarda bir de hırçınlık var. Kimseyi dinlemezler. Takım ruhuyla hareket etmekten utanç duyarlar. Takım ruhunu, koyun sürüsüne benzetirler. Bunları değil Abdullah Gül, babanız, atanız gelse bunları birleştiremez.  Kaldı ki Abdullah Gül, Sayın Erdoğan’ın yanında olduğu için kıymetliydi. Erdoğansız Abdullah Gül’ün halk nezdinde pek karşılığı olmaz. Benden söylemesi.