VENEZUELA VE ORTAK OYUNLAR

Venezuela dünyanın üçüncü büyük petrol ülkesi. ABD’nin dibinde bulunan böyle zengin bir ülkenin, ABD’den bağımsız hareket etmesi darbe için yeterli bir sebepti.

1998’de Hugo Chavez  seçimle Venezuela’nın başkanı seçildi. Seçimden önce, petrol gelirlerini halka dağıtacağını söyleyen Chavez, seçimden sonra % 2’nin elinde bulunan petrol şirketlerinin gelirini halka dağıttı.

ABD ve Venezuela’nın yerleşik güçleri, eskisi gibi petrolden faydalanamıyorlardı artık. Bu durum Venezuela için kaos ve ölüm demekti. İçte ve dıştaki emperyalist güçler hemen planları devreye sokmaya başladılar.

Önce Chavez’in diktatör olduğunu yaymaya başladılar. Ellerindeki sınırsız medya gücü ile Cahvez’in halk desteğinden yoksun olduğunu iddia ettiler. Bunu desteklemek için de ABD’nin en üste yönetici ve bürokratlarından “Venezuela için kaygılıyız.” güzellemeleri gelmeye başladı.

Medya halkı kışkırtıyor, insanları sokağa dökmeye çalışıyordu. Başarılı da oldular. Kısa süre sonra tüm muhalefet Chavez’in aleyhinde sokaklara döküldü.

Ama asıl felaket hem muhaliflerin hem de Chavez taraftarlarının başkanlık sarayı etrafında toplanmaları oldu. Oyun kurucular da tam bunu istiyorlardı. Ordunun içindeki kuklalar halkın üstüne ateş açtı. Birçok insan öldü. Ülke kaosa sürüklendi.  Darbe için zemin hazırdı artık.

Fırsatı iyi değerlendiren ordu darbe yaptı. Deniz kuvvetleri komutanı darbe yaptığını, daha iyi bir Venezuela için yönetimi ele geçirdiğini duyurdu. Başkanlık sarayı işgal edildi ve Chavez tutuklandı.

Halk darbenin arkasında emperyalist güçlerin olduğunun farkındaydı. İlk başta darbeciler başarılı göründü ama yönetimi devam ettiremediler. Venezuelalılar darbeyi kabullenemedi ve sokağa döküldü. Darbe yönetimini devirip Chavez’i geri istiyorlardı.

Halkın desteğini gören başkanlık muhafızları, darbecilere darbe yapıp Chavez’i geri getirdi. Darbeciler mağlup oldular.

2013’te Chavez’in ölümünden sonra, başkanlık koltuğuna Nicolas Maduro oturdu. Maduro da tıpkı selefi Chavez gibi halk taraftarı olan ve emperyalist güçlerle mücadele eden bir liderdi.

Küresel güçler onu da rahat bırakmadı. Önce 2017’nin mart ayında yargı darbesi yapmak istediler ama çok sinsice.  Venezuela Yüksek Mahkemesi meclisin yetkilerini süresiz olarak askıya aldı. Oysa Venezuela Meclisi’nin çoğunluğu zaten Maduro muhaliflerinden oluşuyordu. Amaçları Maduro’yu meclis kapatan bir diktatör gibi göstermekti.

Halkın tepkisi gecikmedi. Medya yine halkı kışkırtıyor, yalan haberler yayıyor, kaos ortamı oluşturup darbeye sosyal zemin hazırlamaya çalışıyordu. Hatta hiç gereği yokken sivil halka marketleri yağmalatmış ve ülkede kıtlık ve anarşi varmış havasını oluşturmaya çalışıyorlardı.

Maduro hodri meydan dedi. Muhalefeti seçime ve kurucu meclis oluşturmaya davet etti.

Ama muhalifler halkın gücünden korktuğu için buna da yanaşmadı. Seçimi kaybedeceğini anlayan muhalifler seçimi boykot etti. Ama korktukları başlarına geldi, sokak gösterileriyle birlikte seçimler yapıldı ve kurucu meclis kuruldu.

Seçimle Maduro’yu indiremeyeceklerini anlayan küresel güçler geçtiğimiz günlerde darbe girişiminde bulundu. Ama hükümete bağlı birlikler darbeyi bastırdı.

 

Türkiye ile bir benzerlik görüyor musunuz?

Emperyalist güçlerin oyunu hep aynı. Sana itaat etmeyen siyasileri diktatörlükle suçla. Halk desteğinden mahrum olduğunu iddia et. Bunu medya gücünle ve en üst yöneticilerinin ağzıyla halka aşılamaya çalış. Kaos oluştur. Gençleri sokağa döküp ülkeyi yönetilemez hale getir. Darbeyi haklı çıkaracak olayları çıkar. Darbe yap ve istediğin gibi ülkeyi oynat.

Meğer bu oyunlar sadece Türkiye için geçerli değilmiş. Onların çıkarlarına göre hareket etmeyen her siyasi, bu oyunlarla mücadele etmek zorundaymış.

Ama artık bu oyunlar bayatlamış olacak ki ne Türkiye’de ne de diğer ülkelerde başarılı oluyor. Anlaşılan küresel güçleri, halkların birlik ve beraberliği yenecek.

Yaşasın emperyalist güçlere karşı birlik, beraberlik ve kardeşlik!

Kahrolsun güçlülerin çıkarları için birlik ve beraberliği bozmaya çalışan kaos memurları!