Görüş Bildir

CUMA SOHBETİ

BİR YASTIKTA KOCAYIN

Gelinle damadı tebrik ederken söylediğimiz güzel bir cümledir "Bir yastıkta kocayın." "Kız beşikte, çeyiz sandıkta" düsturuyla henüz küçük yaşlardan itibaren hazırlanmaya çalışılan çeyizlerde vardı bu yastıklar, çok değil daha on sene öncelerine kadar. Eşler, "gençlikte/yaşlılıkta, hastalıkta/sağlıkta, iyi günde/kötü günde kısacası hayatı her haliyle birlikte yüklenmek üzere; öyle hemen küsüp başka odalarda sabahlamasınlar diye büyükçe yapılırdı. Evlilikle yeni bir yola giriliyordu. Bu yolda birbirlerine örtü, kimlik ve sığınak olmaya, üsratün ile zırhlanmaya; birbirini bütünleyen tamamlayan bir muhabbetle. Doğup büyüdükleri ortamdan, yakınlardan, arkadaşlardan belki de uzaklaşarak. "Yüksek yüksek tepelere kız vermesinler"le hüzünlenilen kına gecelerinde gelinin gözyaşları, gidiyor olmanın kederi ve yârine kavuşacak olmanın sevinci ile birleşir. Hem gider hem ağlardı o. "Allah'ın emri, peygamberin kavliyle" istenmişti. İlahi bir emir, ilahi bir kural değildi erkeğin kadının kapısına/evine giderek "kız isteme"nin icra edilmesi. Lakin böyle gelmiş böyle giden bir kültürdü bu. Hayat arkadaşını seçme ve doğru tercihte bulunup bulun(a)mama korku, ümit ve heyecanıyla utangaç/ ürkek bakışlarla yudumlanırken kahveler, "Gençler birbirlerini görmüş, beğenmişler. Siz de uygun görürseniz..." diyerek muhabbet şekillenirdi. Taraflar derin derin birbirini araştırırlar, uygun görülürse haber salınırdı.  

Zaman birçok şeyi değiştirdiği gibi evlilik aşamasında tanışma, kaynaşma usul ve tarzlarını da farklılaştırdı. Bu farklılıklardan biri de tarafların "seviyorum, aşığım" vehmine kapılıp, yuva kurmayı nefsani duyguları uğruna tüketmeleri ve bu uğurda neredeyse tüm haramları mübah görmeleri şeklindeki yaklaşımlardır. Daha ilkokulda iken başlayan aşklar! sadece ağaçlara, sıralara, duvarlara kazınan yazıların masumiyetinde kalsaydı. Ya da kalbin kadar temiz ayrılmış sayfaya çizilen oklarla işaretlenmiş şekillerde. Yahut sevebilme ihtimali üzerine "seviyor sevmiyor" diye tüketilen papatyalarda... Başka... Teknolojik vasıtaların yanlış kullanılarak  seçilmesine ne dersiniz? Her gün tv lerin magazin ve evlilik programlarında sahte birliktelikler, sun'i aşklara dair haberler, sosyal medya ağlarında karşılığı olmayan sözlerle bu masum ve afif beraberliğe düşürülen lekeler..Oysa ki nice aşıklarımız vardı bizim Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin ve Mem u Zîn gibi...Eli eline değmeden sevdası asırlara uzanan. Kalbin karşısında bir kalbin olması sevgisi için yeten. 

Bekarlığın sultanlığını yıkıp "galiz" bir "misak"a imza atmadan önce tarafların yine yine  düşünmesi, ileride ortaya çıkabilecek problemlerin önüne geçmek için birbirlerini görmeleri ve beğenmeleri önemlidir. Bu meyanda Efendimiz de öyle buyurmuyor mu? Muğire (r.a) bir kadınla evlenmek ister. Hz. Peygamber kendisine "O kadına bak. Çünkü bakmak yıldızınızın barışması (birbirinize ısınmanız) için daha hayırlıdır. buyurur. (Müslim, Nikah, 74-75) 

Yalnızlık Allah'a mahsustur dediğimiz, eşi ve benzeri olmayan Rabbimiz, şu dünya hayatının çilesini beraber taşıyacağımız gönülle hayatımızı birleştirmeyi, kudretinin bir delili olarak görür. Evliliğin "meveddet ve merhamet" ekseninde kurulmasını isterken; eşler arasındaki sevginin "vedud" ismiyle aynı kökten müştak karşılıksız/menfaatsiz kurulması, Rahman ve Rahim olan Allah'ın mahlukatına pay ettiği merhametin de eşlerin yüreklerinde yer etmesini tavsiye eder. Bununla düşünen insanlara ibretler sunan Yaradanımız yuvanın huzurunun korunmasına mı dikkat çeker? Öncesinde de sonrasında da "tefekkür et" der gibi... Düşünelim. 

"Üç kişiye yardım etmek, Allah'ın taahhüdündendir." buyuran Sevgili Peygamberimiz bunlardan birinin "iffeti korumak için evlenmek" olduğunu zikreder. Bu husus üzerinde, kadın ve erkek için önemle durulması gerekir. "Erkek dediğin çapkın olur" diyerek mubah görül(ebil)en bu hal, kadın için hayasızlık ya da ta'zir ve şiddet sebebi olarak mı görülür? Halbuki Yüce Mevlamız, ilahi kelamında "Mü'min erkeklere ve kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar." (Nur/31) buyurur.  

"Ev alana evlenene Allah yardım eder". Hediyeler, nişanlıklar, düğünlükler, alışverişler... El birliğiyle kurulur yeni yuvalar, nikahın kerametiyle. Allah Rasulü'nün kızı Fatıma'ya çeyiz olarak kadife bir örtü, bir su kabı ve içerisi bir çeşit ot ile doldurulmuş minder vermesi, (Nesai, Nikah, 81) çeyizde aşırılığa kaçmamanın en güzel numunesidir. Yine o, "Nikahın en bereketlisi, en güzeli, en az masraflı olanıdır." (Müsned, 6:82) buyurarak nikah ve düğün esnasında israf ve gösterişten kaçınmamızı da tavsiye eder.  

Saliha bir eşi dünyanın en değerli nimetlerinden sayar gönüllerimizin sevgilisi Efendimiz. O, evlenilecek kişinin niteliklerini de bizlere şöyle bildirir: "Kadın dört şey için nikahlanır: Malı, soyu, güzelliği, dindarlığı. Siz dindar olanı tercih edin ki; elleriniz bereket görsün." (Buhari, Nikah, 15) Neden dindarlık, tercih sebebi olabilirdi. Ya güzellik, mal, soy. Bunlar da sebepti ancak ille de dindarlık. Güzellik, Allah vergisi idi. Suretini kim var etti ki? Ya mal. Mal da öyleydi. Ya soy. Soy da. Dindarlık ise kişinin kendi kazanımı idi. Kolay değildi. Kişi büyük bir irade, azim ve gayret ile mücadele ederse kazanabilirdi onu. Geçtiğimiz günlerde aldığım bir telefonda oğlunun evlenmesini murad eden bir kayınvalide adayının saydığı nitelikler geliyor aklıma."Güzel olsun, akıllı olsun, oturmasını kalkmasını bilsin, iyi bir aile terbiyesi almış olsun, lise mezunu olsun, çocuklarını ihmal eder o yüzden çalışmasın .... ... yaş aralığında olsun, zengin olsun, kültürlü olsun, güler yüzlü olsun, ciddi olsun, esprili olsun, itaatkar olsun." Dindarlık? "Tabii ki de olsun. Ama güzel olsun." Halbuki "Gönül, kimi severse güzel o" değil midir? Mecnun'un Leyla'sına dediği  gibi. Tabi cetvel/kalıp ölçüleri bir yere kadar mühimdir. Ancak asıl mühim olan gönül/kalp ölçüleridir.  

Yazımızı, Rasulullah'ın (as) evlenen bir kimseyi tebrik ederken serdettiği şu güzel sözleri "Allah sana evliliği mübarek kılsın. Üzerine bereket indirsin. İkinizin arasını hayırda birleştirsin." (Ebu Davud, Nikah, 35-36) ve Cenab Mevlamızın "Rabbimiz, eşlerimizden ve çocuklarımızdan gözümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap". (Furkan/74) yüce kelamı ile noktalıyoruz. Bir yastıkta kocamanız dileğiyle... 

Fatma ADSOY/ VAİZ 


Bu Makale 2155 kere okunmuştur.