Görüş Bildir

DÜNYAYA BAKIŞ

Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu
Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu

İŞİD’İN ORTAYA ÇIKIŞ SÜRECİ VE KOD YAPISI

Giriş

Irak’ın Kuveyt’i işgal ettiği 2 Ağustos 1990 yılı ve bundan beş ay sonra gelen ABD liderliğindeki koalisyonun Irak’ı işgali, Ortadoğu’daki son çeyrek asırlık olayların başlangıcı olarak görülmektedir.

Bu süreçte Pakistan, Suudi Arabistan ve ABD’nin organize ettiği Taliban’ın ele geçirdiği Afganistan (1995), bir asra yakın aralıksız süren İsrail’in Filistin vahşeti, 11 Eylül saldırılarında rolü olduğu iddia edilen Usame Bin Ladin’e ev sahipliği yaptığı gerekçesiyle Afganistan (2001) ve kimyasal silahlara sahip olduğu yalanıyla Irak’ın (2003) işgal edilmeleri, Ortadoğu’da yeni bir dönemin başlamasının başlıca sebepleridir.

Ulusal, uluslararası ve bölgesel nedenlerle 2010 yılı Aralık ayında Tunus’ta başlayan Arap Baharı, kısa sürede yarım asırlık Bin Ali, Kaddafi ve Mübarek gibi Arap diktatörleri devirmesine rağmen; üçüncü yılda bile Şam ve Bağdat kapılarında maalesef bir bataklığa dönüşmüştür. Bunun başlıca sebebi ise ne Şam yönetiminin iyi bir yönetim olmasına ne de halkın desteklediği muhalefetin kötü olmasına dayanmaktadır. Bu başarının sebebi tıpkı Mısır’da Tahrir meydanında halkını katleden Sisi gibi, “biz de özgürlük istiyoruz” diyen çocukların tırnaklarını söken, onların üzerlerine varil bombaları yağdıran zalim Esed yönetimine başta ABD olmak üzere Rusya, Çin, İran, Hizbullah, İsrail ve İngiltere’nin verdiği sınırsız yardımlar ve sürdürdüğü acımasız politikalardır.

Aynı şekilde son iki yılda Irak ve Suriye’de ortaya çıkıp, bu ülkelerin en stratejik coğrafyasını ele geçiren ve muhalefetini darmadağın eden İŞİD örgütü, bu küresel Haçlı Siyonist ittifakından sağladığı destek bağlamında görülebilir.

Bu yazıda Ortadoğu haritasını çizen Sykes-picot sınırlarını, kısa sürede bozan İŞİD’in kuruluş süreci, eleman temini ve başta Şam olmak üzere diğer küresel güçlerle bağlantıları analiz edilecektir.

a.) İŞİD’in Kuruluş Süreci

Aslında İŞİD’in ilk versiyonu, 1992 yılında Cezayir’de iktidara gelen İslami Selamet Cephesine (FİS) karşı Fransız istihbaratı tarafından kurulan paramiliter örgütler ve bundan sonra Afganistan’da kurulan Taliban örgütüdür.

Bir yıl önce Mısır’da Batı destekli askeri bir cunta tarafından devrilen Müslüman Kardeşlerin iktidardan indirilmesi gibi, Cezayir’deki İslami Selamet Cephesi’nin de seçimlerden % 80 gibi bir zaferle çıkması üzerine, ilk başta hiç kimsenin tanımadığı adeta gökten indirilmiş kişiler tarafından Cezayir, kısa sürede Suriye benzeri bir iç savaşa sürüklenmiş ve onbinlerce insan ölmüştür.

Aynı formül Sovyetleri yenen Afgan Mücahitlere de uygulanmış, başta Cumhurbaşkanı Burhaneddin Rabbani’nin liderliğindeki Afgan hükümeti devrilmiş, eski devlet başkanı Necibullah sallandırılmış ve ülke kaosa sürüklenmiştir. İlerleyen zamanlarda anlaşıldı ki hem FİS’in hem de Mücahitlerin devrilme çalışmalarına çok önce başlanmıştı. Tıpkı II. Abdülhamid, Menderes, Mussadık, Nuri Said, Kral Faysal, Keneddy ve daha nice liderler gibi..

Bu tecrübeden ve geçen on yıldan hareketle İŞİD’in, Irak’ın ABD tarafından 2003 yılında işgalinden çok önce başta Suriye ve İran olmak üzere, Suudi Arabistan ve 11 Eylül’ü yapan derin ABD başta olmak üzere küresel güçler tarafından icraata sokulan bir proje olduğu anlaşılmaktadır.

2003 yılından önceye kadar götürülebilen bir kuruluş tarihine sahip olan ve son adı İslam Devleti (İD) olan Irak ve Şam İslam Devleti (İŞİD)’nin ilk adı Devlet-i Vilayet-ı Irak-u Şam’dır (Irak ve Şam Vilayetleri Devleti) .

Burada dikkatimizi çeken önemli nokta şudur: Şam ve Bağdat ikisi de Arap olmasına rağmen birbirlerinden nefret ederlerken1, baba Hafız Esed, İran ve Irak savaşında bile İran’a yakın durmasına rağmen; ABD’nin Irak’ı işgaline karşı Bağdat ve Şam’ı birleştirecek bir devlet kurma projesinin uygulamaya konulmasıdır.

Bu amaçla sayıları on binleri aşan, çoğu Suriye hapishanelerinden çıkarılan kişiler eğitilip Irak’a gönderilmiştir. Örgütlenme sürecinde bu insanlara, Şam rejiminin gösterdiği müsamaha ise hemen hemen her Suriye vatandaşının bildiği sıradan bir olaydır. Örneğin, Suriye’de camilerde bile, Allah denmenin yasak olduğu bir zamanda bu adamlar ellerinde bixi gibi dev silahlarla camilerde ve evlerde vaaz veriyorlardı.

Kısa sürede eğitilip Irak’a gönderilen bu adamlar hem Saddam’ın Baas artıkları hem de dışlanan sünni Iraklılar tarafından desteklenmiştir. Ancak burada ilginç olan ve yaptığımız çalışmada ulaştığımız ikinci önemli veri ise Irak’a giren bu kişilerin Saddam’ın artıklarıyla temaslarından sonra, onları ABD uçaklarına hedef yapması ve ortadan kaldırılmalarına yardımcı kuvvet olarak destek vermeleridir. Çünkü İŞİD’in kuruluşunda görülen ana hedeflerden biri Şam ve Tahran tarafından engel olarak görülen Irak’ta da bir Şii devletinin kurulmasını sağlamaktır. Ancak yakın zamanda pasifize olan 8 yıllık Malik’i iktidarında Şam ve Tahran hedefine ulaşmıştı.

Ancak bu hedefe rağmen eğitimleri tamamlanıp Irak’a gitmekten vazgeçenler ve şimdiki amaçlar için rezerv tutulan kişiler, Akdeniz sahilindeki Lazkiye civarında olduğu belirtilen Sayyedına Hapishanesi nakledilirler. En az yedi yıl süreyle pratik ve teorik bir eğitim merkezi olan bu hapishanede yaklaşık 7000 kişi kaldı. Her türlü testten geçen bu kişilerden hayata kalmayı başaran ve liderlik vasfı kazananlar şu an Suriye’de mücadele eden örgütlerin liderleri ve aktif elemanları olurlar. Ahrar-ü Şam, İslam ve Nusra cephesi liderleri buradan çıkan ve birbirlerini yakından tanıyan kişilerdir. Örneğin, geçen hafta İŞİD tarafından öldürülen 50 kişilik Ahrar-ü Şam’ın lider kadrosu ve onları öldüren İŞİD militanları birbirini yakından tanıyorlardı. Bu bilgiye ikisinde de çalışmış kişilerden edindim.

Burada bizim açımızdan hayati derecede önemli görülen bir iddia da şudur: Görüştüğüm kişilerin hemen hepsi başlarında Afganistan’da savaşmış ellili yaşlarda Adıyamanlı bir Türk’ün olduğu kamplarda eğitilen Türkleri, hiç cephede görmediklerini ve bu kişilerin yarın Türkiye’ye karşı kullanılmak üzere Sayyedına Hapishanesi gibi bir yerde eğitildikleridir.

Bu açılardan bakıldığında İran, Suriye ve Irak Şii grupları tarafından kurulan İŞİD’in, uluslararası bir konfederasyon olduğu ve iki hedefin belirlendiği düşünülmektedir: Birincisi Suriye, Irak ve İran arasında kurulacak bir Şii Blok ve Batı’nın süresiz egemenliğini sağlayacak bir Şii ve Sünni savaşı olmak üzere onlarca yıl sürecek iç savaşlar.

b.) İŞİD’in Örgütlenme Süreci ve Yapısı

Öncelikle şu noktanın belirtilmesi gerekir: İŞİD’in kuruluş ve gelişme stratejisi son derece profesyonelcedir.

Suriye ve Irak’ın en tenha yerlerinde olan bir kampa alındığı andan itibaren, üç ay süreyle hiçbir yere bırakılmayan bir kişi kampa ilk girişte, bir elinde çakmakla onu bekleyen kara sakallı bir kişi tarafından karşılanır. Söz konusu gelen adamın elinden alınan pasaportu yakılırken, “cennete gideceksin orada kâfirlerin pasaportları geçmez” denilerek bu kişiye bir kod ad verilir.

Kampa alınan bu kişiler, Osmanlı devletine isyan ettirilen, İngiliz istihbaratı mensubu Safiye’yle eğitimi tamamlanan ve Ka’be’yi de yıkmayı hedefleri arasına koyan Vahhabiliğin kurucusu Abdulvehhab’ın kitabıyla eğitilir. Şu anda Mısır’da Sisi’yi destekleyen Selefiliğin de ilk versiyonu bu örgüt mensupları başta Buhari, Geylani ve İmam-ı Azam olmak üzere

İslam büyüklerine hakaret ederler. Örneğin, Nakşibendi şeyhlerinden olan Şeyh Ahmed-ı Haznevi’nin türbesini yıkan İŞİD, aynı zamanda Musul’da Hz. Yunus camiini de yıkmıştır.

İkinci aşamada kendini cennete hazırlayan kişiye özel hazırlanmış ve içerisine cesaret artırıcı kimyasal maddeler katılmış “huriler eşliğinde cennetten yemekler” verilir. Artık kişi üç ay içinde kâfir olarak gördüğü babasını rahatlıkla öldürebilir hale gelmiştir. Nihayet üç aylık bir eğitim alan Raka bölgesindeki bir Suriyeli, bayram günü köyüne dönmüş ve akrabaları dâhil 50 kişiyi öldürmüştür. Tam bir haşhaşilikle yetiştirilen gözü pek 20 000 civarında militan 10 milyon nüfus ve yaklaşık 200 000 km karelik bir alanı kontrol ederler. Akla zarar ama aynısını Taliban da yapmamışıydı.

Suriye Muhaberatı kontrolünde olan kamplarda, çok kısa bir çarpışmadan sonra kasten ganimet bırakılan Esad silahları, kızlar, Yezidilerden ve aşiretlerden alınan erkekler yukarıdan aşağıya pay edilir2.

Bilgisayarı çok yoğun bir şekilde kullanan İŞİD, bu alanda ortalama 20 bilgisayardan oluşan onlarca laboratuvara sahiptir. Buradan propaganda yapan ve ortalama olarak her birinin on beş facebook hesabı bulunan bu kişiler, sürekli insan avlamaktadır. Bu konuda özellikle Çeçen, Cezayir, Tunus, Mısır, Afgan ve Boşnak gibi mağdur insanlara hitap etmektedirler. Ancak haz peşinde olan maneviyat yoksunu Batı’dan da insan avlayabilmektedir. Bu anlamda 3000 civarında ABD ve Avrupalı İŞİD mensubu olduğu tahmin edilmektedir ki; bizce bu kişilerin çoğu zaten Batı tarafından İŞİD’e tıpkı İran ve Suriye gibi yapılan desteklerdir. En iyimser tahminle I. Dünya savaşında bize sığınan (!) ve Rusya’yı bombalayan iki Alman gemisi gibi.

İŞİD gelir kaynağı olarak, Suriye’de Esed’in bıraktığı fabrika ve petrol gibi karlı ekonomik alanlar ve Maliki’nin Musul’da bıraktığı milyarlarca dolarlık silah ve para ganimetleri sayılmazsa, petrol satışı gibi düzenli bir gelire sahiptir. Bu nedenle İŞİD, her mensubuna ortalama 500 dolar maaş ödeyebilmektedir ve Esed’in ana petrol tedarikçisidir.

İŞİD’ın üç ana mekanizması bulunmaktadır.

A.) El Emni: İŞİD’in istihbarat birimi olan bu kişilere emniyet (güven) edilebilir anlamına El-Emni denilmektedir. Tamamen İran ve Suriye İstihbarat örgütleri kontrolünde olan bu birim oldukça kurumsallaşmış ve çoğunlukla Muhaberatın eski ve mevcut binalarını kullanmaktadırlar.

B.) Şer’i: Yargılama gibi mahkeme birimini oluşturmaktadır. Vahşi infaz görüntülerine karar veren birimdir.

C.) Ebu Hamza El-Riyaziyat: Türkçesi Matematikçi Ebu Hamza anlamına gelen bu birimin özellikleri, çalışmamız açısından oldukça önemlidir. Bu birimde komutan olmak için bizzat Esed’in generallerinden ve Nuseyri olmak gerekmektedir. Hepsi takma sakaldan dolayı görülmeyen, ama zaten kimsenin yüzüne bakmaya cesaret edemediği ve görmediği bu komutanların Esed’in “top on” adamlarından olduğunu ispatlayan durum ise bizzat ÖSO tarafından öldürülen üç İŞİD komutanın aynı zamanda Esed’in ordusunda da olmalarıydı. Bu birim aynı zamanda Esed uçaklarına pikaplara yüklü seyyar radarlarla

yer tespiti de yapmaktadır. Tıpkı Saddam’ın artıklarını temizlemek için ABD’ye yaptığı hizmet gibi.

Boşnak ve Çeçenleri en kötü yerlerde kullanan İŞİD, zengin Araplara şehir içinde, Taliban’nın aynısı olan pikaplar üzerinde zafer turları yaptırmaktadır.

Yine bu konuda İŞİD’e giden yardımların akıbeti asla öğrenilememektedir. Ayaklı dernekler tarafından yürütülen yardım faaliyetlerine de el koyan İŞİD, bunları istediği gibi kullanmaktadır.

Kısaca, İŞİD projesi en az on yıl öncesine dayanan başta İran ve Suriye istihbaratı tarafından olmak üzere büyük güçlerin desteğiyle, gelecek yüz yılda yeni Sykes-Picot’ları uygulamak üzere kurgulanmış profesyonel bir örgüt olarak görülmektedir.

Sonuç

Bu çalışmada varılan sonuçlar aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır:

a.) İŞİD hem ideolojik hem de kuruluş süreci olarak oldukça iyi düşünülmüş hedefleri belli olan laboratuvar şartlarında üretilmiş bir örgüttür.

b.) İŞİD projesinin hedefi Lübnan, Suriye, Irak, İran, Afganistan ve Tacikistan’a kadar bir Batı hakimiyetinde olan bir Şii Konfederasyonu kurmaktır. Böylece Akdeniz’den Asya’nın derinliklerine uzanan İran merkezli bir Şii İmparatorluğu kurulurken; asıl medeni, demokrat ve uygarlık üretme kapasitesine sahip Sünni İslam Dünyası kafadan (Türkiye) gövdesinden ayrılmış olacaktır. Açıkçası bu proje hem Batı hem İran için müthiş karlı olarak görülmektedir.

c.) Böylece gelecekte kurulması muhtemel olan AB gibi bir Müslüman işbirliği teşkilatı enerjisinin şimdiden boşa çıkarılmak istendiği görülmektedir.

d.) Mevcut durumu göre Irak ve Suriye’de fiilen Irak Kürdistanı, Güney Irak Şii Bölgesi, Rojava, İki devletin Ürdün büyüklüğünde orta bölgesine hükmeden İŞİD ve Akdeniz sahilindeki Nuseyri Devleti olmak üzere beş devlet ortaya çıkmıştır. Bu ikinci bir Sykes-Picot’tur.

e.) İŞİD üzerinden İran, İsrail ve diğer büyük ülkelerin başta Türkiye ve Kürtler üzerinde ciddi hesaplarının olduğu görülmektedir. Türkiye, ABD’nin öncülüğündeki İŞİD operasyonuna asla katılmamalıdır. Bunun yerine uçuşa yasak Suriye hava sahası ve Suriye içinde derinliği ortalama 50 km olacak tampon bölge kurulmalıdır. Taliban’da görüldüğü gibi Pakistanlaşabiliriz.

f.) Burada önemli hedeflerden birinin Türkiye’nin barış süreci ve özellikle Irak Kürdistan yönetimi arasından sağlanan başta enerji olmak üzere kapsamlı işbirliğinin zayıflatılmasıdır.

Özetle biz bu İŞİD gibi yapılarıı 1908 yılında II. Abdülhamid’i deviren mason carbonari örgütünden iyi biliyoruz. Enver, Cemal ve Talat paşaların arkasındaki rical-ı gayb-ı öğrenmemize gerek yoktur. Çünkü bugün Suriye Baas rejiminin mimarı olan Lübnanlı Hristiyan Halil Ganem ve Mişel Eflak, bizim İTT’lerin fikir babası olan İngiliz Ali ve Avusturyalı bir kadının oğlunun ruh ikizi ve sütkardeşidirler.

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU

(Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı)

Dicle Üniversitesi Siyasal Araştırmalar Merkezi Müdürü

hseyhanlioglu@gmail.com

@seyhanli2015


Bu Makale 8576 kere okunmuştur.