Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
(Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı)
hseyhanlioglu@gmail.com
@seyhanli2015
@Hseyhanlioglu
İstanbul Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali
saldırısının zaman ve mekan olarak iyi düşünülmüş, ancak bizi daha nereye
götüreceğini anlayamadığımız stratejik bir saldırı olduğu görülmektedir. Konuyu
Türkiye, Ortadoğu ve Dünya açısından irdelemeye çalışalım.
Türkiye’nin 12 Eylül 1980 askeri darbesine sürüklenme
süreci şu şekilde işlenmişti: Aynı silahla bir gün sağdan bir gün de soldan
biri öldürülürdü. İki katil de bulunmadığı halde iki günde bir ortadan birileri
vurulurdu. Ancak o zaman insanlar, bu işin sağ-sol üstü bir güç olduğunu
düşünmeye başladılar. Bunların başında da BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu
gelmekteydi. Yazıcıoğlu, “Bir gün önce Türkiye sokaklarını paylaşamayanların
bir gün sonra 2 metrelik bir hücreye tıkıldığında failleri anladığını” belirtmiştir.
Rahmetli Yazıcıoğu, bunları açıklayacağını belirtince de şaibeli bir uçak
kazasıyla öldürülmüştü. Bu durumu Ağca’nın Papayı vurması ve Susurluk
kazasında(!) ölen Abdullah Çatlı’nın hayat hikâyesinde de görebiliriz.
12 Askeri darbesini ABD’nin “ourboys”ları ( Bizim
çocuklar) tarafından yapıldığını açıklayıncaya kadar on binlerce insanın öldüğü
sürecin faillerini hala çözemedik. Aslında aynı stratejiyle işleyen Osmanlının
sonunu getiren 1908 Jön Türk darbesi ve 27 Mayıs 1960 askeri darbesinde de görmek
mümkündür.
27 Mayıs askeri darbesiyle idam edilen dönemin Başbakanı
Adnan Menderes’e, Yassıada’nın düzmece mahkeme başkanı Salim Başol bile şöyle
demiştir: “Sizi buraya tıkayan kuvvet böyle istiyor.” Menderes de onlara
hayatının son anında şöyle cevap verir: “Sizlere dargın değilim, sizin ve diğer
zevatın iplerinin hangi efendiler tarafından idare edildiğini biliyorum.”
Kısaca tıpkı şu andaki Atatürk limanı saldırısının gerçek
failleri belli olmayacağı gibi, Menderes döneminin faciası olan 6-7 Eylül 1955
İstiklal Caddesi olaylarının da faili ve sebebi anlaşılamamıştır. Tıpkı 1908,
1960 ve 1980 darbeleri gibi…
Osmanlı Devletinin 1918 yılında Ortadoğu’dan
çekilmesinden sonra bölge halkının sınırları gibi siyasal, sosyal ve ekonomik
hayatları da kanlı cetveller ve pergellerle çizilmiştir. 1960’tan itibaren
Tunus, Libya, Mısır, Suriye ve Irak’ta Baas’ın iktidara getirilmesi, İran’da
Mussadık’ın Ajax operasyonuyla doğrudan CIA-MI6 tarafından devrilmesinin
tarihleri; devrilen ve devirenlerin akıbeti tıpkı Kaddafi ve Saddam’a gibi
ibretliktir.
1979 yılında Rusların Afganistan’a sokulması, Ziya-ül
Hakk’ın Pakistan’a nükleer güç getiren Buto’yu devirmesi, İran’da Humeyni
darbesi, Irak’la savaşın başlaması, 12 Eylül darbemizin tarihleri ve Rusların
Afganistan’dan çekilmesi (1988) Ziya’nın bir helikopter kazasıyla ölmesi,
İran-Irak savaşının bitmesi ve Özal suikastlarının aynı tarihlere denk
ge(tiri)lmesinin tesadüf olması mümkün değildir.
Ortadoğu’da bir barıştan yana olan gerek İsrail Başbakanı
İzak Rabin’in öldürülmesi (1995) ve gerekse 1963 yılında ABD’nin 35. Başkanı
Keneddy’e düzenlenen suikastın da faili hala belli değildir. Konuyu asıl ilginç
kılan ise 11 Eylül saldırılarının ilk versiyonu olan Mangussa Operasyonuna
Kennedy’nin hayır demesiydi.
Aynı mantığı 1941 yılında Japonların tuzağı olarak
görülen ABD’ye ağır silahlardan boşaltılmış boş bir askeri üs olan Pearl
Harbour’a saldırması ve ABD’nin 4 yıl sonra Japonlar teslim dahi olurken onları
atomla bombalaması…Benzer şekilde ABD’nin zaten yıkılması lazım olan ikiz
kulelerine karşı uçak tankerlerle 11 Eylül 2001’de yapılan saldırıda, binanın
kolonlarına önceden bombaların yerleştirilmesi sonucu eriyen demir (tüm
olaylardan sonra kimlik ve Pasaportlar hariç tabii) ve orada iş yeri
sahiplerinin o gün işe gitmediği bilinen bir gerçektir. Aynı şekilde Pentagon’a
da bir uçağın çarpmadığı da. Fakat bu gerekçelerle Afganistan ve Irak işgal
edildi. Milyonlarca insan öldü, yaralandı, mülteci oldu ve evi yıkıldı. Paris,
Madrid, Brüksel ve Londra saldırıları da bu kapsamda düşünülebilir.
Bunları hepsi ülkemizde, bölgemizde ve kainattın cenneti
Dünyamızda, Yeni Bir Düzen(sizlik) kurmak için gerekçelerdir. Peki, öyleyse
satranç oyunu arkadaşı olana Hitler ve Lenin’in savaşmasını, Çin ve Rusların
ruhunu, tarihini ve beynini dağıtan devrimleri kim neden yapsın? Tüm bu
olayların sebebi, geriye kalanların hepsi hariç bir tek cevabı vardır.
20.yy’ın başında İmparatorlukları şimdi de
ulus-devletleri ortadan kaldırmaya çalışan sadece kendilerini Nemrudcuklar
olarak da gören 50 kişiden oluşan Küresel-Emperyal Petrol, silah, finans, İlaç
ve teknoloji şirketlerini yöneten “Gizli Dünya Devleti” olarak görülmektedir.
Kadim dinlerden, kültürlerden ve özellikle İslam’dan
nefret eden bu yapı, İslam ülkelerinde DAİŞ gibi terör örgütlerini kurmakta,
tıpkı 12 Eylül öncesi gibi bunları hangi ideolojiye sahip oldukları fark
etmeksizin, şeytan gibi anlamsız belli bir hedefe doğru acımasızca kırmakta ve
bununla Yeni bir düzensizlik daha kurmak istemektedirler.
Bu Makale 2101 kere okunmuştur.