“BUNU YAPANLARIN; HEPSİ SAHTEKÂRDIR, DOLANDIRICIDIR!?”

Evet, sevgili okurlar.

Yazımızın ana temasına başlamadan evvel, öncelikle bu akşam mübarek Mevlid-i Nebi…

Bu münasebetle, gecenizi tebrik ediyoruz.

Hayırlı dualarla insanlarımızı yad ediyoruz.

Hayırlı dualarla ecdadımızın ruhlarını şad etmekle gecemizi geçirmemizi tavsiye ediyoruz.

Zira merhum Süleyman Çelebi Türkçe mevlidinde şöyle diyor;

“Ol Rebiûl evvel âyın nîcesi

On ikinci gîce isneyn gîcesi

Ol gîce kim doğdu ol hayrûl-beşer

Ânesi anda neler gördü neler”

İşte bakınız, sevgili okurlar.

Kâinat Peygamberi Fahr-i âlem (S.A.V)’in, hicri takvime göre bu geceye rastlanan doğum olayı, İslam dünyası için elbette ki çok önemlidir.

Bu gecemizi dualarla, salavat-ı şeriflerle, Kur’an okumakla geçirmemiz gerekir…

Tüm İslam dünyasına hayırlı uğurlu olsun.

Gerçek barış ve kardeşliği nasip eylesin.

***

Evet, sevgili okurlar...

Yazımızın ana temasına gelecek olursak;

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dün AK Parti grup toplantısında partililere yaptığı hitabet ve konuşma stilinin gerçekten belagatine hayran kalmamak elde değil.

Tebrik ediyoruz ve Allah razı olsun diyoruz.

Gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor ve şöyle diyor;

“Bizim tarzımız; doğruya doğru, yanlışa yanlış demektir. Bunu birlikte çalıştığımız, mesai sarf ettiğimiz herkes çok iyi bilir...”

Sevgili dostlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan büyük yüreklilikle, "bürokratik oligarşiye" dikkat çekerken şöyle seslendi..

“Biz yıllarca bürokratik oligarşiyle mücadele ettik ama şimdi şahsım üzerinden yeni bir bürokratik oligarşi inşa etmeye çalışmaları asla kabul edilebilir bir durum değildir…

Hiçbir bakanlıkta, hiçbir kurumda, hiçbir teşkilatımızda şahsımın adı kullanılarak, herhangi bir sürecin tıkanmasına, kurallar, kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem…

Bu benim en yakınım da olsa, lütfen, bizzat ben bir bakanımı, bir bürokratı aramıyorsam, babamın oğlu da olsa kapıdan geri koysun...”

Cumhurbaşkanı gerçekten yeni bir Türkiye istiyor.

Ve inşallah bu yeni Türkiye gerçekleşecektir.

Kirden, kirlenmeden, paslanmış rantiyeci kalplerden ve beyinlerden arındırılmış büyük bir devlet, inşa etmek istiyor…

Ve bunu da; "tüm herkese" söylediği gibi dikkatleri de çekmekdedir…

Yani...

Bürokratik oligarşi çetelerine inanmayın.

Benim en yakınım da olsa bunların hepsini kapıdan geri koyun.

Bu alanda AK Parti adını veyahut özellikle benim adımı kullanarak iş yapanlara geçit yok.

Cumhurbaşkanı devamla şunları söyledi;

“Tüm bakan arkadaşlarıma, şu 15 yıllık süre içinde her zaman bunu söylemişimdir: Adımı kullanarak sizlere kim geliyorsa, lütfen eğer benden bir telefon almıyorsanız bana sorun ve bunu teyit etmiyorsam bu insanları lütfen gönderin.

Ne demek adımı kullanmak?

Bu bir defa bizim adabımıza, edebimize, siyaset etme anlayışımıza temeliyle terstir.

Onlar kolaycılıktır.

Bunu yapanların; hepsi sahtekardır, dolandırıcıdır.

Bunlara yol vermeyin.

İsmimi, unvanımı, kendi yanlışına, kendi basiretsizliğine alet etmeye kalkan hiç kimseyi affedemem.

Bu tarz davranışlarla karşılaşanlardan durumu Meclisteki, partideki, Cumhurbaşkanlığındaki özel kalem görevlilerimle lütfen şahsıma iletmelerini rica ediyorum."

İşte Cumhurbaşkanı bu sözlerle; ihalecileri, yüzde 10’cu komisyoncuları, rantiyecileri kast ediyor.

Bize göre Cumhurbaşkanı burada kesin dille hüküm kıldığı olay; keşke birkaç yıl önce bunları söylemiş olsaydı.

Gerçi o zaman da Cumhurbaşkanı değil, Başbakandı.

Biz burada Cumhurbaşkanımızın bu tespitlerine atfen diyoruz ki; "Sayın Cumhurbaşkanımız, gerçekten söylemleriniz, tespitleriniz yerli yerindedir."

Ama heyhat!

Siz ne kadar bunları seslendiriyorsanız seslendirin.

İnanın, sevgili Cumhurbaşkanımız bunları Güneydoğu’da hala yapıyorlar.

Özellikle Diyarbakır’da.

Özellikle sizlerin yani zat-ı âliniz Diyarbakır’a geldiği zaman, eski AK Parti Diyarbakır Milletvekillerinden bir iki şahsiyet, bu rantiyeci kirli sistemi yeminle söylüyorum kullanıyorlar.

Ve yaptıkları da yanlarına kar kalıyor.

Siz her ne kadar bunları azarlarcasına konuşursanız konuşun; "… yağmur sanırlar.?!"

CHP anlayışı üzerine kurulmuş bir Türkiye’nin siyaseti ve politikası, rantiyeci siyasetçilerin hizaya girmesine, hiçbir şey ifade etmiyor.

Adamları ensesinden tutup, önce partiden ihraç edip sonrasında da cezaevine göndermek lazım.

Zaten Türkiye, Osmanlının bir mirası olarak ırsiyet şerefine varabilmek için, bunu yapmalıdır.

Aksi takdirde dünya kamuoyu Türkiye’ye şöyle sesleniyor;

“Artık yeter, biraz adil olun.

Demokratik sistemi gerçekleştirin ve sımsıkı sarılın.

Tabi ki İslam'ı değerlere bağlı  kalmak kaydıyla, demokrasi sistemi işlemelidir…

Ama liberal demokrasiden de uzak durulmalıdır.."

En derin saygı ve sevgilerimle...