“BİZİM ASIL SIKINTIMIZ SÜREKLİ İÇERİDEN VURULMAMIZ”!? (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dün Cumhurbaşkanı muhterem Recep Tayyip Erdoğan, İran’a giderken Ankara Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı basın toplantısında çok önemli konuları dile getirdi...

Özellikle Türkiye, İran ve Irak üçgeninde yapılabilecek ticari hacmin oldukça büyütülmesine yönelik çok müjdeleyici mesajlar verdi…

Ve gerçekten halkın da beklentisi bu yöndeydi…

Hafızalarımızı tazelersek...

ANAP’ın ilk dönemlerinde yine, İran’la sıkı-fıkı bir diyalog söz konusuydu…

Ama İran ne yazık ki, o dönemde “Hizbullah” terimi gibi kutsal İslami bir tanımı kullanarak Türkiye’ye bu terimle terör ihraç etti.

Ve İran gizli istihbaratına bağlı bir iki firma bu işi üstlenerek, "terörü" bölgede faal hale soktular..

Bu terör iki farklı fraksiyonla, "bölgeyi" kan gölüne çevirdi..

İlimciler-Menzilciler…

Birbirine vurduruldu..

Yargısız infazlar..

Toplu mezarlar..

Akan kan, yapılan infazlar bu şahsiyetlere çok büyük kişisel ticaret oluşturdu..

Kasaları; her akan damla kanla para olup aktı…

Hiç unutmayalım ki aynı o insanlar "kamuflajla" yine de bugünkü hükümete, AK Parti’ye yakın insanlar olarak arz-ı endam etmektedirler…

İran yanlısı Hizbullah terör noktasının içinde, bizzat kendileri varlık gösterdiler…

AK Parti’ye yakın aynı şahsiyetler bilakis Güneydoğu’lu olan kimselerdir…

Ve o fitnenin baş aktörleriydi…

Ama onlara hiçbir şey olmadı.

Olan yine millete oldu…

Güneydoğu insanına oldu...

Ta Gazze’ye giden Mavi Marmara’ya kadar bu uzandı...

***

Tüm bunlara rağmen…

Bugün, devlet bu işe el atmışsa…

Genel olarak İran’la ticaret hacmini büyütmek istiyorsa…

Hele hele Cumhurbaşkanımızın bilgi ve dirayeti altında, "bu ilişki" yeniden gerçekleşiyorsa, sonuç açısından çok güzel olur elbette.

Ümit varız…

Bu da bir gerçektir ki artık Cumhurbaşkanı bu partinin içinde “Dost kim, düşman kim?” mutlaka kavramalıdır, kavrayabilmelidir.

Ki öyle ümit ediyoruz, kavramıştır bile.

Çünkü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yla ilgili tehlike sinyalleri her zaman için vardır…

Ki çalıyor.

Bizim burada siz değerli dostlarımıza olsun ve tüm okuyucularımıza yönelik olsun, aktarmak istediğimiz gerçek şudur...

Ak Parti madem güzel şeyler yapmak istiyor.

Bu minvalde mücadele ettiğine de inanıyoruz.

O zaman diyoruz ki, illa ki bu bilinen şahıslar partinin önemli kesimlerinden uzaklaştırılmalıdır…

Ki sade bir ruhla bu parti hayat bulup, yaşayabilsin.

Ayakta kalabilsin…

Yeni iktidarlar, yeni devrimler, Türkiye'ye yeni ufuklar açabilsin…

Yoksa kozmopolit, bunaltıcı felsefelerle hiç kimse bir şey yapamaz.

Parti yerinde sayar…

Aynı minvalde, kan kaybına uğrar…

Parti içerisine sızmış, kamuflajlı zevat yine birilerinin nam-ı hesabına; "yeni hançerler" vurabilir…

Deriz ya; "Haşhaşiler!"

İslam tarihi…

Aynı noktada, Türkiye’nin siyasi tarihi…

Geçmişten günümüze dek çok önemli konuları yaşamış ve okumuştur..

Yani, ders-i ibretler ihtiva eden hadiseler mevcuttur…

Artık Sayın Cumhurbaşkanımız da bu noktada olup-bitenleri, uyarıları hafife almaması lazım.

Her şeyi görüp, mertçe ve erkekçe el koyması gerekir.

Yoksa torbanın içerisindeki çürük elmalar, kısa sürede sağlam elmaların tümünü çürütür..

Ve sonuç itibariyle; “iş işten geçmiş” olur..

Hani bir söz var; “Atı alan Üsküdar’ı geçti!”

Türkiye’nin yarına dair, siyasi kaderi bu seyirde, maazallah!

* * *

Evet, sevgili can dostlar.

Bu hakikatleri ifade etmeden..

Yaşanan ve partiyi ablukaya alan "kötü niyetli" zihniyet sahiplerinin peşini bırakmada asla taviz vermeyeceğiz..

Hep takip edeceğiz, peşlerinde olacağız…

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın…

Hiç kimse de kusura bakmasın…

Biz "iyiye iyi, kötüye kötü" demek kaydıyla bu görevi yürütüyoruz..

Ki bu felsefe ve ana ilkeyi tüm medya grubumuzla icra edip, takip ediyoruz…

Hükümete yardımcı olmak adına…

Cumhurbaşkanımızı haberdar etmek, bilgilendirmek adına…

Pek tabi ki halk ne diyorsa onu gözeterek, devlet büyüklerine aktarma gayesi içerisindeyiz…

Dünkü sohbetimizde "Cumhurbaşkanımızın artık bazı gerçekleri parti bünyesinde görmesi gerekir ve tüm kamuoyunun da bunu öğrenmesi gerekiyor” diye ima yoluyla aktarmıştık…

Bugün biraz daha, bu mevzuuyu açmak istedik.

Ders çıkarmak için…

***

Şu ayet-i celilenin bize neleri bildirdiğini pür dikkat okuyup, idrak etmemiz gerekir!

Bakınız, Tevbe suresinin 107. Ayeti bize mealen şöyle buyuruyor;

“Ve (birtakım) zararlı eylemlerde bulunmak, dinden çıkmayı örgütlemek, inananlar arasına ayrılık sokmak ve başından beri Allah'a ve Resulü'ne karşı savaş tavrı içinde bulunanlara bir gözetleme (kulis) yeri sağlamak için (ayrı) bir mescit kuranlar (var).

Bunlar muhakkak ki, şöyle yemin edecekler:

“Biz (bununla) sadece iyilerin iyisini yapmak istemiştik!” Oysa Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder.”

Devamını yarına bırakıyoruz.

Çünkü “İslam’da Mescid-i Dırar'ın" ne olduğundan bahsedeceğiz.

En derin saygı ve sevgilerimle.