"KULA KUL OLMAYIZ, BİZİM İRADEMİZ ALLAH’IN ELİNDEDİR!" (II)

 

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten "dert çok büyük!…

Hani demişler ya;

"Dağların büyüklüğüne göre, sıkleti de (ağırlığı) o kadar büyüktür…"

Ama günü gelince, yani kışın ağır kar yükünü o dağlar taşıyorsa, ilkbaharlarda eriyen o karlar yerine, sular fışkırmaya başlar, yeryüzüne bereket dağılır, her taraf neşvünema bulur.

Dünya çapında bir lider durumunda olan Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın da konumu aynen böyle…

Her platformda kullandığı “KULA KUL OLMAYIZ, BİZİM İRADEMİZ ALLAH’IN ELİNDEDİR” cümlesi oldukça kapsamlıdır, derin anlam taşımaktadır...

Bir kulun ağzından çıkan bu ifade, o kulu bir o kadar da Rabbine yaklaştırır.

Allah onu daima korumaya alır.

Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın...

Hani; “Tevekkeltü al-Allah” diyorlar ya...

Allah’a güvenmek, dayanmak, tüm maddi güçlerden daha üstündür...

Onun için diyoruz ki;

“Hasbunallah ve ni’mel vekil...”

“Rabbimiz bize kâfidir ve en güzel yöneticimiz, vekilimiz de odur...”

Tüm bunlara rağmen, gerek Başbakanlığı zamanında olsun, gerek Cumhurbaşkanlığı zamanında olsun, devleti yöneten bir lider vasfını taşıyan Başkan Erdoğan’ı elbette ki dünya devletleri çekemiyor.

Hele ki “Kendine dost görüntüsü veren düşmanlar…”

Yıllar yılı “müttefik” olarak görünen ABD ve NATO…

İnancımız bizim onlara inanmamamızı emrediyor...

Ama ne yapacaksın “devlet politikası” olarak illa ki bunların yanında görünmek gerekiyor muş?

Omuz omuza vermek, bazı devletlere karşı rakip olarak görünmek de, devletin bilinmeyen sırrı ve hikmeti olsa gerek.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Tüm bunlarla beraber, Türkiye’de gelen-giden iktidar partilerinin tarihi manzaralarını da göz önüne alalım.

İktidara gelen her bir siyasi parti ve onu yöneten lideri mutlaka "ya yıpranmıştır veya yıpratılmak istenilmiştir…"

Hiç kuşkusuz ki...

Yanlışları görmeyip, hep doğruyu görmek isteyen, her şeyi doğru telakki eden, nice liderleri gördük.

Nice, partileri gördük.

Ama bugün ne yazık ki hiçbirinin esamisi okunmuyor…

Devlet ihalelerinden nemalanan yanlarındaki müteahhitlerin de hiç birisinin esamisi bugün okunmuyor..

Nereden başlarsan başla…

Demirel’den tutun da Özal’a kadar, Özal’dan tutun da Mesut Yılmaz’a kadar…

Ve daha neler neler?…

Her zaman burada söylüyoruz.

Devlet büyükleri, ki Erdoğan başta olmak üzere, olaylara at bakışıyla değil, görüş açısını geniş tutması gerekir…

Yakın çevresine hâkim olması lazım...

İşte bu hakikatleri, yıllar yılıdır devleti yöneten siyasilere, liderlere ve parti temsilcilerine hep tavsiye ettik..

Önerilerde bulunduk…

Bugün de bulunuyoruz, yarın da bulunacağız.

Gazete ve medyamızın, ki yakın çevrelerin takip ettiği bazı olayların ne kadar yıpratıcı olduğunu, ne kadar çirkin olduğunu, ne kadar yanlış olduğunu, inanın hepimiz biliyoruz…

Tüm bunlar da AK Parti bünyesinde yapılıyor.

Elbette ki Erdoğan’ı tenzih ediyoruz.

Erdoğan, bunlara muttali değil ve olamaz da.

Duyduğumuz ve gördüğümüz Erdoğan ise kendisine yakın insanların günü gelmiş foyalarını yakalamış ve kendisinden uzaklaştırmıştır.

Ancak bunu da siz değerli okurlarımızla paylaşmadan geçmek istemiyoruz.

Başkentimiz Ankara, devlet erkânının bulunduğu yer...

Açık ve net olarak “ihale mafyaları” kol geziyor.

Devlet ihaleleri birilerine pul denilen komisyon karşılığında büyük meblağlarla satılıyor…

O müteşebbis heyet hiç de müteahhit olmamakla beraber, “aracı” sıfatıyla “adres, unvan, siyaset ve bürokrasiyi” kullanarak bu işleri yapabiliyor…

Büyük meblağlarla sermayedar oluyor..

Ki piyasaya para satıyorlar.

Ve sanki devletin istihbaratı yokmuş, devletin polisi yokmuş, bakanlıkları yokmuş gibi her şey boşlukta görülüyor…

Rahatlıkla çok büyük meblağlarla o “ihale mafyası” tarafından kayıt dışı para kazanılıyor.

Bunu günü gelince siz değerli okurlarımızla paylaşmak üzere "isim ve adres" vererek deşifre edecek kadar bilgi ve bulguları ele alacağız...

Tüm bunlar AK Partiye zarar verdiği gibi…

Erdoğan’ın yıllardan beri inancıyla, imanıyla, misyonuyla omuzlarına taşıdığı devlet sorumluluğuna da "halel" getirmektedir…

Korkarız ki günü gelir, çok büyük yıpranma unsuru söz konusu olabilir.

Peki, yalnız bu mudur?

Dün de aynı köşemizde eski Bursa Belediye Başkanı Recep Altepe’nin itirafıyla, yıllarını devlet bürokrasisinde ve bakanlıklarda geçiren bazı zevatların, Bursa Belediyesinden arsa istediğini yazmıştık.

Kendisine ve yakınlarına köy tahsis etmiş.

Ve o köyün içinde büyük çaplı bir çiftlik kurmuş...

* * *

Diyarbakır’ımıza gelelim.

Büyükşehir Belediyesi…

İnanın sevgili dostlar…

HDP’nin belediyeleri ne kadar bu millete zarar vermiş, kendilerine ve yakın çevrelerine belediye imkânlarını ne kadar peşkeş etmişse, şu andaki Büyükşehir Belediyesindeki kadro hiç de onlardan geri kalır yanı yoktur…

“Eski tas, eski hamam” misali.

Bu halk yıllar yılı siyaset alanlarındaki gelen-giden siyasi partileri, gerektiğinde iktidara getirmiş, gerektiğinde alaşağı etmiş, gerektiğinde de hiç iktidar yüzü göstermemiştir.

Başta ana muhalefet partisi olmak üzere diğer partilerin de varlığı söz konusu olmuştur.

Bu millet aziz bir millettir, necip bir millettir.

Ferasetini ve zekâsını kullanan bir millettir.

Hani demişler ya;

“Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncü de yakalanır.”

Rantiyeci, kişisel menfaat peşinde koşan ve siyasi hayatında bir baltaya sap olmayan insanlar, eğer iktidar partisi olan AK Partinin imkânlarını kendine kullanarak nemalanan varsa ki vardır.

Cumhurbaşkanı olarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın, bunları kesinlikle görmeli ve müdahele etmelidir…

Devlet gücünü kullanarak, bunların önüne geçmesi lazım…

Yoksa, yarın telafisi mümkün olmaz...

En derin saygı ve sevgilerimle…