“ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE AFRİN ŞEHİR MERKEZİ KUŞATILACAK!”

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün bir kez daha, net mesajlar verdi.

Dosdoğru yürüyen ve daima dik duran Cumhurbaşkanımız, her zaman olduğu gibi yine vatandaşlarının yüreklerine serin su serpti.

Bir kez daha, bütün dünya keferetül fecerelerine meydan okudu..

Adeta iman meşalesi olarak, mesajlarını verdi..

Mesajlar, doğrusu beklenenleri cevaplamaktaydı.

Ki halkın beklentileri de bu yöndedir.

Öyle ümit ediyoruz ki; Türkiye Cumhuriyeti devletinin başında bulunan Sayın Erdoğan, artık bu makamı hayatının sonuna kadar Allah ona nasip etmiştir.

Zira bu makam cihad ve iman makamı durumunda iken, ne yazık ki bugüne kadar gelen giden insanlar bu makamdan uzak bir anlayış ve zihniyet içerisinde oldular…

İnşallah diyoruz; Allah nezdinde ister hükmen olsun, ister fiilen olsun Cumhurbaşkanı Erdoğan "ömrünün sonuna kadar bu makamda oturmaya" layık görülmüştür.

Erdoğan, İslam dünyasının ruhi derinliklerine bu cihad ruhunu yerleştirmiş durumdadır.

Türkiye insanı olarak bakıyor ve görüyoruz ki Türkiye; Türk’üyle, Kürdüyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, doğulusuyla, batılısıyla 24 saat ayaktadır.

Mehmetçiğine mesaj gönderiyor, kurban kesiyor, dua ediyor, aşr-ı şerifler okutuluyor.

Halkın yıllardan beri hasretle beklediği şey; böyle bir devlet adamının olmasıydı.

Allah nasip etti.

Lakin, Türkiye’nin önünü tıkayan mevcut çürümüş bir sistem var.

Sistem, ne yazık ki yıllar yılı, Halkını İslami cihat ruhundan uzaklaştırmak için kasıtlı olarak, hep faaliyet göstermiştir…

Halk, bu yanlışlığı geç de olsa fark etti ve 15 yıldan beri Recep Tayyip Erdoğan’ı ayakta tutup, iktidarı eline vermiştir…

Allah nasip ederse 33 yıl gibi uzun bir süreç aynı makamı ihraz edebilecektir.

Allah’ın inayetiyle.

Şeyh Abdulkadir-i Geylani’nin dualarıyla bu olacaktır diye ümit ediyoruz.

Sultan Abdülhamit de aynı anlayışa sahipti.

Halkı uyarma şekli bu yöndeydi.

Tam 33 yıl Osmanlıyı yönetti..

Osmanlıyı dünyaya götürdü…

Viyana kıyılarına kadar at koşturan Osmanlı gücünü dosta düşmana tanıttı.

Ümit varız ki en kısa bir süreç içerisinde artık “bu Esed’miş, PKK’ymış, PYD’ymiş, YPG’ymiş, DEAŞ’mış” bunların hepsinin havasını alır.

TSK tarafından defterleri dürülecektir.

Velev ki onların yandaşları, arka planda duran patronları istemeseler bile.

Nitekim dün Erdoğan’ın Putin’e yapmış olduğu Esed telefonu, bu yöndeydi.

Erdoğan diyor ki;

“Esed bu yola girerse sonuçları olur.”

Erdoğan telefonda, Esed’i koruyan Putin’e bunu diyebiliyorsa, anlaşılan budur ki bu sesin arkasında kâinatı yaratan yüce bir kudretin sesi vardır.

“Rejim güçlerinin YPG işgalindeki Afrin’e gireceği iddiaları sonrası Putin’le görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, zeytindalı harekatının planlandığı gibi süreceğinin altını çizdi.

PKK/PYD/YPG’nin bozguna uğradığı bir dönemde Esed rejiminden atılan bu adım; kritiktir…

Arka planı vardır…

Devlet televizyonu dün rejim güçlerinin Afrin’e girmek için harekete geçtiğini duyurdu…

İddialara göre rejim, terör örgütüne silahların da bırakılmasını öngören beş şart sundu.

Anlaşılan budur ki; kirli pazarlığın ayyuka çıktığı saatlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya lideri Putin arasında bir telefon görüşmesi gerçekleştirilmiş olunması önem arzedicidir..

Bu durumda Erdoğan, dün de TBMM grup toplantısında konuştu.

Erdoğan şunları kaydetti:

“32. gününe giren Zeytin Dalı Harekatı'nda 1715 teröristi etkisiz hale getirdiğimiz operasyonda 32 de şehidimiz var.

Yavaş ilerliyor görülebilir. Ama biz oraya önümüze geleni yakıp yıkmak için gitmedik.

Biz yaşanılabilir ve güvenli bölge haline getirmek için girmiş bulunuyoruz.

Adım attığımız her yerin güvenli olarak kalması bizim için çok önemli.

Sahada belirli hazırlıkların da yapılması zaman alıyor.

Önümüzdeki günlerde Afrin şehir merkezinin kuşatmasına geçilecektir.

Böylece şehre ve bölgeye dışarıdan gelen yardımların önü kesilecek.

Türkiye'nin ve Türk milletinin kırmızı çizgilerini yok sayanlara gerekiyorsa alınlarının ortasına bu çizgileri göstermek boynumuzun borcudur.

Birileri Osmanlı tokadının ne olduğunu soruyormuş.

Bu soruyu soranlar, batılı tarihçilerin yazdıkları kitapları okusunlar.

Dedelerinden veya onların babalarından savaşanlar varsa onlara sorsunlar.

Daha da merak ediyorlarsa buyursunlar Afrin'e gelsinler.

Bu tokadın hak edenden başkasına atılmadığını da soruşturup öğrensinler.”

Tüm bu sevindirici, ümit verici, daha doğrusu cihad ruhunu taşıyan bu konuşmalar, 81 milyon insanın yüreğine serin su serpmiştir.

Afrin ile ilgili yaptığı konuşmaya ilaveten bir de “Çocuk istismarı” ile ilgili beyanatta bulundu…

Konuşması çok dikkat çekiciydi.

Bize göre geç kalınmış bir konuşma...

Bize göre bu tür önlemlerin hemen uygulamaya geçmesi gerekir.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece masum çocuk istismarına yönelik yaptığı konuşmanın yanı sıra bir de fuhuş sektörüne yönelik Türkiye’deki yapılan gizli ve açık, resmi izinle ve gayriresmi tüm fuhuş yuvalarının kurutulmasına yönelik radikal yasaların getirilmesi gerekir.

Zira gençliğimizi, tüm halkımızı, hatta nice aileler bu yönde yok olup gitmişlerdir.

Gençlik, fuhuş ve uyuşturucu gibi ahlak dışı, insanlık dışı çürümelerle karşı karşıya kalmış durumdadır..

Yalnız alınacak tedbir çocuklara yönelik yapılan istismar değil, ne kadar fuhuş ve uyuşturucunun fesat yuvaları varsa, onların kökünü getirmesi gerekiyor.

Bu seçim sath-ı mailinde Cumhurbaşkanımız nasıl ki terör odaklarına karşı çok büyük başarılı adımlar atıyor..

Ki bugün coğrafyamızda nerdeyse terörün yüzde 70’i yok olmuş durumda.

Ümitvarız ki, yüzde yüz olacaktır..

Diyoruz ki…

Fuhuş sektörü tarafından yapılan tuzaklar, komplo teorileri, beyaz kadın ticareti, fiili livata vs. vs. gibi; "çürümüşlüğün de" kökü getirilmeli..

Bataklık kurutulmalıdır..

Çünkü halk ve gençlik çok büyük ahlaki çöküntülerle karşı karşıyadır…

Büyük bir potansiyel bu yönde çürümüşlüğün girdabı içerisindez bulunuyor..

Onun için, bu iğrenç çürümüşlüğe neşter vurulmalı..

En derin saygı ve sevgilerimle.