"YENİ LAWRENCE'LAR BAŞARAMAYACAKLAR?!"

Evet, sevgili okurlar...

Sayın Recep Tayyip Erdoğan son Kuzey Irak Referandum meselesini dile getirirken, yine "iman nokta-i nazarında" haçlı emperyalizme karşı diriliş gösterdi ve adeta meydan okudu.

Evet, başlıktan da anlaşıldığı gibi Sayın Erdoğan’ın “AB üyeliğine de ihtiyacımız kalmadı” demesi bize göre peşinen her şeyi bitirmiştir.

İşte ciddi ve samimi devlet adamına da yakışan budur..

Çünkü, tarihten aldığı ders-i ibretle, "olup bitenleri" yerli yerinde tespit ediyor...

Ve zamanında, "tepkisini" koyarak, milletiyle hakikatleri paylaşıyor…

Ne diyor; "Yeni lawrens'ler başaramayacak?"

Şunu da belirteyim ki…

Erdoğan’ın tespitleri doğrultusunda düşünerek ona katılmayıp, "iyi düşünen insanın var olduğuna" inanmıyorum.

Erdoğan’ın küfür dünyasına karşı, hele hele bir de Müslüman geçinen yeni yeni devletçikleri yaratmaya çalışan bir kısım insanları da kast ederek, özellikle Kuzey Irak’taki Barzani’nin son hırçınlaşmasına yönelik sergilediği tavır, ona fazlasıyla puan toplatmıştır...

Zira yeryüzünde özellikle bundan yüzyıl önceden ırkçılık hastalığıyla müptela olan bir toplum, başta Osmanlının son dönemi olmak üzere ve günümüze dek Türkiye’miz dâhil olmak üzere hiçbir millette, hiçbir ülkeye, hiçbir devlete rahat nefes aldırmamıştır…

Sürekli fitne, fesat, kaos ve terör olmuştur..

Kan akmıştır, kan akıtılmıştır...

Eğer Barzani de bu minval üzere İran ile Bağdat hükümetinin kati mezhepçilik taassubuyla, ırkçılık taassubuna dayalı bir tutum içinde bulunuyorsa bize göre, İran ve Bağdat ne kadar yanlışsa, Barzani de o kadar yanlıştır.

Irkçılık anlamıyla yola çıkarak burada bir Kuzey Irak Kürt devletini kurmaya niyetleniyorsa ki öyledir.

Demek ki, bulaşıcı veba hastalığından ibaret olan ırkçılık taassubuna müptela olmuştır…

Ki kendini bu bataklıktan ne derecede kurtarabilir acaba?

***

Onun içindir ki Erdoğan Barzani’yi ve Kuzey Irak’ı kast ederek;

“Büyük bir hüsrana uğrayacağını” işaret ediyor.

Gerçekten ister Türkiye olsun, ister Bağdat olsun, ister Suriye, ister Mısır, ister Suudi Arabistan, ister İran, neresi olursa olsun…

Irkçılık taassubu, İslam karşıtlığıdır…

İnanan bir toplum, İslam’ı geri plana atarak, bir yerlere güvenerek, ırkçılığın bulaşıcı veba hastalığı paralelinde kendi devletini kurmaya çalışıyorsa, kesinlikle hedeflerine ulaşamayacaklar düşüncesindeyiz.

“Alakader’il imkân….”

Az bir imkânla dahi hedefine ulaşsa bile hiçbir netice alamaz…

Huzur, istikrar ve barış sağlayamaz…

İşte bu hakikatın penceresinden, Barzani'ye sormak lazım...

Çünkü İslam’ın dostu bu zamanda İslam’dan başka olmadığı için, tam tersine İslam’ın ezelden düşmanı olan Yahudi (İsrail) ne derecede sana dost olur ki?

Bu hastalıkla müptela olan Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, bize göre çok yanlış düşünüyor.

Her zaman söylediğimiz gibi, hani atalarımız da diyor;

“Domuzdan post olmadığı gibi, gavurdan da dost olmaz”

Kim “Filanca adam dostumdur” dese bize göre dinden çıkmış sayılır...

Hiçbir gâvur bu zamana kadar Müslüman’ın dostu olmamıştır ve bundan sonra da olamaz.

Bu nedenle diyoruz ki;

Irkçılık taassubu İslam ülkeleri için bir tahrip kalıbı olmaktan başka bir şey değildir.

Tehlikeli bir tahrip kalıbı olacak ki; Allah korusun o ülkenin artık sonu olur.

***

Nitekim hal-i âlem meydanda.

Hani Osmanlı 624 sene hükümran oldu.

Ama bugün yeryüzünde esamisi yoktur.

Neden?

Son dönemde batılaşma hayranlığıyla masonların devlet bünyesine yerleşmesi…

Netice itibarıyla jön Türklerin “Ne mutlu Türküm” demeleriyle Türkiye tam manasıyla çığırından çıktı.

Ve o günden bugüne kadar iki yakasını bir araya getiremeyen koskocaman tarihi bir Osmanlı devletinin bugünkü düşmüş olduğu hal, zaten her şeyi bize deşifre ediyor.

Nerde kaldı ki Kuzey Irak’taki Kürt Yönetimi olarak Barzani hiçbir dayanak noktası olmamakla beraber meydan okuyorsa, herhalde İsrail’e dayanıyor.

İsrail’in bayrağını kendi iç donatıcısı olarak kullanıyorsa yanılıyor ve İsrail onu kandırıyor.

İsrail kendini nasıl kurtarmış ki bugün Kuzey Irak Kürt Yönetimini kurtarsın.

Olsa olsa bir budalalıktır.

Kuzey Irak’ın o şerefli inanan Kürt ümmetini yeni bir Filistin’e çevirerek onu da bir küfrün bataklığına sürüklemek yanlıştır..

Israrı, kastidir…

O da büyük bir tehlikedir, gafletin dik alasıdır.

Bize göre herkes aklını başına almalıdır.

***

Mademki ehl-i tevhidiz, müttehidiz.

Biriz, birlikteliğimiz olmalıdır.

İster Kuzey Irak’ta olsun, ister Yemen’de olsun, ister Sibirya’da olsun.

Nerde olursa olsun.

İnanan bir toplum olarak, İslam’ın usulüne göre hareket ederek, İslam’ın ana kural ve kaideleri ne ise ona bağlı kalmak gerekiyor.

Ama makyajlamakla, şekilcilikle “Ben Müslüman’ım” demekle olmaz…

İslam'ın böylesine ucuza satılacak bir din olmadığını herkes bilmeli ve inanmalıdır…

Bu itibarladır ki Bediüzzaman Hazretleri “Mektubat” isimli eserinde Fetih suresinin 26. Ayetinin yüce meal-ini şöyle yorumluyor..

“El’İslamiyet-u cebbeti-l asabiyete-l cahiliyete”

İslamiyet ırkçılığa dayalı cahiliye taassubunu kökten kurutmuştur.

***

Ayet-i celile ise;

“O zaman inkârcılar kalplerine öfke ve gayretin cahiliye çağının öfke ve gayretini koymuşlardır.

Allah da resulünün ve inananların üzerine huzur ve güven indirmiş ve onlara Allah’a karşı sorumluluk duygusu aşılamıştı.

Zaten onlar da buna layık ve ehil idiler.

Allah her şeyi hakkıyla bilendir.”

İşte şu hadîs-i şerif, şu âyet-i kerime, kat’î bir surette menfi bir milliyeti ve fikr-i unsuriyeti kabul etmiyor.

Çünkü müsbet ve mukaddes İslâmiyet milliyeti ona ihtiyaç bırakmıyor.

Evet, acaba hangi unsur var ki, üç yüz elli milyon vardır?

Ve o İslâmiyet yerine o unsuriyet fikri, fikir sahibine o kadar kardeşleri, hem ebedî kardeşleri kazandırsın?

Evet, menfi milliyetin tarihçe pek çok zararları görülmüş.

Ezcümle, Emevîler, bir parça fikr-i milliyeti siyasetlerine karıştırdıkları için, hem âlem-i İslam’ı küstürdüler, hem kendileri de çok

felâketler yaşadı...

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifade ettiği gibi…

Bu coğrafyada, "Yeni 'Lawrens'ler" başarılı olamayacaklar…

Üreyemeyecekler…

Yeni uydu devletçikler yaratıp, "ırkçılık ve mezhepçilik" üzerine, düşmanlıklar inşa edemeyecekler...

En derin saygı ve sevgilerimle…