“İLK KIBLEMİZ KUDÜS’Ü İŞGALCİLERİN İHTİRASLARINA TERK ETMEYECEĞİZ!”

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı, yani Başkan Recep Tayyip Erdoğan ABD ziyaretini sürdürüyor...

Birleşmiş Milletler toplantısına katılmak üzere ABD’ye giden Başkan Erdoğan, ayağının tozuyla, her şeyden evvel ABD’deki Müslüman topluluğu temsilcileriyle bir araya geldi..

Toplantı yaptı..

Erdoğan, yine eski üslubuyla, cesaretle bütün dünyaya buradan bir kez daha; gür bir sesle seslendi.

Ve çağımızdaki İslam dünyasına lider olabileceği gerçeğini yineledi…

Türkiye'nin çoğu Avrupa ülkelerinde olmak üzere dünyanın dört bir yanına dağılmış 6 milyonu aşkın vatandaşı bulunduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu vatandaşların siyasetten sanata, bilimden ticarete, spordan kültüre kadar hayatın her alanında ciddi varlık gösterdiklerini söyledi.

Erdoğan devamla şunları söyledi;

“Bir dönem teröristlerin ellerini kollarını sallayarak dolaştığı bölgelerde, bugün Suriyeli çocuklar hiçbir korku duymadan okullarına gidiyor.

Afrin'de, El-Bab'da, Cerablus'ta gidiyor.

İnşallah önümüzdeki dönemde Fırat'ın doğusunu da kapsayacak şekilde, Suriye'nin içindeki güvenli bölgeleri artırmaya devam edeceğiz.

Ülkemize yönelik terör tehdidi son bulana, Suriye'nin geleceğine kasteden çetelerin kökü kazınana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Aynı şekilde ilk kıblemiz Kudüs'ü, işgalcilerin ve Filistinlilere devlet terörü uygulayanların ihtiraslarına terk etmeyeceğiz.

İsrail ve Amerikan yönetimlerinin Kudüs'ün izzetini ve onurunu ayaklar altına alan tacizlerine karşı mücadelemizi diplomaside en üst düzeyde vereceğiz...”

* * *

Değerli okurlar.

Gerçekten İslam dünyasına lider olabilecek bir karaktere sahip olan Başkan Erdoğan’a Türkiye ve tüm dünya kamuoyu adına şükranlarımızı sunuyoruz….

Başkan Erdoğan, ABD’de Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi (TASC) tarafından düzenlenen etkinlikte de konuştu…

Gür bir sesle, özellikle İslam dünyasına, sonra da tüm dünyaya ve tabi ki ABD’ye seslenen Erdoğan Kur’andan ayetler okudu.

Erdoğan, Yüce Kur’an-ı Kerim’in Âl-i İmrân suresinin 103. ayetinin orijinalini okurken, şu Hadis-i Şerif’in mealiyle de, konuşmasını bütünleştirdi..

“Her bir mümin, diğer mümin kardeşi gibi sarsılmaz bina duvarlarının tuğlalarına benzer..”

Tabiatıyla tuğlaların birbiriyle uyum sağlayarak, biri diğerinin üzerine konularak böylece bina meydana gelir.

İşte dünya Müslümanları da İslam’ın ana ruhunu yaşayarak ve Kur’ana sımsıkı sarılarak güçlenebilir ve büyüyebilir.

“Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam'a/Kur'an'a) sımsıkı tutunun (hayatınızı ona göre düzenleyin) ve (İslam'la çelişen davranışlarınızla gruplara ayrılarak) birbirinizden kopmayın!”

Başkan Erdoğan’ın bu hitabı salondakiler tarafından alkış tufanına tutuldu.

İlmiyle amel edip, imanıyla yaşayan Erdoğan, temsil ettiği makama layıktır ve ona yakışır.

Ondan önceki gelen giden Cumhurbaşkanlarının kaçta kaçı acaba bu güzel sedayı insanlara bildirmiştir?

Bırakın onu, İslam’ın “İ” harfi bile dillendirilmiyordu.

Ama Erdoğan, bugün İslam’ı tüm dünyaya tanıtıyor.

Küfür dünyasını gerçekten içten titretiyor.

Hele ki Kuds-i Şerif için, “İlk kıblemiz Kudüs'ü, işgalcilerin ve Filistinlilere devlet terörü uygulayanların ihtiraslarına terk etmeyeceğiz” demesi, oldukça önemlidir.

Allah, bu inançla yürüyen Erdoğan’ın yanındadır ve “yürü kulum” diyecektir diye düşünüyoruz.

* * *

Bir de Türkiye’nin manzarasını inceleyelim.

Erdoğan’ın varlığına rağmen, çabalarına rağmen, inanç, izan ve sarsılmaz düşüncelerine rağmen, bir türlü müesses nizam, mevcut sistem Erdoğan’ı dinleyip, kendine çekidüzen vermiyor.

Erdoğan’ın bu güzel jestlerine rağmen, daima önünü tıkamaya çalışmaktadırlar..

Ama Erdoğan, ABD gibi dıştan gelen kışkırtmalar olsun ve onların besledikleri terörist unsurlar olsun, hiç kimseye bugüne kadar “Eyvallah” dememiştir.

Demez de...

Hiç kuşkusuz ki, Erdoğan Suriye halkını, kepaze, ajan, provokatör Esed’in elinden, zulmünden kurtarmak için altı yıldan beri çok büyük çaba gösteriyor.

Allah bu çabasından dolayı, inşallah onu her iki cihanda da mükafatlandıracaktır.

Ama bu da bir gerçektir ki bize göre en önemli strateji; Türkiye’nin mevcut düzeni olmalıdır.

Toplumsal olarak kamuoyu buna muttali değilse de Erdoğan’ın buna gayet muttali olduğunu biliyor ve inanıyoruz.

Ama yapacağı bir şey yok.

Zira mevcut bozuk bir düzen var ve bir anayasa var.

Ne yazık ki bu düzenin savunucusu da 1924, 1961, 1982 yıllarının darbeci anayasalarıdır.

Bu kirli çevreler, ıslah olmayan yanlış, münafık tıynetli kişiliksizler, hep devletin nimet ve imkânlarından faydalanarak her devirde kendi emelleri doğrultusunda devletin çarkını döndürüyorlar.

Nice baykuş tıynetli, vurguncu, politikacı var ki muhafazakârlıkla, İslamiyetle, Erdoğan’ın misyonuyla uzaktan yakından alakası yok…

Ancak AK Partinin gömleğine bürünmüş, etiketini kendine takmış gerek bazı bürokratlar olsun, gerek siyasi alandaki jargonlar olsun; bir türlü devlet bunların hakkından gelmedi, önleri kesilmedi…

Ve hala da kişisel vurgun peşinde koşan, devletin önemli makamlarını ihraz eden nice jargonlar ve baykuşlar var…

Halka kuş bakışıyla bakıyorlar..

Kendi benliğini milletin üzerine demoklesin kılıcı gibi sallıyorlar.

Hele hele bu meyanda onları destekleyen bir kısım yazılı basının paçavraları var ki özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bazı bürokrat kesimi kendi emelleri doğrultusunda kullanmaya çalışıyorlar.

Oysaki aynı anlayış, yıllardan beri PKK’yla işbirliği içinde insanları dağa götürüp getirenler var.

PKK’nın saflarına, Kandil’e gönderilmek üzere öncülük yapan nice medya kalemşorları vardır.

Veyahut iş çevreleri vardır.

Ama ne yazık ki devlet hala bunları görmüyor veya görmezlikten geliyor…

Ya da devletin istihbarat birimleri net çalışmıyor.

Kimin elinin kimin cebinde olduğunu artık görmeleri gerekir.

Aksi takdirde ülke her gün biraz daha gerilemeye doğru ilerleyecektir..

Hatta uçurumun kenarına dahi sürükleniyor.

İşte Erdoğan, özellikle İçişleri Bakanımız çok değerli Süleyman Soylu da Bakanlığına bağlı Doğu ve Güneydoğu’da çalışan Vali, Vali Yardımcıları veya Kaymakam olarak geçinen bazı yanlış insanları tespit edip, devletten tez elden uzaklaştırması gerekir.

Mesela Siirt gibi bir ile bir Vali atanmış.

Vali olmaktan daha fazla adeta kendini dev aynasında görüyor…

Herkese kuş bakışıyla bakıyor…

İnsanları taciz ediyor, hakir ve küçük görüyor.

Kendini beğenmiş bir karekterle, “Ağzından çıkanı kulağı duymayacak” şekilde tavırlar sergilemektedir…

Ve Siirt’in yanlış bazı iş çevreleri ve Siirt’te yayın yapan bir iki gazete demeyelim de adeta paçavranın direktifleriyle hareket ediyor..

Maalesef; yanlış yollara sapıyor…

En derin saygı ve sevgilerimle.