23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI!?

Evet, sevgili okurlar.

Bayramlar, ister dini bayramlar olsun ister milli Bayramlar olsun; "özünü" yaşamalıyız…

Göstermelik değil…

Bakınız, "Dini bayramlar" diyoruz..

Allah’ın ve Peygamberin emirleri doğrultusunda inandığımız Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı olmak üzere yılda; iki bayram kutluyoruz…

Ve bunlara dini bayramlar diyoruz.

Peki, milli bayramlar…

Bunlar da cumhuriyetimizin, istiklal milli mücadele savaşlarının sonuçlarında veya 1071 Malazgirt Meydan Muhaberesindeki Alparslanın Bizanslılarla yaptığı savaş sonucundaki elde edilen muzafferiyet, başarı, savaştan çıkma kahramanlığının adına da “Zafer Bayramı” denildi.

Yani özetlemek gerekirse;

Bayramlar ne zaman bayram olabilir?

Bayramlar, gerçek manada milli duygu, inanç ve irade doğrultusunda kutlanırsa, işte o zaman bayram olur.

Yalnız kavramların içini doldurup boş manasız hale getirilen bayramlar, hiçbir zaman bayram olamaz.

Olsa olsa kandırmaca, aldatmaca, hile, mekir, tuzak ve oyunlardan ibaret olur.

Nitekim dün Türkiye’de “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” kutlandı.

TBMM özel oturuma açıldı.

Ama hep kinle, nefretle, birbirini kınamakla, kavgayla geçen bir TBMM özel oturumunu milletçe izledik.

Hatta Cumhurbaşkanı meclisi terk ederken, basının önünde “Bu tam bir rezalettir” demesi, bizim bu söylediklerimizi teyit ediyor.

Konuşmacıların konuşmalarından da anlaşıldığı gibi; ırkçılık, bölücülük sataşmalarıyla başladı ve 15 Temmuz’daki meydana gelen başarısız kirli darbe girişiminden bahsedildi.

Başbakan kınandı.

Başbakan da karşısındaki konuşmacıyı kınadı, ağır konuştu.

Hele hele HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın uzunca yaptığı konuşma sonrasında, HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın çok dikkat çekici konuşması hayrete düşürdü.

Devlete, millete ve meclis başkanına kadar ağzına geleni söyledi, verdi veriştirdi.

Ama kimin adına?

O da batıl, ırkçı ve PKK terörünü desteklemek adına konuştu.

Meclis Başkanı İsmail Kahraman; “Sen fazla konuşuyorsun, seni dışarı atarım” dediyse de Meral Danış Beştaş’ın Başkana vermiş olduğu hukuksal ve anayasal cevap karşısında Meclis Başkanı verebilecek cevap bulamayınca susmayı tercih etti.

Böylece “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” TBMM Özel oturumunda kutlandı (!?)

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekçi olmak gerekiyor.

Böylesine bayramları millet artık hükmen kabul edemiyor.

Sistemin, düzenin ve mevcut rejimin zorbalığı, millete her şeyi kabul ettiriyor.

Başta ben dahil olmak üzere her şeyi kabul ettiriliyor.

Evet, “ben” dedim.

Cümlede “ben” kelimesini kullanmamın sebebi;

Siz değerli okurlarımız ve kamuoyu ile başımıza gelen tarihi bir vakanın, hem de iğrenç bir vakanın oluşumunu özetlemek suretiyle paylaşmak istiyorum.

Hem de devlet imkanlarını kötüye kullanarak yapılan bir vakıa.

* * *

23 Nisan’ı 24’e bağlayan gece.

Yıl 2000.

“Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” günüydü.

Ben ve şirketlerimizin önemli görevlerinin başında bulunan iki arkadaşımla apar topar gözaltına alındık.

Gözaltına alınmamızın sebebi;

Dönemin DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nihat Çakar’ın yaptığı çok büyük yolsuzlukları dile getirmekti.

Medyamıza yansıtmıştık.

Bütün yanlış ve pislikleri deşifre etmiştik.

O da her gün dolaylı yollarla, kanunlarla, mevkiini kullanarak bizi tehdit ediyordu.

Bunu duyan inşaat şirketlerimizin başındaki büyük oğlum Mehmet Emin Altındağ, önceden bu Başsavcının yanına gidiyor…

Bize karışmaması için dostça ricada bulunuyor…

Ve bunun için kendisinden bir Ford Mondeo araba isteniyor…

Bize karışmaması kaydıyla Ford Mondeo kendisine veriliyor.

Araba ve dönemin 6 bin lirası Avukatı İhsan Biçici tarafından nakit alınıyor.

Böylece aramızdaki kavga sözde barışa çevriliyor.

Biz gazete olarak bunu duyar duymaz deşifre ettik, deşifre ettiğimiz için 2000 yılının 23 Nisan’ı 24 Nisan’a bağlayan gecesi gözaltına alındık.

Ve o gece sorguya çekildik.

Mevkiimiz, adresimiz polis yetkisinde olduğu halde, JİTEM’e alındık ve o gece orada sorgulandık.

Devamı yarın.

En derin saygı ve sevgilerimle.