Görüş Bildir

27 MAYIS GELİŞEN VE OLUŞAN DARBELER SİLSİLESİ!?

Saygıdeğer okurlar...

Bilindiği gibi dün, 27 Mayıs 1960 ihtilalinin yıl dönümü idi…

Güne özgü anma yapıldı…

Ama nasıl anıldı?

Elbette ki, lanetle anıldı.

Tükürüklerle anıldı.

Çünkü orada büyük bir katilam vardır..

Hem de işkenceli bir katilam. Yani cinayet…

Buna da “27 Mayıs darbesi” denildi.

Devletin Başbakanı ve iki tane Bakanı, çok uyduruk senaryolarla, mekir ve hilelerle, kirli siyaset ihtirasıyla halkın iradesiyle gelen iktidarı yok etme pahasına; "idam" edildi..

Darbe yapıldı.

Ve bu darbenin ve katliamın arkasında da kesinlikle hiç rahmete layık olmayan birileri vardı.

Orgeneral Cemal Gürsel..

O bir piyondu.

Atatürkçü, Kemalist, laikçi, batı emperyalizmin köleliğiyle ortaya çıkan bir güruh beyinsizlerin ittifakıyla; 27 Mayıs ihtilali yapıldı.

Yapıldı da ne oldu?

İşte Türkiye, ondan sonra bir türlü kendine gelemedi…

Çekidüzen veremedi.

Tabiri caizse iki yakasını bir araya getiremedi.

Böylece darbeler silsilesi, 10 yılda bir icra edilmeye başlandı…

Aslında 27 Mayıs darbesinin dayanak noktası, 1924 Anayasasının oluşumudur…

Hatta 1923’teki cumhursuz cumhuriyetin kuruluşuna dayanmaktadır…

Başta İngilizler dahil olmak üzere dış mihrakların talimat ve direktifleri paralelinde; yapıldı..

1924 Hilafet-i İslamiye’nin ilgası ve yıkılışı ile başlayan olay, tek parti dipçik ve şeflik dönemiyle tavan yaptı…

Halk ve devlet birbiriyle ters düştü…

Bir türlü de uzlaşı sağlanamadı.

Harf inkılabı adı altında “Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği Kanunu)” ile ilk adım atıldı…

Ve Türkiye ta 15 Temmuz 2016 kirli darbe girişimine kadar; "hep o ilk adımın"' silsilesiyle, darbe ve muhtıralarla yüz yüze geldi..

Ama ne yazık ki, gelen-giden iktidarlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları, hükümetler bu darbeleri, bu kirli senaryoları, bu sahteci piyoncuların sahteciliğiyle baş edemediler..

Baş etme mücadelesini ortaya koyamadılar..

Gelen çarka ayak uydu..

Ama Allah’a şükürler olsun ki Erdoğan iktidarı gerçekten bunların hakkından geldi.

Ve 16 seneden beri Türkiye’yi büyük yatırımlarla ekonomiksel bir refah açılımıyla bugüne kadar getirdi…

Ama yine oyun üstüne oyunlar icra ettiler…

Ki bu seçimlerin sath-ı mailinde bile Erdoğan’a karşı, "kalleşce" operasyonlar yapılıyor..

İşte dövizdeki kur operasyonu..

Erdoğan bu operasyona karşı diyor ki;

“Oyunu birlikte bozacağız.”

***

Malumunuz üzre...

Şimdiye kadar devleti, ülkeyi, milleti yöneten nice Kemalist Başbakanlar oldu..

Ki Cumhurbaşkanları oldu.

Fakat hiç kimse bu İsrail ajanları durumunda olan darbecilerle başa çıkamadı.

Ama Kemalist geçinen münafık tıynetli insi şeytanlarla ancak Erdoğan baş edebildi..

***

Bakınız...

27 Mayıs lanetle anılırken, şöyle deniliyor.

Bugün Türkiye siyasi tarihine kara bir leke olarak geçen 27 Mayıs darbesinin yıl dönümü.

Cuntacılarca derdest edilen dönemin başbakanı Adnan Menderes, uyduruk bir yargılama sonrası 17 Eylül 1961’de İmralı adasında idam edildi...

Millet düşmanı “27 Mayıs’ı” artık halk lanetle anıyor.

Tüm bunları bir kenara bırakalım.

* * *

Bugüne gelirsek…

Hal-i hazırda; ekonomide sıkıntı büyük..

İbre oldukça aşağıya iniyor.

Döviz kuru yükseliyor.

Ki bunda büyük bir kasıt söz konusu..

Erdoğan’la ve iktidarıyla oynamaktır, operasyon çekmektir…

Halk, bunun idrakinde olmalıdır.

Bu oluşumlar aşikâr.

Hem de gizlenmesi mümkün değil…

Örtbas edilmesi ise imkânsız.

Tarihi kumpaslardır bunlar.

Ama ne var ki, halkın 15 yıldan beri tek ümidi olan AK Parti, yavaş yavaş kozmopolitleşmeye doğru ilerliyor..

Tabiri caizse, rotasını kaybediyor..

Çünkü, kimin eli, kimin cebinde belirsiz…

Özellikle Doğu ve Güneydoğu coğrafyasında…

Bakınız, insanların kaderiyle oynamak, ehliyetsiz, kişisel şahsiyete yönelik çalışan rantiyeci simalar, öne alınarak, 12 kişilik listenin tek elden hazırlanması gibi görüntüler hiç de iç açıcı değildir.

Biz medya grubu olarak bunları defalarca yazdık, çizdik, özledik.

“Ama kime anlatırsın?…”

Oluşan-gelişen olaylar hep aynı yörünge içerisinde dolaşıp duruyor.

Bizi tasdik ediyor.

Biz hep söyledik, dedik ki maslahat-ı şahsiye denilen kişisel rantın, kamuoyunun yararına tercih edilirse ve umumun maslihatlarına (yararlarına) ihtimam verilmezse, sadece kişisel rant ve menfaat ön planda tutulursa, o siyaset devleti yıkıma götürmekten başka bir hizmeti olmaz…

Aslında siyasetin ana temeli, umumun maslahatı kişisel rant ve maslahatlarına tercih edilerek ön planda olması lazım.

Bakıyoruz ki bu yok.

Nerde rantiyeci, çıkarcı, hafif, rasgele bir üniversite diplomasını almışsa, bakıyorsun ki hiç de AK Partinin tüzük ve programına tümüyle aykırı olan hal ve hareketli insanlar, ön planda saf tutuyor…

Yer ve itibar alıyor.

Mesela, Mehdi Eker denilen bir şahsiyet, sıradan bir ziraat mühendisi olmakla beraber, 10 yıl gibi uzun bir süre devletin bakanlık gibi şerefli bir makamını ihraz etmekle beraber, yanlış uygulamalarından dolayı kendini töhmet ve şaibelerden kurtaramamış birisidir.

Nitekim iki gün önce Diyarbakır’a adayların gelmesiyle bir salonda tanıtım yapılırken, Mehdi Eker’in konuşması başlar başlamaz salon olduğu gibi ayaklanıyor ve konuşması engellenmeye çalışılıyor.

O her ne kadar; "Diyarbakır beni istedi, ben Diyarbakır’ın evladıyım, Diyarbakır’a hizmet veriyorum” desede, konuşması yarıda kesilip büyük bir infial ve kargaşa meydana geldi...

Adeta kavga, kırılan ağız, göz, burunların varlığı beş para.

Ama ne çare ki tüm bunlarla beraber, yıllardan beri muhafazakârlıkla, dindarlıkla, İslam savunuculuğuyla yola çıkan bir iktidar bize göre gittikçe gerçek hedefinden sapıyor veya saptırılıyor.

Halkın hiç istemediği insanları o yola koyarken, inatla sıralama yaparken, öbür yandan bakıyorsun ki bu mübarek Ramazan-ı Şerif’te tıpkı Şaban ayının 15’indeki Berat gecesinde yapıldığı gibi İslam adına, İslam’ın kabullenmediği ve bir Müslüman’ın yapmaması gereken, hareketlere imza atılıyor…

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

İki gün önce Diyarbakır’da Ramazan-ı Şerif’in 11’inci gecesinde, İçkale denilen Hz. Süleyman’ın bulunduğu mekanda “DİYAR-I HUZUR” adı altında yapılan program..

Programa, Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ve elbette ki Diyarbakır’da milletvekili adayı olarak gösterilen Mehdi Eker katıldı..

Ne yazık ki bu mübarek günlerde, bu millet hayır, hasenat, güzel şeyleri işlemeye çalışırken, cüzleri, hatimleri indirmeye çalışırken, tam tersine devletin resmiyeti altında orkestra müziğiyle, yani erkekli ve kadınlı müzikal konserler veriliyor..

Kültür ve Turizm Bakanlığı tertiplediği etkinlik…

Demokratik bir ülkede bu tür oluşumların varlığı olabilir.

Ama İslam'i bir ülkede…

İslam’ın ana çizgilerine aykırı hareketle yola çıkıp İslam’ın beğenmediği ve istemediği "oluşumların" İslam adına gerçekleştirilmesi, kabul edilemez..

Yani kadınlı-erkekli müzikal seslendirme ile sazlı-cazlı ilahiler okutuluyor.

Hem de Ramazan-ı Şerif’te.

Hem de Kadir gecesine hazırlıklı olma hevesiyle yola çıkarak bu işin yapılması, doğrusu halkı çok üzmüştür.

Herkes, eyvah diyor.

“Biz Erdoğan’a karşı büyük hüsn-ü niyet beslerken…

O'nun iktidarında böylesi İslam’a ters düşen olaylar gerçekleştiriliyorsa..

Bu bizi üzüyor…

Hele ki, İslam adına bunu yapmakla derinden insanın içini parçalayıp-yaralıyor..

Allah taksiratımızı affetsin…”

En derin saygı ve sevgilerimle.

 


Bu Makale 3142 kere okunmuştur.