Görüş Bildir

28 ŞUBAT İHANETİ SADECE 21 KİŞİYLE SONUÇLANDI! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet yazımızda inanıyoruz ki yeteri kadar 28 Şubat’ın "karanlık" yüzünü göstermeye çalıştık…

Anlattık ve anlatabilme, gayretinde bulunduk..

Tabi ki devam edeceğiz.

Bu kara leke, yalnız 28 Şubat veyahut 28 Şubat’ı uygulayanlarla sınırlı değil..

Daha doğrusu bunlardan önceki darbeci maskeleri düşen 27 Mayıs 1960’taki darbecilerin ne kadar hain ve Türkiye’nin, hatta dünyanın yüz karası olduğunu hep yazdık, yazmaya çalıştık, anlatmaya çalıştık ve anlatıyoruz da.

Bunlardan daha fazlası…

1923’te kurulan cumhursuz bir cumhuriyetin ithal malı olan bir anlayışın sonucunda 1924’te bir "Hilafet-i İslamiye" yok ediliyor.

İslam dünyası başıboş kalıyor.

Tabiri caizse tıpkı 99’luk tesbihin büyük imamesinin koparılıp düşürülmesi gibi…

İmamenin koparılmasıyla, o tesbihin taneleri de aynı şekilde dökülüp dağılması gibi.

İslam dünyasının başı olan Osmanlının yıkılışı ve "Hilafetin ilgasıyla" dağılan İslam ülkelerinin akıbeti bugün herkesin malumudur.

Yalnız 28 Şubat darbecilerinin yetinmesi ve onu dile getirmesi bize göre azdır, yetmez.

Zira onları yetiştiren, onları küme haline getiren, güçlendiren, 1924’teki kurulan CHP’nin bir sonucudur, uzantısıdır, neticesidir…

Tabi ki dışa bağımlı birer masonik ve haçlıların kiralık uşaklarını da bilmek lazım..

Zira kurulan tek parti şeflik ve dipçik dönemindeki Türkiye’de yapılan katliamlar bize göre on tane 27 Mayıs’ı katlar, 28 Şubat’ı katlar.

Ama tüm bunlara rağmen, bu 28 Şubatçı ekip azgınlaştıkça azgınlaştı ve maskeleri düştü nihayetinde.

Halk, bu maskelerini düşürdü, yırtıp attı.

Ama tüm bunlara rağmen, bu paşalarımız (!) hala da keyif çatarken, nice mağdurlar içeride inim inim inliyor.

Evet, Sivas olayının mağdurları…

Mütedeyyin kimliklerinden dolayı darbeciler tarafından zindanlara atılan nice mazlumlar var…

Yaş ve sağlık problemi yaşamalarına rağmen hala cezaevlerinde tutuluyorlar…

Mağdur yakınları ve hukukçular, “darbecilerin mahkûm olmalarına rağmen dışarıda keyif çatmaları, onların mağdur ettiği insanların ise zindanlarda çürüyor olmalarına tepki gösteriyor.

Bu nasıl adalet?” diyorlar...

Gerçek adaletin tecelli etmesini istiyorlar…

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten Çevik Bir’in yüz hatları ne kadar mason biri olduğunu ele veriyor zaten.

İsmail Karadayı evlere şenlik.

Çökmüş olmasına rağmen, Atatürkçülük adı altında hala da İslam düşmanlığı yapmaya devam ediyor.

Hele hele hep kıvıran Hüseyin Kıvrıkoğlu ile Yaşar Büyükanıt’ın yüz hatlarına bakıldığında, taktıkları şapkalarından da kendini gösteriyor.

Ki mason localarının birer kilit noktaları olmakla beraber, Yahudi uşaklığıyla tanınmış generallerdir.

Zaten Yaşar Büyükanıt, Yahudi asıllı olduğu halde hala da Türk bile değildir.

Zira sabataist bir Yahudidir.

Ama her nedense bu rejim, bu kirli anlayış, bu çürük sistem,

kokuşmuş düzen, bu kişiyi ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti askeri harbiye okullarında okutabilmiş, yetiştirmiş ve Genelkurmay Başkanlığına kadar gelebilmiştir.

Ve 27 Nisan e-muhtırasını yazan ve yayınlayan Yahudi asıllı biri iken.

Peki, gelen giden iktidarlarımız buna ne diyorlar?

Medya yazıyor ve halkın dikkatini çekiyor.

Müebbet hapse mahkûm olan bu 21 insan, her nedense yakalanmadılar, tutuklanmadılar ve tutuksuz olarak yaşıyorlar.

Ne varmış?

Alelade “ispat-i vücut” denilen bir olayla işlerini bitirmişler.

Yani, her gün veyahut haftada bir gidip karakolda imza atıyorlar.

Bize göre bunların hepsi gülünç ve oyun.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Gerçekten bugünkü Türkiye’de dönen dolaplar, oynanan oyunlar çok entrikalı.

Dikkatimi çekiyor?

Şu ulusalcılar, çok büyük derin sessizlikler içerisinde yürürken, sağ ve muhafazakâr olarak geçinen AK Parti ve ona bağlı insanlardan da herhangi bir ses seda yok.

Bu olaylar bana yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in “Bakara” suresinin 205 ve 208’inci ayetleri ile “Nur” suresinin 21. ayetini hatırlattı.

Bakara suresi 205. ayetin meali aynen şöyle;

“Ancak hâkimiyeti eline alır almaz yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Allah bozguncuları hiç sevmez.”

İşte Kur’anın tasvir ettiği bozguncu güruh, Türkiye Cumhuriyetinin bünyesinden beslenip, TSK gibi şerefli ve izzetli bir kurumun bünyesinde yürüyüp Türkiye’ye ihanet edenleri kastediyor.

208. ayet ise mealen aynen şöyle diyor;

“Ey inananlar!

Allah'a kendinizi tam olarak teslim edin ve şeytanın ardından gitmeyin, zira o sizin apaçık düşmanınızdır.”

Yani şeytanın plan, proje ve ideolojisine inanmayın ve onunla yaşamayın.

Ne yazık ki bu işleri yapan ve bu milleti inim inim inletenler, bu tür insan suretindeki şeytanlardır ve mevcut düzenleridir.

Suretlerindeki nursuzluk görülüyor ve onları da ele veriyor.

“Nur” suresinin 21. ayetinin meali ise aynen şöyle;

“Ey inananlar! Sakın şeytanın izinden gitmeyin! Kim şeytanın izinden giderse bilsin ki, o edepsizliği, ahlâksızlığı ve çirkin davranışları emreder. Eğer Allah'ın size yönelik lütfu ve merhameti olmasaydı hiçbiriniz asla kötülüklerden arınamazdınız. Ama Allah (kullarından) dilediği kimseyi (isteyeni) kötülüklerden arındırır. Allah (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla bilendir.”

Böyle olunca uzağa gitmeye gerek yok, aranan düşman içimizdedir.

Hiç kimse kusura bakmasın.

En derin saygı ve sevgilerimle.

 


Bu Makale 1959 kere okunmuştur.