Görüş Bildir

28 ŞUBAT İHANETİ SADECE 21 KİŞİYLE SONUÇLANDI! (III)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi dün son dakika haberi olarak TV ekranlarına “Erken seçim” kararı düştü..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP lideri Devlet Bahçeli'nin yapmış olduğu "istişare" neticesinde, karar kamuoyuna açıklandı.

Karar, çok dikkat çekicidir…

Çok büyük bir hareketlilik hamlesidir…

Doğrusu "erken seçim" kararı kamuoyu adına, sürpriz oldu..

Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan olsun, Başbakan Yıldırım olsun, parmak basa basa "erken seçim olur" diyenlere ağır bir dille hakaretvari kelimeler kullanarak; reddetmişlerdi..

“Seçim yoktur, seçim gününde yapılacaktır.”

Tüm bunlara rağmen ansızın anılan “erken seçim” kararı, büyük önem arz etmektedir..

Nitekim alınan karar, diğer dünya ülkelerinin de dikkatini çekmiştir.

Memleketimiz için, milletimiz için hayırlı olan hangisiyse öyle olsun diyoruz.

İnanıyoruz ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, memleketin lehine çalışıyor.

Aleyhine çalışmıyor.

Çünkü mücahidan-i kiram nasıl çalışmışsa, kendisi de öyle çalışıyor.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bir önceki yazımızda da ifade ettiğimiz gibi 28 Şubat; zulmün, ihanetin, alçalışın en derin kirli çukurudur…

Gerçekten vicdanları kanatan, kalpleri karartan bir süre önce 21 kişi hakkında verilen karar büyük tepki çekti…

Karara herkesin nefretle baktığı gibi, savcının da dikkatini çekmiş olması gerekir ki; itirazda bulundu..

28 Şubatçılar…

Post modern Batı Çalışma Grubu…

Balyoz…

Ergenekon…

Yakamoz gibi ne kadar yabancı ve kirli kavramlar varsa kendilerine takmışlardı.

Ne diye; “vatanı kurtarma” adına..

Lakin vatana alçakça ihanetlerde bulunmuşlardır…

***

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 28 Şubat Davası savcısı Mehmet Hanifi Yıldırım…

Bir hafta önce 13. 04. 2018 gün ve 2010/144 Esas ve 2018/248 sayılı kararın bozulması için mahkeme başkanlığına "itiraz" başvurusunda bulundu.

Savcı dilekçesinde verilen kararın usul ve yasaya aykırı hususlar içerdiğini belirterek istinaf yoluna gideceğini belirtti.

Mağdur avukatların tutuksuz yargılamalara yönelik yaptıkları itirazın da bugün karara bağlanması bekleniyor.

Ne yazık ki Türkiye; hep böyle ibretnûma olaylardan, toplumun nefretle baktığı zulümden, adaletsizlikten, antidemokratik hareketlerden kendini bir türlü kurtaramıyor.

Buna Türkiye’nin makûs kaderi mi diyelim?

Veya hukuk ve adalet tanımaz bir girişim mi diyelim?

Derin devletin karanlık derinliği mi diyelim?

Ne dersek diyelim?

Tablo açık ve net ortadadır…

Zaten her şeyi ele veriyor ve inkâr da edilemez.

Bugünkü yazımızın başındaki gördüğünüz şu üç büyük kafa var ya…

Dikkat edin..

Maalesef şerefli TSK’nin bütçesiyle okuyup büyüyen ve generalliğin şerefli üniformasını omuzlarına taşıyıp duran bu her üç kafayla birlikte 18 kafa daha var…

Yani 21 kafa…

Bu 21 kelleye verilen müebbet kararın muhtevası Türkiye nezdinde, yani Türk insanına göre yeniden 28 Şubat hıyanetini hortlatma ve hatırlatmaktan başka bir şey değildir.

Demokles’in kılıcı gibi hep milletin üzerine sallaya sallaya tehdit etme hareketidir.

Omuzlarına taktıkları o şerefli, yüksek onura sahip üniforma, ne yazık ki yaptıkları kirli hareketten anlaşıldığı gibi bunların hiçbirisi TSK’ne mensup olarak artık tanınmamalıdır..

Ve hatırlanmamalıdır…

Bunlar olsa olsa İsrail’in birer ajanları olabilir demekten başka bir şey diyemiyoruz..

Zira her üçü de açık ve net olarak İslam düşmanlığı yapa gelen insanlardır.

İsmail Hakkı Karadayı İsrail’e gitmiş, Genelkurmay başkanı olmak için ağlama duvarı önünde ayin yapmıştır.

Ve İslam dinine irtica yaftası yapıştıran biridir…

Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan’a “Atatürk düşmanları nerede olursa olsun, kendimize düşman kabul ederiz ve itibar etmeyiz” diyerek hakarette bulunmuştur.

Çetin Doğan ise kızını bir Yahudi İsrail ordusuna mensup subaya vermiştir.

Çevik Bir de zaten İsrail ajanlığıyla bilinen biri.

Ve ne yazık ki bunlar TSK bütçesiyle okumuşlar, bir yerlere kadar gelmişler ve Türk insanına darbe yapmak ve arkadan vurmaya çalışmışlardır...

Seküler bir anlayışın tahakkümüyle demokrasi ve hukukun üstünlüğü adını kullanarak Türkiye’nin meşru hükümetlerini altüst edip kendine yer edinen ihanet erbapları ve daha bunlar gibi niceleri vardır?

Bize göre en büyük başarı; gelen giden hükümetler içerisinde bir tek AK Partinin bunlara yönelik yürüttüğü amansız mücadeledir.

Ama bu da yetmiyor.

Bunların şekil ve simalarından da anlaşıldığı gibi, yüzlerinde nur bulunmayan bu sözde generaller, ne yazık ki TSK bünyesinde, hatta devletin adalet mekanizmasına dahi tehditler savurarak, sanki yeniden iktidara geleceklermiş gibi kendilerine zemin hazırlamakta oldukları halkın dikkatinden de kaçmıyor.

Bu nedenle diyoruz ki;

Bunlara artık kimse itibar etmediği gibi, yaptıkları da yanlarına kar kalmasın diye hak ettikleri en ağır cezayı görmeleri gerekir..

En derin saygı ve sevgilerimle...


Bu Makale 2947 kere okunmuştur.