57 YIL ÖNCEKİ VE SONRAKİ TÜRKİYE’NİN GÖRÜNTÜSÜ!?

 

Evet, sevgili okurlar.

Bugün, takvim yaprağı 17 Eylül'ü gösteriyor..

Gün olarak; sıradan bir gün değil…

Bu tarih…

Türkiye için.. Demokrasi için.. İnsan Hakları için.. Özgürlükler için.. İnanç  için.. Hürriyet için..

Ve tabii ki milli iradenin temsiliyeti için..

Takvimin gösterdiği gün; "kara bir leke, kanlı bir zaman" sürecini ihtiva ediyor..

27 Mayıs 1960 darbesi ve sonrasındaki sürecin kanlı ve hain işleyişi hafazılardan silinimez..

Ki unutulamaz!

***

Çünkü…

Demokrat Partisinin kurucusu, iki dönem Türkiyenin "Başbakanı" olarak görev yapmış "demokrasi" şehidi, Adnan Menderes…

Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu…

Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın "idam" edilişinin yıl dönümü…

57. yıl dönümü...

Darbecilerin hükmüyle...

Yassıada'da kurulan "düzmece" mahkemenin kararıyla; "infaz" edildiler…

Tek suçları vardı; o da "demokrat" olmalarıydı..

***

Diyorum ki…

Eğer bir insan "demokrasi" uğruna…

Milli irade "temsiliyeti" uğuruna..

Ülkesinin..

Milletinin..

Ve inanç hürriyetinin uğruna; "idam" edilmişse..

Pek tabii ki; "halkı da" ona sahip çıkmışsa, gerçekten "o insan" mutlak bir "şehittir"..

Ki başka bir isimle de anılamaz, ifade bile edilemez...

***

Ki inancımıza göre…

"Hak dava uğruna" şehit olan insanlarla Allah arasında ulaşım "perdesi" yoktur..

O insanlar direk "huzur-u hakka" yürümüşlerdir…

Çünkü, Menderes ve arkadaşları...

Batılı tercih edenlerle…

Küfrün, şirkin, dalaletin, zorbalığın, tağuti sistemin uygulayıcılarıyla…

Putçuluğun hegemonyasını oluşturmaya çalışanlarla..

İnsanların iradesine "ipotek" koymaya yeltenenlerle mücadele etmişlerdir..

İnancın, ibadetin, dilin prangalandığı bir zamanda; "cesurca" onlara karşı direnerek, mücadele etmişlerdir…

Devleti yönetme anlayışında; "hakkı" hep ilke edinmişlerdir…

İşte bu uğurda canlarını vermişlerdir..

Darağacına giderken bile;"Allah, milletimize zeval vermesin.." demişlerdir..

Onlar hak yolunda; "kendilerini kurban" verenlerdir..

Onlar Allah’ın huzuruna yürümüş kahraman birer şehittirler.

***

 

Sonuç itibariyle aradan 57 yıl geçti..

Unutmayalım ki…

Menderes ve arkadaşlarını aratmayacak kadar Türkiye’de bugün geniş yelpazede ter-ü taze bir "demokrasi" yaşatılmaktadır…

Ve aynı zamanda yepyeni bir Türkiye var bugün!

Ki bunun mimarı da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır…

Onun liderliğinde; yürüyen bir millet ve Türkiye!

Eğer bugünün Türkiye'sinde;

27 Mayıs’ların…

28 Şubat’ların…

12 Eylül’lerin…

Ve son olarak 15 Temmuz 2016’daki kirlenmenin uzantısı bastırılmışsa…

O darbecilik ahlaksızlıklarını onlara karartan bir Türkiye mevcutsa..

Şunu bilelim ki; şehit Menderes'in ve arkadaşlarının "davasına" inanmışlığının neticesidir…

Varlığıdır, yeşermesidir..

Daha bir güçlü hale gelmesidir…

Bize göre, 57 yıl önceki karanlık günler artık geride kalmıştır..

Artık, aydınlığa doğru giden bir Türkiye’nin varlığı söz konusudur.

Yakılan meşale; bizim için, ülkemiz için, insanlarımız için, hatta tüm İslam dünyası için "aydınlıktır" yeni fetihlere doğru yürüme bayraktarlığını yapmaktadır…

***

Sevgili okurlar..

Her ne kadar görünümde yapay ekonomiksel sıkıntıların varlığı söz konusu ise de...

Halkımız biraz da olsa bunaltıcı bir hal yaşıyorsa da ümit varız ki en kısa bir süreçte tüm bunlar ortadan kalkar.

Yeni, mutlu ve müreffeh bir Türkiye oluşacaktır.

Bundan hiç şüphemiz yoktur.

Cumhurbaşkanımız kararlı..

Sorunlara dair tespitleri yerli yerinde..

Ülkenin ve milletin; "âli menfaati" için mücadele ediyor..

Ümit vericidir.

Faiz ve döviz kuruyla mücadelesi takdire şayandır..

Bize göre bu mücadelenin sonuç itibariyle zaferle bitmesi mukadderdir ve kaçınılmazdır.

Bu itibarla daima ümit var olmamız gerekir.

***

En önemlisi tarihimizi iyi bilmemiz gerekir…

Tek parti mezalimini..

Şeflik ve dipçik dönemini..

Darbeleri..

Post modern anlayışları..

Emperyalizm'in "uşaklığını" yapan..

Doların..

Euro'nun "kölesi" durumuna gelen…

Haçlıların emir-komutasıyla hareket eden; "vatan hainlerini…"

İyi bilmeli..

İyi okumalı..

Üniversiteleri..

Gençleri..

Sağ-sol demeyip "kışkırtarak" kardeşi kardeşe kırdıranları..

Hezimetleri "zafer…"

Zaferleri de "hezimet" olarak gösteren..

Tek adam "putçuluğundan" dem vuracak "haşhaşileri" bilmeliyiz..

***

Sonuç itibariyle…

Tüm kamuoyu bugün artık İnönü’nün o sahte zaferlerini, sahte kahramanlıklarını biliyor.

Özellikle sahteciliklerinin başını çeken 1923’teki “Lozan Zaferi” ki biz ona hezimet diyoruz.

Hani diyorlar ya;

“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” misali…

O yalan dolan anlayışın, o sahteciliğin temsilcisi olan CHP, nerdeyse o günden bugüne kadar iktidarın yüzünü görmemiştir…

Ki göremez de..

Daima muhalefette kalmıştır…

Barbarlık yaparak, partiden patırtıya, patırtıdan çatırtıya kadar yürümüştür.

Ve bugün; "o çatırdama" halini yaşamaktadır.

Ümit ediyoruz ki bir gün gelecek, o günlere dayalı nice sahte kahramanların iplikleri pazara çıkacaktır…

Kirli çamaşırları halkın tükürüğüne mazhar olacaktır.

Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Erdoğan’ın Türkiye’sinde çok şeyleri gördük.

Ve çok müjdeleyici şeylerine de şahit olduk…

Bundan sonra da göreceğiz ve şahit olacağız.

***

Vatan Partisi lideri, meşhur ulusalcı Doğu Perinçek, ne kadar zırvalıyorsa zırvalasın, kimse onu takmıyor ve inandırıcı da değildir.

Nitekim halkla hükümetin arasını bozmak için yeni bir fesat unsuru teşkil ederek diyor ki;

“Bu hükümet tarafından ilticayla yapılan mücadele, 28 Şubat mücadelesinden katbekat üstündür...”

Aklısıra "Bu iltica ile mücadele eden hükümet, Başkan Erdoğan’ın hükümetidir… AK Partinin hükümetidir… Bunlar ulusalcıların hareketiyle hareket ediyorlar…

İnanan Müslüman kitleye karşı mücadele veriyorlar” demeye getiriyor…

Perinçek’in gayesi Erdoğan’ı ve hükümeti milletin gözünden düşürmektir...

Bir taşla iki hedefi vurma sevdası peşindedir.

Ona da bu millet hiçbir şekilde "pirim" vermez, inanmazda!…

Ama hükümet ve Erdoğan da bu tür fesat unsurlarını nazar-ı itibara almalıdır…

Karıştırıcı fitnelerine rağmen, her Bakanlıkta yapması gereken uygulamaları fiilen harekete geçirmesi lazım.

Hükümetin, başta ekonomiksel sıkıntı dahil olmak üzere tüm milli sıkıntıları barışçıl bir şekilde demokratik yöntemlerle çözmezi gerekir.

Aksi takdirde, Allah korusun yeni 15 Temmuz’lar, 27 Mayıs’lar veya 28 Şubat’ların gelebileceği tehlikesini de unutmamamız gerekir.

Zaten Doğu Perinçek’in hedefi de o...

En derin saygı ve sevgilerimle…