Görüş Bildir

ADAY LİSTELERİ AÇIKLANDI!

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet köşemizde, sizinle paylaşmak istediğim bazı memleket meselelerinin en önemlilerinden birisi de Genelkurmay eski Başkanlarından İlker Başbuğ’un Meclis Başkanı Sayın İsmail Kahraman Beyefendinin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı için vermiş olduğu anma mesajını eleştirilmesi oldu..

Ki şunları söylemişti;

“Böyle siyaset mi olur?

Böyle meclis başkanlığı mı olur?..”

Böylesine küçük düşürücü ifadeler kullanarak meclis başkanını eleştirmişti.

Ve töhmet altına almak gayreti içerisine girmişti..

Evet, gerçekten her zaman bu köşede ifade ettiğimiz gibi bugün yine aynısını ifade etmekte fayda var diye düşünüyorum.

Türkiye devlet olarak, millet olarak, ülke olarak çok büyük şanssızlıklarla karşı karşıyadır.

Bunu kimse inkâr edemez.

Kimin elinin kimin cebinde olduğu da belli değil.

Rejim ve düzendeki dönen dolaplar, kesinlikle milli değildir...

Halkın milli iradesine de uygun değildir.

İster sağ parti olsun, ister sol parti olsun.

Gelen giden iktidarlar 1924’teki kurulan ve bugün artık yeryüzünde köhneleşmiş, “tek dişi kalmış bir canavar” gibi, Avrupa medeniyetinden esinlenerek oluşan bir anayasanın güdümünde yapılan siyasetten başka bir şey değildir.

Halk tamamıyla çok büyük ümitsizliklerle yaşamak zorunda bırakılmaktadır…

İstemese de zorlanıyor.

Çünkü kurulan sistem, bunun üzerine kurulmuştur.

Baksanıza.

Genelkurmay Başkanlığı için, gelenek olarak Kara Kuvvetleri Komutanlığından atanıyor?

Çünkü, önce Kara Kuvvetleri Komutanı olunuyor, sonra da Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna oturabiliyor..

Tabi ki, bu şansı yakalayabilmek için, İsrail’e gidip Hz. Süleyman’ın Ağlama Duvarına dikilerek orada Hahamların direktifleri paralelinde ayin yapası gerekiyor..

Büyük bir teslimiyetle kabulleniyor ve oradan icazetini alarak, dönüyor..

Ve sonra, Genelkurmay Başkanı koltuğuna oturuyor..

İşte bu zevatın başını çeken bazı önemli Genelkurmay Başkanlarından birisi de İlker Başbuğ’dur.

O da oraya gitmiştir…

Hahambaşından icazet almış ve gelip Genelkurmay Başkanı olmuştur…

Bunu yaparken de inandığı ve din olarak kendine kabul ettiği; “Laikçilik, Sekülarizm, Kemalizm" gibi batıl ve hurafeden ibaret olan bir inançla yola çıkarak Genelkurmay gibi çok önemli ve şerefli bir mevki-i muallayı ihraz ediyor ve sonradan ırkçı, ittihat terakki hükümetinin kuruluşu paralelinde hareket ediyor.

Şimdi sormazlar mı?

Be adam!

Sen nasıl Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Genelkurmay Başkanı olabilmişsin?

Ve o şansı yakalamakla beraber, sen gidiyorsun Yahudilerin tapınağına biat ediyorsun ve geliyorsun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin TSK’nın şerefli koltuğuna Genelkurmay Başkanı olarak oturuyorsun...

Ve senin mahiyetindeki çalışan birlikler de komuta zinciri olarak sana bağlanıyor.

Bu millet kime nasıl güvenecek?

Sen kimlerdensin?

Kimin adına çalışıyorsun?

Görüntü olarak her ne kadar TSK’nın üniformasını taşıyorsan da senin ne işin var ağlama duvarına gidip ayine katılıyorsun ve terfi ediyorsun?

Ben İsmail Kahraman’ın yerinde olsam bunları dile getiririm ve kamuoyuyla paylaşırım.

Tencereye demişler ki;

"Senin dibin kara, o da demiş ki senin benden kara…"

Mesele çok vahim.

Ama ümit varız ki TSK, eninde sonunda tıpkı bugünkü gibi imanlı bir başkomutanla kahraman imanlı komuta zincirini oluşturarak, artık Siyonizm’in kölelerine paydos diyecektir.

İşte öylesine inanıyoruz ki, İsmail Kahraman beyefendi de bu inançla yaşıyor.

Şekilciliğe pek inanmıyor.

Hele hele riyakarlıkla uzaktan yakından alakası yok.

İnançlı, imanlı bir devlet adamıdır.

Halk tarafından seçilmiş ve sonra da yüce meclisin başkanı olmuştur.

Senin ne hakkın var ki o adamın makamına ve kendisine dil uzatıyorsun.

* * *

Evet, Türkiye’de bu badirelerle beraber hala da çağ dışı, maddeci bir anayasanın gölgesinde kendini yönetiyor.

Ve bir türlü de kendine çekidüzen veremiyor.

Kavga, kargaşa, terör, almış başını gidiyor...

Tek bir insan var; Recep Tayyip Erdoğan.

O da kiminle ne yapabilecek ki?

Hele hele 24 Haziran 2018’de yapılacak olan erken seçim için dün belirtilen aday listelerine bakıldığı zaman, inanın ki sevgili dostlar çok içler acısı bir durum.

Bu kadar deneyimden sonra bir türlü adamları seçemeyen bir siyasi anlayış söz konusu..

Büyük bir tutarsızlık..

Neden bu kadar, inatlı bu "belirsizlik" üretimi…

Birileri hep kendi bildiğini okuyor.

Hani demişler ya; “Eski tas, eski hamam.”

Özellikle Diyarbakır ve Güneydoğu’nun diğer illerindeki oluşturulan listeler hiç de iç açıcı değildir.

Ya feodalite, ya para babaları veya da çıkar, rant kervanlarıyla oluşmuş listeler oluşturuluyor..

Nİtekim listelere, halk hiç ümitle bakmıyor.

Sanki birileri AK Partinin bu bölgeden göç edip gitmesini istiyor…

Tabela partisi haline getirilmek isteniliyor..

Tıpkı Doğru Yol, ANAP ve MHP gibi…

Artık memleketi tamamıyla bilerek, hükmen HDP’nin kucağına itmek gibi bir fırsat oluşturulmakta…

Bu halkın yüzde 99’u Müslüman’dır.

Müslümanın milli iradesi paralelinde listeyi hazırlayacaksın ve halka sunacaksın ki halk sana güvenebilsin.

Israrla halkın sevmediği, bel bağlamadığı insanları getirip listeye koyuyorsunuz.

Hele ki meclis ileride erkeklerin azınlıkta olacağı bir hal alacak.

Ama bugün, ama yarın...

Ama 20 sene sonra.

Endişe büyük…

Bu memleket nereye gidiyor?

Bilemiyoruz.

Biz ne kadar yıllardan beri yazıyor ve çiziyorsak da dinletemiyoruz.

***

ZİYA PAŞA NE DİYOR?

Bakınız, Ziya Paşa ne diyor…

Diyor ki…

“Ehl-i sıdku istikamet asırda görmez sürur

Evvel sebepten söylemiş bu beyti bir sahip şuur.

Derde uğrar kim sadakat etse elbet devlete

İstikamet mahz-ı cinnettir bu mülk u millete”

Ziya Paşa gerçekten çok doğru söylemiştir.

Bakınız, devamla şöyle diyor;

“İyisin iyi, çık ey mehdi-i sahip zuhur

Millet-i İslam’ı pa’mal eyledi ceyş-i fütur

(Fütursuz ve tembel bir kervan artık bu İslam milletini perişan etti)

Kalmadı İslam için bir yerde aram u huzur

Kapladı mülk-ü serapa leşker’e zulm u şurur

Geçti naehil ellere cefa zimam her umur

Bir kişi yapsa bini yıkmak için etmekte zuhur

Bundandır ki derde uğrar kim sadakat etse elbet devlete

İstikamet mahz-ı cinnettir bu mülk u millete”

Dürüstlük, deliliğin ta kendisidir.

En derin saygı ve sevgilerimle. 

 


Bu Makale 2715 kere okunmuştur.