ARAKAN ESARETİ ÜZERİNE DÜNYANIN ZULMÜ! (IV)

 

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde ifade ettiğimiz gibi bugün yine aynı tarzda, daha önemli şeyleri de ilave ederek, "ülkemizde ve dünyamızda" insanlık adına yaşanan vahim tabloyu siz değerli okurlarımıza ve tüm kamuoyuna sunmak istiyoruz.

Gerçekten yeryüzü bugün zulmün çeşitleri ile donatılmış bir hal yaşıyor.

Şuda bir gerçektir ki, insanlık tarihi boyunca hakla batılın çarpışmasıyla süregelen bu hal, beşeriyetin nerdeyse fıtrat gereği olarak görünmektedir.

Zira yüce Allah kâinatı yaratırken melaike ile insanı ve şeytanı birbiriyle tanıştırmış, karşı karşıya getirmiş...

Neticede insan…

Yani insanlığın atası ve annesi olan; Hz. Adem ile Hz. Havva gün gelmiş çok büyük nimetlerle donatılmış oldukları halde geçici olarak bir çırpıda şeytana uymuşlardır…

Mağlup olmuşlar ama sonradan, farkına varıp, kendilerine gelmişler…

Ki Allah onları kurtarmıştır.

İnsan yüce bir hilkatle yaratılmış ve yeryüzünün en şerefli varlığıdır…

Ama buna rağmen, kan dökücüdür.

Bozgunculuk ve fesat çıkarma işi kendi bünyesinde mevcuttur.

Ne yazık ki bu hal hayat boyu insanlar arasında yaşana gelmiştir.

Buda, melaikeler ile insanların ve şeytanın karşı karşıya gelmesidir.

Melaikelerle tanışıp uyuşan insan, fıtrat itibariyle şeytanla düşman olmuştur.

Yani insanlık; hakkı, hakkaniyeti ve yüce kudretle tanışmış, onun savunucusu olmuş, şeytan ise batılı, yanlışı, küfrü, kan dökmeyi ve bozgunculuk işini üstlenmiştir.

Böylece yaradılış kanunu olarak devam ede gelmiştir.

Demek anlaşılan budur ki kâinatın varlığı, bu mizanla, bu sistemle kurula gelmiştir…

Ki kıyamete dek devam edecektir.

Bu itibarla Müslümanlar, yeryüzünde tarih boyu varlıklarıyla, hakkın yanında yer almış, savunucusu olmuştur.

Kazurat-ı beşeriyede (insanlığın karakterinde) meydana gelen pislikler, rezaletler, kan dökmeleri şeytan ve ona tabi olanlar üstlenmiştir.

* * *

Bu itibarla diyoruz ki bugün gerçekten Ortadoğu’da, Arap Yarımadasında, Uzakdoğu’da, Asya’nın Güneyinde şeytanı temsil eden küfür sistemlerinin zorbalığı, dayatmaları, rastgele bir iş değildir.

Bizim inandığımız ve bağlı bulunduğumuz yüce Kur’an-ı Azim Şan, tüm ayat-ı beyyinatıyla bunları bize açık ve net olarak bildirmektedir.

Ve bu açıklayıcı hidayet kaynağı olan Kur’an, aynı zamanda kurtuluşu da müjdelemektedir.

Nitekim “Nahl” suresinin 88 ayeti, baştan buraya kadar ifade etmeye çalıştığımız her şeyi mealen bize özetlemektedir.

“İnkâr eden ve (insanları) Allah'ın yolundan (İslam'dan) alıkoyanların, bozgunculuklarına karşılık azaplarının üstüne azap ekleriz.”

Bu ayet; bugünkü küfrün, şirkin, edepsizliğin, dalaletin, Allah yolunu tıkayan sistemlerin tümünü bize özetlemektedir.

Bu ayetten sonraki gelen 89. ayet mealen şöyle;

“O gün (kıyamette) her ümmete kendilerinden bir şahit (peygamber) göndeririz ve seni de (Ey Muhammed!) bunlar üzerine şâhit olarak getiririz. Sana bu kitabı her şeyi açıklamak için bir doğru yol rehberi, bir rahmet kaynağı ve Allah'a yürekten teslim olanlara bir müjde olarak indirdik.”

Tarih boyu her ne kadar küfrün, şirkin ve zulmün dayatmalarıyla karşı karşıya kalmışlar ise de illaki gerçekleri açıklayan, hidayet ve rahmet kaynağı olan Kur’an, daima kurtuluş gerçeğinin Müslümanların olacağını müjdelemektedir.

Biz de böyle ümit ediyoruz.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Bugün, dünya Müslümanlarının dertleriyle dertlenen, acılarını kendi acısı olarak gören bir Cumhurbaşkanımız vardır.

Bu Cumhurbaşkanı fikren, düşünce olarak, amel olarak, yani düşüncelerini zaman zaman eyleme dökerek dünyanın en ücra köşesindeki zulme uğrayan ümmetin her ferdine yardım elini uzatmaktadır…

Ve kendini hep onların içinde görmek istemektedir.

Dün yazılı ve görsel medyanın ve hatta sosyal medyada da görüldüğü gibi muhterem Hanımefendi Emine Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile beraber Bangladeş’e gitmişler.

Bangladeş’e sığınan Arakan’lı göçmenleri ziyaret etmişler.

Ve uçaklar dolusu yardım götürmüşlerdir.

İnanın sevgili dostlar.

Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir devlet büyüğü, İslam ümmeti kalben yanıp tutuşan bir lider bugüne kadar göremedik, bundan sonra da göremeyiz.

Allah zat-ı âlilerine uzun ömürler versin…

Bu milletin ve tüm İslam ümmetinin de başından eksik etmesin.

Allah yar ve yardımcısı olsun.

***

Tüm bu saymış olduğumuz güzelliklerine rağmen, bizim zat-ı âlilerinden kamuoyu olarak talep ve arzularımız var…

Madem ki; yeniden parti yuvasına dönmüş Sayın Erdoğan…

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki siyaseti ve partiyi kendi rantına kalkan eden ve bu partinin gölgesinde çok kabarık rantla sermaye biriktiren önemli bazı şahsiyetleri artık partiden uzaklaştırmalıdır...

Çünkü millet bunlara itibar etmiyor, nefret ediyor ve gerçekten siyaset arenasında onları görmek istemiyor.

Dün de yazımda belirttiğim gibi;

Bu bayat ruhlu, batıl ve haram rantın çukuruna girmiş bu tür batak şahsiyetlerin, Diyarbakır’ımızdan, Batman’ımızdan, Siirt’imizden, Van’ımızdan, Hakkari’mizden ellerini çekmeleri lazım.

Bunların yüzünden, devlet dairelerindeki olup biten rüşvet, usulsüzlük, yolsuzluk, had safhaya ulaşmıştır…

Bazı milletvekilleri ve parti teşkilatlarının da bunlara karşı adeta işbirliği içinde olma görüntüleri çok düşündürücüdür.

Partinin zararına kat kat her gün biraz daha artı getiriyor.

Ve halkın nefret ibreleri oldukça yükseliyor.

Bu itibarla Diyarbakır’a veyahut diğer il ve ilçelere atanan bazı kayyumların, bakın hepsini demiyorum, bazıları diyorum.

Bu saydığımız rantiyeci sözde siyasilerin güdümündedirler…

PKK yanlısı ekiplerle çalışmaktadırlar.

Bu da gerçekten partiye ve Erdoğan’ın misyonuna zarar vermektedir.

Tarihsel misyonunu hançerlemektedir…

Biz kesinlikle burada siz değerli dostlarımızla sohbetimizi yaparken, bu tür gayrimeşru rantlara dayalı şeyleri de kulak ardı etmiyoruz, peşini de bırakmıyoruz.

Ve her gün biraz daha kanıtlayıcı delillerle tüm kamuoyuna deşifre ediyoruz.

Bu halkın, bu ümmetin yegâne ümit kaynağı olan AK Parti, Sayın Erdoğan’ın başında bulunduğu bir parti olduğu için bu hakikatleri aktararak, uyarıyoruz…

Gözümüz herhangi bir rantta, bir çıkarda, kirli oyunlarda değildir.

Olamazda…

Biliyor ve inanıyoruz ki…

Erdoğan bu partinin başında olduğu müddetçe, bu ülke illa ki her gün biraz daha refah, mutluluk ve kurtuluşa doğru gitmektedir.

Eğer bir iktidar, yıllardan beri kuşun uçamadığı Doğu ve Güneydoğu’nun bazı illerinde yani Şırnak gibi, Hakkari gibi, Yüksekova ve Ağrı gibi yerlere üniversite yapmışsa, havaalanları inşa etmişse, demek ki hedef çok büyüktür.

İdeal ve düşünce çok kapsamlıdır..

Tüm bunlar, geleceğimizin müjdeleyici unsuru olmalıdır.

En derin saygı ve sevgilerimle. 

Hayırlı cumalar…