Görüş Bildir

BATI MEDENİYETİ İYİ VE DOĞRU BİR MEDENİYET MİDİR?

Evet, sevgili okurlar.

Hep çağdaş, medeni dünyadan bahsediliyor.

Aslında "medeni ve çağdaşlık" vasfını kendine takan mimsiz, medeniyetsiz bir dünyanın reklâmıdır bu?

Palavradır.

Hiçbir zaman batı medeniyeti, insanlığa yarar getirecek bir medeniyet olmamıştır..

Ki olamaz da!...

Zaten Akif de böyle diyor;

“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun korkma, nasıl böyle bir vicdanı boğar

Medeniyet tek dişi kalmış canavar...”

İşte batı medeniyetinin gerçek adı ve adresi budur; "Tek dişi kalmış canavar…"

Ama ne var ki bu medeniyetin (!) İslam dünyasına sızdırılması ve aktif bir şekilde hareket ederek, hileli yöntemlerle kendilerine ajan toplamaları…

Ve o ajanlarla iş yaparak hedeflerine ulaşmaları…

Deyim yerindeyse "İslam dininin temelini dinamitlemeleri" bu medeni dünyanın işi değil, karı değil, haddi de değildir.

Amma!…

Ne yazık ki, Hilafet-i İslamiye’nin yıkılışından sonra, İslam coğrafyasında bunu yapabilmişlerdir…

Ve hala da yapmaya devam ediyorlar.

Gerek Türkiye’de olsun, gerek Mısır’da olsun ve gerekse Ortadoğu’daki tüm İslam ülkelerinde olsun….

Hatta Birleşik Arap Emirliklerinde olsun…

Olup bitenlerin hepsinin fitili birinci dünya savaşından sonra ateşlendi..

Nitekim Lozan hezimetinden sonra "İslam coğrafyasında" kendilerine birer devletçik kurabildiler...

Ve Sisi gibi generalleri kendilerine hizmetkâr olarak kullanıp, devletlerin başına getirdiler.

Darbe üstüne darbe yapmaya çalıştılar.

Hedefleri de sadece İslam’ın ana ilkelerini yok etmekti.

Ne hazindir ki; "hala da" yıkıcı ve sömürgeci caniliklerine devam ediyorlar.

* * *

Dünkü yazımızda ifade ettiğimiz gibi; “DOKUZ GENCİN İDAMI VE ALÇAK SİSİ’NİN GERÇEK KİMLİĞİ…”

İşte o Sisi alçak bir tıynette sahip..

Bozuk bir karaktere sahip olduğu gibi, insanları öldürmekten de zevk alan bir sarhoş, bir megalomanyak…

Ama kendine "medeni dünya" yakıştırmasında bulunan vahşi batı dünyası da onun arkasında duruyor…

Sahipleniyor..

Bel çıkıp, yaptıklarını meşru, görüyor..

Ki İsrail gibi "siyonist" bir anlayış onun arkasındadır..

Ne acı bir durumdur ki, İslam ülkesi ve İslam'in "merkezi" konumunda olan Suudi Arabistan da ona maddi imkânlar sağlıyor...

Bunlara "çağdaş medeni ülkeler" diyebilirmiyiz?

Hayır..

Hiç de medeni değiller.

Katildirler, canidirler… Kandan beslenen "vampirlerdir..!"

Nitekim dört bin yıl önce aynı Mısır’da II. Ramses Firavun’la bugün medeni geçinen dünya iftihar eder.

Zira o günden bugüne kadar gelen Mısır’daki Firavun’ların uzantısı kesilmiyor.

Mutlaka bir elli altmış yıl içerisinde veyahut yüzyıl içerisinde Sisi’ler gibi, Nasır’lar gibi, Hüsn-ü Mübarek’ler gibi Firavunlar silsilesi söz konusu olmuştur!.

Ve batı dünyası da buna medeniyet diyor.

Biz İslam dünyası da “Müslüman” olarak geçiniyoruz.

Büyük bir suskunluk, büyük bir tezat, büyük bir tekâsül…

Peki, bu dermansız devaya ne zaman çare bulunacak acaba?

Allah’tan ümit kesilmez.

Ama kesinlikle İslam dünyası yeniden çok büyük zaferlerle küfür dünyasının karşısında büyük bir muzafferiyetle yeryüzünün hâkimiyetini ele geçireceğine mukadderdir.

Zira İslam dünyası her ne kadar uyumuş gibi görülüyorsa da sonbaharda atılan tohumlar toprağın dibine giriyorsa da, ilkbaharda filizlenecektir.

Biz böyle ümit varız…

Bu devran böyle gitmeyecek?

Bu paralelde deneyimli kalem sahibi Mehmed Şevket Eygi’nin dünkü “İSLAM GÜNCELLEŞTİRİLEMEZ” başlıklı yazısından birkaç paragrafı siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyorum…

Gerçekten Eygi Hoca’nın tespitleri yerli yerindedir ve katılmamak mümkün değildir.

Allah ebediyen razı olsun.

* * *

“Soru: İslam güncelleştirilebilir mi?

Cevap: İslam evrensel hak dindir, onun için güncelleştirilme, reform, değişim, yenilik (bid’at) mevzuu bahis olamaz.

Soru: Kimlerin güncelleşmeye ihtiyacı vardır?

Cevap: İslamın ve çağın gerisinde kalmış vasıfsız Müslümanların.

Bunun için ne yapılmalı?

(1) İslamı doğru bilen... (2) Geniş ve yüksek kültürlü... (3) Çağı bilen... (4) Yazılı medenî kültür sahibi... (5) Güçlü, üstün, vasıflı, başarılı, ahlaklı, faziletli, müeyyed Müslümanlar yetiştirmek gerekir.

- Batı medeniyeti iyi ve doğru bir medeniyet midir?

Dünyayı ve insanlığı bitirecek çok kötü bir medeniyettir.

Gerekçe ve delil göster...

(1) İki dünya savaşı çıkardı, üçüncüsünün ayak sesleri duyuruluyor, yeryüzü yaşanılmaz hale gelecek, insanlık perişan olacak...

(2) Dünyayı ve insanlığı bir kere değil, bin kere yok edecek nükleer silahlar Batının icadıdır...

(3) Sömürgecilik, vahşi kapitalizm ve emperyalizm...

(4) Kutsal kitaplarda kötülenmiş her türlü ahlaksızlık, günah... Marksizm Nazizm Faşizm Siyonizm Darwinizm Feminizm gibi çok kötü ve tahripkâr ideolojiler icat etti...

(5) Barış değil savaş medeniyeti olması...

(6) Fıtrata uygun bir medeniyet olmayışı...

(7) Adaletsizlik...

(8) Paylaşan bir medeniyet olmaması...

Laiklik demokrasinin, hürriyetin, adaletin olmazsa olmaz şartı mıdır?

Kesinlikle değildir?

Dünyada en fazla hürriyet, insan hakları, demokrasi İngiltere’dedir ve orada laikliğin esamisi okunmaz.

İngiltere bir din devletidir.

Hükümdar hem ülkenin ve devletin başıdır, hem de resmî Anglikan kilisesinin.

İngiltere tarih boyunca Müslümanlara çok zulm etti...

Bu zulmün kefaretini, Müslüman olmak, Müslümanların hâkimiyeti altına girmek suretiyle ödeyecektir.

İngiltere’nin Müslümanlara en büyük zulmü hangisidir?

Hilafetin kaldırtılması ve İslam âleminin başsız bıraktırılmasıdır.

Üniversite bitirmiş Müslümanlar İslam’ı doğru olarak biliyor mu?

Maalesef ender (en nadir) kişiler dışında bilmiyor.

Allahın emir ve yasaklarından bir kısmını kabul, öteki kısmını reddetmenin hükmü nedir?

Küfürdür, büyük isyandır.”

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

İşte İslam dünyasının başına gelen musibet ve belalar…

Haçlı emperyalist küfür dünyası, çok önemli tezgâhlar kurarak, İslam dünyasından kafalı görünüp de çok kafasız, beyinsiz, çakal tipli darbeci generalleri seçerek, kan döküyor…

Vampir gibi hep darbelerle kendilerini tatmin ediyorlar.

Sisi gibiler, kan emici emperyalist şebekelerin birer köle ve uşaklarıdırlar.

Mısır, yıllardan beri yapılan tüm incelemelerde görülüyor ki," hep darbelerle" yönetile gelmiştir…

Bu darbeler de Firavunların uzantısı olarak Kıpti kefereler tarafından gerçekleştiriliyor.

Tıpkı Türkiye’de 1950’lerden günümüze dek yapılan darbelerin akıbeti gibi.

Bir yerlerden alınan talimatlar doğrultusunda adımlar atılıyor, mallarına da mal olsa, canlarına da mal olsa körü körüne kendilerini o maceraya atıyorlar.

Allah encamımızı hayreylesin.

İman cesaretini bize nasip eylesin.

Âmin diyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle..

 

 


Bu Makale 441 kere okunmuştur.