BATI UYGARLIĞI HAYRANLIĞI!?

Evet, sevgili okurlar.

"Batı uygarlığı hayranlığı" ülkemizin temeline atılan el yapımlı fitilsiz bir dinamit gibidir. “

Veya pimi çekilmiş "el bombası" diyelim...

Sürekli patlıyor..

Sürekli yıkımlara yol açıyor..

Ne yazık ki bin yıllık ana medeniyetimizi ve kültürümüzü darmadağın etmiş durumda..

İşte Milli Eğitim…

Ki “Milli Eğitim” camiasına “Milli” kelimesinin eklenmesi bize göre abesle iştigaldir.

Hiç de “Milli” bir müfredat söz konusu değil..

“Milli” olsaydı, bin yıllık bir kültüre sahip olacaktı…

Ama değil..

"Batı uygarlığı anlayışıyla" yola çıkan bir eğitim sistemi yüzünden, gerçek medeniyetimizi, tarihimizi "bize unutturdular.."

Yok saydılar..

Ve bugün; " o medeniyeti ve kültürü" sıfıra indirmişlerdir…

Çünkü "Batı Uygarlığı" adı verilen medeniyet hiç de "uygar" değildir..

Ülke ve millet için; tam tersine yıkım unsuru bir ihtilaldir..

Medeniyete ve kültüre karşı bir darbedir ve bir milleti yok etme anlayışının organizasyonudur...

Nitekim deneyimli kalem sahibi Yusuf Kaplan Bey dünkü yazısında bizi teyit edebilecek şu ifadeleri kullanmaktadır..

Dikkatinize sunuyorum..

“İnsanlığın medeniyet birikimini Batı’da bile yok sayacak, küçümseyecek bir zihin kalmadı artık.

Ama celladına âşık garpzedelerin zihinsel acentalık yaparak hayatımızın her alanını tepeden şekillendirdikleri bu ülkede, “her şey Batı uygarlığı demek” ve “her şey Batı’dan ibaret”!”

İşte bu anlayış, Osmanlıyı bitirmiştir.

Abdülhamid’i yıkan temel bir unsurdur.

Babası Abdülmecid’in zamanında inşa edilen “Batı medeniyeti”yle başlayan, “Tanzimat Fermanı” olarak adı konulan sözde bu medeniyet, Osmanlının sonunun başlangıcı olarak nitelendirilmelidir.

Gerçekten 600 senelik bir Osmanlı hükümranlığının sonu oradan başlamıştır.

Ve bunun da temel dayanak noktası; ırkçılığa dayalı yanlış bir felsefedir.

7’den 70’e kadar Batı uygarlığı adı altında soysuzlaşma, kozmopolit bir hava ile bir ülkeyi karıştırıp dağıtma politikasıdır.

Ortaçağ cahiliyetini deviren bir İslam medeniyeti varken, bu medeniyetle yetinmeyen Osmanlıların Fransa’da okuyup büyümelerinin dayanak noktasıdır aslında; Osmanlı'yı çökerten...

Bakanız Kanada Makcell Üniversitesinde öğretim görevlisi olan Niyazi Berkes isimli bir Türk ilim adamı “Muasır (Çağdaş) Türkiye” isimli kitabında şöyle diyor;

“Avrupalı Yahudilerle Türkiye’deki yerel Yahudilerin ittifakıyla Osmanlı devletinın bünyesine, 19. ve 20. yüzyılda Turancılık unsuriyetine dayalı bir unsur yerleştirilmiştir...

Bu her iki asırda birçok Yahudi din adamı tarafından bu fikir oldukça güçlendirilmiştir.

Böylece "ırkçılık" fitnesiyle ülkenin birliği ve bütünlüğü darmadağın edildi…

Bunu onaylayan batıda bulunan Yahudilerin ilim adamlarıdır..

“Lomli Divit, Liyon Kahon ve Ermeniyos Fanbiri”, Turancılık kavmiyetine dair fikir adamlarının varlığı söz konusu ise bunların başında da iki isim var…

Birisi “Emanuel Karasu” diğeri “Mohis Kohen”…

Bu isimler İttihat ve Terakki Cemiyetinin omurga kemiği olmuştur.

Mohis Kohen, aslında Osmanlıda “Turancılık kavmiyeti” düşüncesinin yaratıcısıdır, banisidir ve mucididir.

Nitekim Mohis Kohen, “Turan” isimli mukaddes (!) kitabında hep bunları yazmıştır.

O asırda buna canlı şahitlik eden de İngiliz kumandanlarından Churchill’dir.

Zira Churchill’in, I. Dünya Savaşında yapmış olduğu mücadele, boşuna bir mücadele değildir.

Bu itibarla bu toplumun yeniden kendine gelebilmesi için, o yıkım tablolarından sıyrılıp, yepyeni bir gençlik potansiyelini filizlendirmesi, yetiştirilmesi gerekir.

Bu gençlik potansiyeli imanlı olduğu müddetçe, yeniden bir ecdat ruhu filizlenir, dirilişe geçer ve her şeye galebe çalar.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bundandır ki, Osmanlının yıkılışından sonra yıkılmaya mahkûm kalan Hilafet-i İslamiye, İslam dünyasının üzerinde yeni yeni Firavuncuklar yaratılmasına neden olmuştur.

Bu da ustaca yapılan bir tezgâhtır, oyundur ve münafıkça yıkıcı bir girişimdir.

Bunun mucidi ve banisi de yine içimizdeki Yahudi kökenli David’lerdir, Mohis Kohen’lerdir, Emanuel Karasu’lardır ve Türk asıllı bazı yazarçizer müsveddeleridir….

İsimlerini buradan zikir edebiliriz, ama bunu başka bir güne bırakacağız.

En derin saygı ve sevgilerimle.