BU CİNAYET KASITLI VE PLANLI BİR CİNAYETTİR

 

Evet, sevgili okular.

Suud gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın planlanmış cinayeti, artık tüm dünya kamuoyuna mal olunmuş bir gerçektir.

Nitekim dün Suudi Arabistan Başsavcılığı açık ve net olarak dünya kamuoyunu aydınlatacak şekilde itirafta bulunarak; "bu cinayet planlı bir şekilde işlenmiştir" açıklamasını yaptı…
Başsavcısı Şeyh Suud el-Mucib, İslam hukuku diliyle tüm dünya kamuoyunu bilgilendirdi…
El-Mucib, Türkiye’den gelen bilgilerin, Kaşıkçı cinayetinin önceden planladığını gösterdiğini söyledi.

Başsavcı el-Mucib, elde edilen tahkikat sonuçları ışığında, hakikate ulaşmak ve adalet yolunun tamamlanması için suçlulara yönelik soruşturmaların devam ettiğini de sözlerine ekledi.


***

Bakınız, sevgili okurlar.

Olay tüm çıplaklığıyla su yüzüne çıkarken bu cinayetin işlenmesinde zerre kadar bir tereddüt olmamakla beraber ne yazık ki, halen de ceset ortada yok.

Ve halen olay faili meçhul…
Mevcut dünya düzenine, demokratik, çağdaş, medeni bir dünyanın adaleti mi diyelim, dalaleti mi diyelim, fesatlığı mı diyelim ne dersek diyelim, lakin ortada bir gerçek vardır..
O da; "bal gibi işlenen" bir cinayetin var olduğu gerçeğidir…
Ama hala; "maktulün cesedi" yok...

***

Hiç kuşkusuz ki…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan iki gün önce olayı, tüm yönleriyle su yüzüne çıkartarak, açıklamada bulundu..
Dünya kamuoyuna, detayıyla aktardı..
Ancak, Erdoğan’ın verdiği kesin bilgiler yine de dünya nezdinde seslerin yükselmesini sağlamadı.
ABD neredeyse "sus pus" kesilmiş durumda..
Hele hele İsrail’den zerre kadar ses yok.
Çünkü yaşanan bu olayın perde arkasında hiç tartışmasız; ABD ve İsrail vardır..
Aktör bu iki akımdır…
Zaten, veli-ül el aht prens Muhammed Bin Selman'ın İsrail'le olan dostluk bağı ortadadır.

Filistin'le ve Ortadoğu ile ilgili yaptığı açıklamalarda, İsrail’in bir savunma avukatı gibi beyanat vermektedir…
Ki Selman, aynı şekilde ABD başkanı Donald Trump’ın damadıyla da işbirliği içinde..
2017 yılında; "ilişkileri" kamuoyuna yansımıştı..
Evet, bu işi icra eden, gerçekleştiren, siyasi ihtiras ve perde arkasındaki el, kim ne dersin Suud hükümetinin bilgisi dahilinde bu "cinayet" işlenmiştir…

Yoksa bu olay, sıradan rast gele bir cinayet olsaydı, birisi kişisel bir çıkar için bu cinayeti işleseydi, ceset çoktan ortaya çıkardı..
Fail de, belli olmuştu..
Ama hey hat!..

Suudi "devletçiliği" kendi ayıbını ört bas etmek için bu cinayeti işlemiştir.

Şimdi ise kıvırıyor gibi geliyor bize.

***

Evet, sevgili okurlar.

Dünya kamuoyunu ilgilendiren bu konuyu bugün için burada kısa keselim.

Türkiye kamuoyunu ilgilendiren TEDAŞ’ın özelleştirilmesi sonrasındaki "skandallar" zincirine gelelim..
Türkiye kamuoyunu dedik; çünkü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını ilgilendiren TEDAŞ’ın özelleştirilerek bazı firmalara peşkeş çektirilmiş olması apayrı bir olaydır.

Bölgelere ayrılarak, özel şirketler tarafından satın alınan TEDAŞ kurumu, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Diyarbakır’da halka manevi işkence yapıyor, manevi çile çektiriyor.

Eskimiş hatlar, çürümüş kablolar ve daha bir çok sorunlar yumağı, bölge açısından saç-baş yoluyor..…

Her neyse.

TEDAŞ’ın yıllardan beri kullanıldığı enerji hatları ve o enerji hatlarının ekipmanlarının çok eski olmasına rağmen bir türlü özel sektörün elinde olduğu için yenilenmiyor.

Her Allahın günü fabrikalar ve sanayici yatırımcıları çok büyük miktarlarda zararla işyerlerini kapatıyorlar.

Özellikle petrol ofislerinde elektriklerin gidip-gelmesi sebebiyle zarar gören cihazların haddi hesabı yok..
Makineler devre dışı..
Sıkça kesilmesi, enerji dalgalanması, iki dakikada bir kesintiler yaşatılması yüzünden milyonluk bu cihazlar yanıyor. İşyerleri bu düzensiz akımlar yüzünden büyük miktarlarda zarar görüyor..ediyor.

Ama hey hat kime dersin!!

TEDAŞ'ı satın alan firma bunları hiç umursamıyor.

Görmüyor..
Keyfiyet sarhoşluğu içerisinde, "dediğim dedik" diyor..

***

Bakınız sevgili okurlar..

Diyarbakır'da bulunan bir "Petrol Ofisi" işletmecisi dün gazetemizi ziyaret etti..
Bu minvaldeki, "yaşadığı" sıkıntıları bir bir anlattı…
İş yapamıyoruz dedi..
Sürekli elektrik kesiliyor…
Kesintiler öyle böyle değil..
Sık sık, bazen birer dakika arayla bile kesinti yapılıyor..
Bakınız bugün, hafta ortası..
Mesai saati içerisindeyiz.. Ama yine elektrikler kesik.
Jeneratör çalıştırıyoruz, gün boyu..
Bugün, jeneratörümüz yandı. Niye; "ikide bir elektrik" kesildiği için. Yüksek akım nedeniyle; Jeneratörümüz yandı, pert oldu.
Yedek jeneratörümüz vardı.
Onu devreye soktuk.
Az önce haber aldım, "yedek jeneratörümüz de enerjideki dalgalanma yüzünden" yanmış.
O da devre dışı..
Elimiz-kolumuz bağlı. İş yapamıyoruz. Ticari kaybımız büyük.
Akaryakıt satamıyorum.
Tüm müşterilerim geldiği gibi geri gittiler. Çünkü elektrik olmadığı için, pompa makinaları çalışmıyor.
Bakınız size ifade edeyim..
Bugün sabahtan, yedek jeneratörün yandığı saate kadar, 3 bin 500 lira değerinde "mazot" yakmışım..
Yani Jeneratörün yaktığı mazot!..
İki jeneratörün arızalanmasıyla ilgili; zarar nedir bilemiyorum.
Onu; bakımını yapan firma bize bildirecek.
Şimdi gelin, istihdam alanı yaratın, iş verin, ticaret yapın..
Şaştık, kaldık!…
Peki, zararımızı, ziyanımızı kim ödeyecek?
Ya siyasilerimiz nerde?..
Maalesef; kimse bizim sorunumuzla ilgilenmiyor..
Bari siz derdimizi dinleyin!…"

***

Evet, sevgili okurlar…
İşte, bir ticaret işletmecisinin isyanı..
Ne diyeceksiniz?..
Ne yazık ki, çark ve sistem "derin bir kirlilik" içerisinde işliyor..

DEDAŞ…
İş yaparken, insanlara hizmet verirken kedi gibi davranan bu özel sektör firması ama tahsilata gelince gah kaplan oluyor, gah aslan oluyor.

Vatandaşın 3000 TL lik faturası 3 gün gecikirse en ağır faizle tahsil ediyor.

Vatandaşta o an 3000 TL yoksa ve ödeme imkanı bulunmuyorsa, hemen enerjiyi kapatıp, vatandaş borcunu ödese bile açma kapatma ücretini hemen alıp en ağır faizleri uyguluyor.

 

AK Partiden soruyoruz.

Ey milletvekilleri!

Ey il teşkilatları!

Ey ilçe teşkilatları!

Sizin amacınız halkın oyunu alıp ta koltukları kapmak değil.

Rant temin için oraya gitmediniz.  Halkınızı temsil etmek için oraya gittiniz.

Sizde vicdan yok mu?

Rantiyeci, çıkarcı, ihaleyi birkaç özel sektör patronlarının rantlarına dokunamıyorsunuz.

Halkla dertlenip, halkın ızdıraplarını dinlemiyorsunuz.

Sormazlar mı, Allah aşkına siz neden milletvekili olup Ankara’ya gittiniz?

Ama biliyoruz ki bunlara cevap vermezler.

Yapılan bu olumsuzluklar, oyunu alıpta meclise gidipte halkın derdiyle değil kendi rantını düşünerek hareket eden kişiler için Neyzen Tevfik’in şu dörtlüğü aklımıza geldi.

Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler;

Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...

Künyeni almak için, partiye ettim telefon:

Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler! ..

 

Düşünün, sevgili dostlar.

Neyzen Tevfik bunu Osmanlının son dönemlerinde söylemiş..

Elbette ki bu eleştirilerimiz, çok değerli, kıymetli, vicdanlı milletvekili dostlarımıza yönelik değil.

Ama kendi rantını milletin zararında görenler için bunları naklediyoruz.

Gerçekten dertler çok büyük.

"Deveye sormuşlar boynun neden eğri?" diye..
Deve cevap vermiş "Benim nerem doğru ki?"

 

Evet, sevgili okurlar.

DEDAŞ denilen bu kurum millete hizmet yerine hezimet yaşatıyor.

Çile çektiriyor ve para tahsil kazanma peşindedir.

Kendi rantını bu masum insanların zararında görüyor.

Halk, özellikle Doğu ve Güneydoğu özellikle Diyarbakır halkı DEDAŞ'tan çok muzdariptir.
Çok çilelidir.

Korkarız ki; yakın bir zaman dilimi içerisinde birilerinin canına tak der ve patlak verir.

Bizden şimdilik dostça uyarı...

En derin saygı ve sevgilerimle..
Hayırlı cumalar..