ÇAĞDAŞ MEDENİ DÜNYADA ÖZGÜRLÜK KAVRAMI!!! (II)

 

Evet sevgili okurlar!

 

Özgürlük kavramı!…

Dün de ifade etmeye çalıştığımız ülke gerçeklerini dile getirirken, bazı olayları, olup bitenleri savunurken şuna dikkat çekmiştim…

"Hiçbir müfsit ben müfsidim demez…"

Yani "hiçbir bozguncu, ben bozguncuyum, ben kötülük yapıyorum" demez… Ve o suçu kendine yüklemez…

Hep kendini sureti haktan gösterir…

“Batılı ve yanlışı özgürce (!) savunuyorum ve savunma hakkına sahibim” derse…

Ve çevre, mevcut düzen o batılın lehine işlenirse o zaman her şey biter.. Ki kıyamette ondan kopar…

Zira dünkü yazımızda da ifade etmeye çalıştığımız gibi "kurtlar dumanlı" havadan faydalanır…

Ama dumanlı hava olmasa da; "kurtlar" yine şeytani plan yapar..

Başka bir pozisyona girerek, yine toplum içerisinde rahatlıkla "cirit atar" ve hedefine ulaşır.

Kuzu postuna bürünür…

Aldatıcı bir hal yaşar..

Fırsatını bulduğunda, sürünün içine dalıp, önüne geleni parçalayıp-yağmalar…

Çoban veya çoban köpeği bir an için kendini gaflet içerisinde görebilir..

Aldandım, der…

Ancak, iş işten geçtikten sonra uyansa da; fayda vermez..

Tabiri caizse, atı alan üsküdarı geçmiş olur...

Bugünkü toplumumuzun hali ne yazık ki bu durumda!

Kamuoyu hürriyet, özgürlük ve dürüstlüğü ararken mevcut düzenin içinde bir bakıyorsun ki o arayış sahibine geri teper ve haklı iken haksız duruma düşer.

Zira her şey ters yüz olunca, hele hele hak ve hakikatler, hürriyet ve özgürlükler istismar edilip hakka, hukuka, adaletten yana değil, güçlüden yana işlenirse…

Yani kuvvet kimdeyse, zorbalık kimdeyse, hele hele devletin kanun ve yasaları mağdurun yanında değil de, zalimin ve güçlünün yanına işlerse vay o memleketin haline!

***

İstibdad nedir hürriyet nedir?

Yani zulüm ve mezalimi terazinin bir kefesine koyarsan, gerçek hürriyet, özgürlük ile adaleti terazinin diğer kefesine koyarsan acaba hangisi ağır basar?

Elbette ki bilimsel olarak, insanlık olarak, hak ve hukuk, gerçek özgürlük ve hürriyetin ağır basması gerekirken ama zorbalık, mezalim kuvvette yürürse, yani güçlünün yanında yürürse o zaman kendi adını rahatça kullanabilir ki istibdaddır, mezalimdir, hukuksuzluktur, antidemokrasidir ve böylece toplumsal değer varlığının sonu demektir…

Keyfiliktir, güçlüden yana ceberuti bir haldir, hukukdışı bir dayatmadır…

Hukuk ve özgürlüğü yerinde kullanmamaktır, kullanım dışında bırakmaktır.

Böyle olunca keyfilik ve zorbalık söz konusudur ki; kuvvete dayalı, gerçek hukuka ve adalete değil, keyfi bir muameleye istinaddır, dayandırmadır, tahakkümdür.

Gerçekleri ters yüz edip amacına ulaşmak için kötülüğe zemin hazırlamaktır…

Bu ise zulmün temelidir…

İnsanlığı ortadan kaldırır, toplumun sefalet ve haksızlık derelerinin esferi safirine (en alçak derecesine) insanı tekerlendirir…

Böyle olunca hakka, hukuka, adalete, özgürlüğe, hürriyete inanan bir toplumu izzet yerine zillete ve sefalete düşürür.

Birileri kendi amaçlarına, kişisel ranta tabi tutar, o zaman inanan bir toplumu toplumsal olarak zehirlendirir.

Böyle olunca toplumun arasında ihtilaf, tefrika, bölücülük, hatta izzetsizlik ve şerefsizlik söz konusu olur.

Bakın sevgili okurlar!

Dün geç vakitte Diyarbakır Baro Başkanlığı’nda bir kınama bildirisi yayınlandı.

Geç vakitte de olsa araştırarak öğrendik ki Diyarbakır Adliyesi önünde mağdur bir ailenin fertleri ile karşı tarafın avukatı Ali Yavuz Aktan arasında bir tartışma meydana gelmiş...

Tartışmanın sebebinin Ali Yavuz Aktan’ın Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki 2018/80 esas nolu  cinayet dosyasında faillerin avukatı olmasından dolayı olduğu..

Avukat Ali Yavuz Aktan, maktülün ailesine yersiz, dayanaksız, sadece iftira ve yalandan ibaret suçlama getirmiş…

Bu suçlamayı kabul etmeyen mağdur taraf kendini savundukları halde, mahkeme sonunda Adliye binasının dışında toplanırken, Ali Yavuz Aktan ve arkadaşı kışkırtıcı bir davranışla bunları tahrik edercesine hareket etmiş..      

Böyle olunca orda bir iki tane genç kendilerine hakim olamamışlar avukatın bu kışkırtmalarına dayanamayıp kavga çıkartmışlardır..

Şimdi hukuksal olarak mağdurun mağduriyeti söz konusuyken, olayları tersyüz edip güçlüden yana tavır alınca elbette ki toplum arasında fitne ve kargaşanın çıkmasına sebebiyet verilmiş olunur.

Kavga ve kargaşayı çıkarmaya sebebiyet veren de o kadar suçludur.

Suçlu olmalıdır.

Ama kendi avukatlık mesleğinin gölgesinde serbestçe cirit atıp haksızları haklı göstermek, mağdurları da haksız göstermenin hiçbir hukuk literatüründe yeri yoktur…

Dünya hukuk literatüründe de kabul edilemez.

Kötülüğe, nefrete sebep olmak da suçtur…

Suç sayılmalıdır…

Böylece hukuk ve adalet güçlünün yanında yer alıp da mağduru daha fazla mağdur etmeye kimsenin hakkı yoktur, insanlık da bunu kabul etmez.

Ve medya grubu olarak tüm gerçekleri su yüzüne çıkarmak için böylesi olayların takipçisiyiz…

En derin sevgi ve saygılarımla…