DEMOKRATİK LİBERAL TÜRKİYE’DE EKONOMİKSEL SIKINTILAR!

 

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki sohbet köşemizde de sizinle paylaşmak istediğimiz önemli memleket meselelerinden biri de; Başkan Erdoğan’ın ABD ve Almanya ziyaretlerinde gösterdiği performans idi..

Nitekim tarihi performansını şu ifadeyle, taçlandırmıştık…

“Türkiye küresel bir güç haline geldi…”

Gerçekten Başkan Erdoğan’ın dosta düşmana karşı gösterdiği performans, Türkiye açısından inkâr edilemezdir...

Nereye gidiyorsa, başı dik olarak ülkesine dönen böylesine bir Cumhurbaşkanına, Cumhuriyet döneminde ilkez rastlanılmaktadır…

Bundan sonra da, yerini dolduracak, aynı performansla ülkesini yönetecek bir idarecinin çıkacağını sanmıyorum…

Ancak şunu da hemen belirtmeden geçmek istemiyoruz.

Gerçekten Türkiye, ülke olarak bugün ekonomiksel çıkmaza girmiştir...

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın gösterdiği çok büyük çabalara rağmen, döviz olarak dolar, euro başını almış gidiyor.

Her ne kadar görünümde bir iniş-çıkış söz konusu ise de geçmişimize baktığımızda, bundan 15-20 sene önce bir dolar 2-3 lira civarında seyrediyordu...

Ama şimdi, 6 küsur lira oldu.

Piyasa olarak hele hele dolar veya euro bazında borçlanan sermaye sahipleri ve yatırımcılar ne yapacak?

Sorunlarına nasıl bir çözüm bulacak?

Geleceklerini nasıl garanti altına alacak?..

Döviz kuru "kurşunundan" nasıl yara almadan kurtulacak?

Ne yazık ki, tüm bu sorular ve sorulara karşı verilebilinecek cevap; bir muamma!…

Bize göre verilecek bir yanıt, pekde görünmüyor.

Türkiye gittikçe ekonomiksel olarak gerilemektedir…

Her an için ekonomiksel çöküş ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini görmemiz gerekir…

Ki kaçınılmazdır...

Zira Türkiye yıllardan beri liberal bir demokrasiyle yönetilmektedir…

Ki bu paralelde yürütülen siyaset…

Kısacası demokratik çoğulcu parlamenter sisteminin yürürlükte olduğu süreden beri hiçbir hususta, liberal ekonomi “sadra şifa verir” bir "ekonomiksel güç" dengesi oluşturmuş değil…

* * *

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi bundan 15-20 yıl önce dolar 2-3 lira seyrederken, birden bire 6,50 liraya yükselişi, euronun 7,50 liraya yükselişi, bizim söylediklerimizin birer kanıtlayıcı delilidir.

Türkiye’yi bir kurtuluş sahasına çıkarıp, rahat nefes aldırma hali görünmüyor.

Zira liberal demokrasiyle yönetilen bir ülkede, siyasetin uygulamaları da aynı o paralelde yürüyorsa, tekrar denenmesine veyahut deneyime alma beklentisi bize göre abesle iştigaldir.

Zirar denenmiş denenmez!..

Mevcut siyaset ve politikanın adı; liberal demokrasidir.

Liberal demokrasi, ülkeyi oldukça ahlaki çöküntülere götürdüğü gerçeğini kimse inkâr edemez.

Çünkü, herşey ulu orta yerde...

Toplumsal çürüme hareketi, her alanda hızını almış gidiyor.

Türkiye, nerdeyse kasırga veyahut tsunami felaketi gibi bir ahlaki çöküntüyle, toplumsal çürümenin girdabına girmiştir..

Burada günü gününe örnek verecek olursak, ciltlerle kitap yazmak gerekir.

“Görünen köy kılavuz istemez” örneğiyle yola çıkarsak…

Her şey tüm çıplaklığıyla ortadadır.

Ama bu hal, yeni bir hal değildir.

Çok eski bir haldir...

* * *

Yani Tanzimat Fermanından tutun da, Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilişine kadar..

Pek tabi ki, 1909’larda kurulan İttihat ve Terakki Partisine kadar…

Ve bu partinin üyelerinin Osmanlı ordusu içerisindeki çok tehlikeli mason generallerine ve paşalarına kadar..

Ki bunlar; devleti kasıtlı olarak I. Dünya Savaşına soktular.

Onların yüzünden, I. Dünya Savaşında 90 bin askerimiz şehit oldu?

Sarıkamış’ta hiçbir kurşun atmadan, açlıktan ve lojistik yardımdan mahrum kalan, kış soğuğuyla kar altında kalan 90 bin askerimizin şehit edilmesi, söylediklerimizin kanıtlayıcı delilidir.

Bilindiği gibi; Tanzimat döneminde yani 1840’lı yıllarda masonik kafa yapısına sahip cüce Reşit Paşa, Padişahın ağzından yazılmış gibi sahte ferman hazırlattı…

Bu fermana da “Gülhâne Hatt-ı Hümâyûnu” fermanı adı verildi...

Bu ferman, Türkiye'yi tarihinden, kültüründen, dininden, imanından uzaklaştırma operasyonun ilk kıvılcımı oldu..

Alçakça bir senaryo idi…

Devlete karşı hazırlanan komplo teorisiyle, Sultan Abdülhamid döneminde devletin bünyesine sızdırılan nice ırkçı, Turancılık ideolojisini büyüterek, devlet abluka altına alındı…

Ve o hıyanet erbapları; Osmanlı'yı dağıttığı gibi, Türkiye'yi de enkaz haline getirdiler..

Bunun banisi ve yapımcısı selanik dönmesi yahudi Moiz Kohen idi..

İslamiyetten uzaklaştırmak için, "turancileştirme" hakkında beş kitap yazdı.

Ve bu kitapları, Moiz Kohen ismiyle değil, Tekin Alp ismiyle kaleme aldı…

Nitekim, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra kurulan CHP’nin anlamlı altı oku ile devlet ve millet adeta birbirine düşman kesildi…

Devlet milletle uğraştı…

Toplumun İslam dinini temsil eden din adamları kıyıma uğratıldı…

Kimi sürgüne, kimi idama, kimi işkenceye, kimi zindarlarda; "yok edildi?"

Ülke, Tanzimat döneminden 1920’lere kadar, hatta 1923’lere kadar başına gelenin on mislisi, cumhuriyetten sonra milletin başına getirildi.

Millet fakru zaruret içerisinde kıvranıp durdu…

Devlet idaresi, inanmış kitlelere karşı adeta kin ve nefret besleyerek, saldırdı..

İslam dininin ana gerçeklerine karşı tek parti şeflik ve dipçik döneminde; yapılanlar…

1950’den sonra iktidara gelen muhafazakâr, din kisvesiyle yola çıkan siyasi partiler; ne yazık ki hep boyun eğdi..

“Devrim ve İnkılâplar” adı altında; "ötekileştirme" politikası uygulandı..

Kimse dinini doğru dürüst yaşayamadı ve öğrenemedi…

Dilini de, örfünü de, adetini de; yaşayamaz hale geldi…

Bilakis, unutturulmaya çalışıldı..

Sözde liberal bir siyasi anlayış..

Ki bu anlayış, oldukça bu milleti dininden uzaklaştırdı…

İslami gerçeklerden arındırılmış bir toplum vücut buldu..

Nitekim bugün toplum gerek ekonomiksel sıkıntılardan olsun, gerek ahlaki çöküntü ve toplumsal çürümeden olsun; kendini bir türlü kurtaramıyor…

İçini temizleyemiyor..

Zira bu olaylar, tarihi gerçeklerdir.

Dini vecibeler devlet bünyesinde uygulanmadığı takdirde ve yüce İslam dinine ve o dinin temsilcilerine sıcak bakılmadığı müddetçe, hatta bırakın sıcak bakılmasını, büyük din ulemaları sakıncalı görüldüğü müddetçe, o toplum kendini kurtaramaz.

Devşirme siyasetlerin ve politikaların denceresinde sıkışıp durmaktan başka bir yol bulamaz...

En derin saygı ve sevgilerimle….