EMPERYALİZM’İN İSLAM ÜZERİNE KİRLİ İTTİFAKI! (II)

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre ABD emperyalizmi;

Eşittir haçlı seferberliğidir.

Eşittir Siyonizm’dir.

Eşittir masonluktur.

Cümleyi devrik yaparsak, tüm kötülüklerin anası hiç kuşkusuz ki "masonluktur…"

Masonluk eşittir Siyonizm emperyalizmi?

Eşittir ABD emperyalizmi?

Pek tabi ki, eşittir tüm haçlı seferberliği…

Zira bu "fitne" yapıya, büyük İslam âlimleri şöyle diyorlar;

“El masoniyetu kanteretul ed yanil kufriyet-i cemia”

Yani, “Masonluk, bütün küfür sistemlerinin ana geçididir ve büyük köprüsüdür...”

Eğer yıllardan beri Türkiye’mizde mutlak bir şekilde "emperyalist batılılaşma" hayranlığı söz konusu olmuş ise de; bunu enjekte eden yine içimize sızdırılan masonlardır.

Gizli localardır.

Ve gizliden gizliye "emperyalizme" uşaklıktır…

***

 

Cumhurbaşkanımızın, bugün sık sık tüm konuşmalarında dile getirdiği gibi…

“18 milyon kilometrekareden gelip 780 bin kilometrekareye düşen” bir Türkiye söz konusuysa..

Bunun sebebi hiç unutmayalım ki içimizdeki sinsi, gizli, batı emperyalizminin uşaklığını yapan ihanet ve hıyanet şebekelerinin varlığıdır…

Ne yazık ki hala da "ihanet etmeye" devam ediyorlar.

Bu "maraz-ı cehliye" (cehalete dayalı hastalık), yıllardan beri küfür sisteminin içine yerleştirilmiş, keza medyanın nice kalemşorları bunun öncülüğünü yapmıştır..

Kemalizimdir..

Sekolarizimdir..

Laikçiliktir..

Ve ulusalcılıktır..

Ki siyaset alanında önemli yer kaplamışlardır…

***

AK Parti’nin Ankara 6 Olağan Kongresinde “Topraklarımızı bölmek isteyenlere mezar ederiz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:

"Ankara, olağan kongremizde bu coşkunuz, bu heyecanınız Ankara'yı çok daha farklı bir yere taşıyor.

Buna inanıyorum...

16 Nisan'da ortalamamızın altında netice alındıysa da şimdi, Mart 2019'da, Kasım 2019'da sandıkları patlatmaya var mıyız?

Kapı kapı dolaşmaya var mıyız?

6. Olağan kongremizle birlikte çok daha güçlenerek, heyecanlı bir şekilde geleceğe yürüyeceğiz.

Kardeşlerim, bizim rabiamız var.

Bize ayrılık yok.

Bize gayrılık yok.

Biz 780 bin kilometrekareye, 18 milyon kilometrekareden geldik.

Şimdi ilmik ilmik dokuyoruz, dokuyacağız.

Burayı bölmek, parçalamak isteyenlere mezar ederiz her yeri, mezar. Bu devleti çok daha güçlü hale getireceğiz.”

* * *

El hak.

Cumhurbaşkanı çok doğru konuşuyor.

Bizim de zaman zaman bu köşemizde önemle değinmek istediğimiz ana konu; Selçuklulardan gelen ve 624 yıllık yeryüzünde cihan devleti olarak hüküm sürdüren bir Osmanlı devletinin çöküşüne yönelik, nedenlerdir?

Çünkü, son 200 yıldaki çöküşün ana sebepleri araştırılırsa, tüm bu söylenenler, işari olsun veya açıkça olsun; gün yüzüne çıkar..

Nitekim, Cumhurbaşkanının zaman zaman değindiği kilit noktalar da orta yerde.

Bakınız, Vatanın bölünmez bütünlüğüne ve milli birlik ve beraberliğin varlığına yönelik girişilen ihanet, bölücü ve ırkçı bir anlayışla Türkiye'yi bölme noktasına getirmişlerse; demek ki bunun temelinde yatan; "geçmişe dair" ihanet tohumları vardır…

Çarpıcı olduğu kadar, derin bir kirlenme vardır.

Bu kirlenme, yine haçlı ve Siyonist emperyalizmden kaynaklanmaktadır..

Ki ana unsurlardır.

Eğer ki, küfrün, hıyanetin bataklığı kurutulmazsa ABD, memlekete daha çok diretecektir.

İsrail adına “Büyük Ortadoğu Projesini” gerçekleştirmeye çalışacaktır.

Hiç kuşkusuz ki bugün hedefine ulaşamamış bir Amerika varsa, bilinmelidir ki Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığı sayesindedir.

Bakınız, Erdoğan’ın iktidarının bulunmadığı döneme..

Yani 28 Şubat 1997’li günlerde Türkiye’nin ne hale düşmüş olduğunu hatırlarsak..

Ki hiç de unutulacak gibi değildir.

O gün; "ülke siyonizme, emperyalizme" tamamen teslim olmuştu..

Çünkü, o 28 Şubat cuntacıları zorbalıkta gâvuru bile aratmıyorlardı.

***

İşte o güne dair bugünkü yazılı bazı medyanın attığı manşetlere bakın..

Manşetlerde iri puntolarla şöyle deniliyor..

“Örtülü eşler lojmana bagajda girebildiler”

Haberin devamı aynen şöyle;

“Mütedeyyin kesime kan kusturulan 28 Şubat sürecinde cuntacılar insanlık dışı zorbalıklara başvurmuş, o dönemde TSK ile ilişiği kesilen ve yaşadığı süreci gözyaşları içinde anlatan Yüzbaşı Balatekin; “Baskılar o kadar büyüktü ki başörtülü eşini nizamiyelerden arabanın bagajına koyarak geçirenler vardı” dedi.

Dönemin Yüzbaşısı Balatekin aynen şöyle devam ediyor;

“28 Şubat zulmü hala hafızalardan silinmedi.

28 Şubat sürecinde cuntacılar tarafından TSK ile ilişiği kesilen Yüzbaşı Sadık Güray Balatekin, uygulanan zorbalığı şu sözlerle anlattı;

“Eşi başörtülü olanlar tesislere ve orduevlerine alınmamaya başlandı.

Hatta bir müddet sonra başörtülü aileler kendi evlerine bile gidemez hale geldi.

Nizamiyelerde eşini arabanın bagajına koyarak geçenler oldu.

Arka koltuğa yatırıldığı eşinin üzerini battaniyeyle örterek lojmana girenler oluyordu.”

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Bu kirli tarihi unutmak bize göre gaflettir, cehalettir ve de dalalettir.

İşte 18 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye düşürülen ve oldukça küçülen ve hala da bunun üzerine oynayıp bölük pörçük hale getiren içimizdeki; "ihanet" şebekeleridir..

Ki siyasettir…

Ana muhalefet partisinden tutun da diğer yavru partilere kadar…

Bugünkü medyada değil, yıllar öncesindeki medyanın kalemşor unsurlarına kadar…

Hepsi elbirliğiyle, Türkiye’yi adeta "hıyanet ablukasına" almışlardı…

28 Şubat’ın varlığı bu kirli unsurların gölgesinde yapılıyordu.

Hala da kamuda az da olsa bazı yanlışlıkların varlığı söz konusu…

Bugün iki komşu ülke olan Irak ve Suriye’de "başımıza çorap ördürmek" isteyen dış ve iç unsurların varlığı bitmemiştir.

Keza içimizdeki terör örgütlerinin varlığı da..

Büyük bir azgınlık içerisinde olmasa dahi planlı bir şekilde; faaliyet içerisindedirler..

Hedefleri, ne yapıp edip, AK Parti’yi güçsüz hale getirmektir…

Erdoğan'ı iktidardan etmektir..

İşte, Erdoğan bu gerçeğin ve planın bilincindedir..

Çünkü, maskelerini düşürmüştür..

Onun içindir ki, Cumhurbaşkanı gecesini gündüzüne katarak 24 saat nefes nefese çalışmaktadır…

Bu halk artık uyanmalıdır, birbiriyle kenetlenmelidir.

Cumhurbaşkanını yalnız bırakmamalıdır.

"Semi’na ve ete’na" demekten başka Türkiye’nin kurtuluş çaresi yoktur.

Cumhurbaşkanımızın bu şerefli ve izanlı tavırları sayesinde Türkiye, her geçen gün maddi ve manevi zafere daha da yaklaşıyor gibi görünüyor.

Bugün Mehmetçik sınırda Suriye’nin içinde yürüyor.

Ve Cumhurbaşkanının da işaretiyle gösterilen hedef çok büyük bir hedeftir.

Her gün biraz daha ilerleyip Suriye’yi almaktır.

Bundandır ki, ABD kıtası ve haçlı emperyalizmi titiriyor..

Bundandır ki ABD Dışişleri Bakanı Tillerson apar topar Türkiye’ye gelmiştir ve ilk olarak Atatürk’ün getirdiklerinden bahsetmektedir...

Sormazlar mı?

Hayrola sen kimsin?

Atatürk, Türkiye’nin bağrından çıkmış başarılı gazi ve muzaffer bir komutandı.

Türkiye’nin hayranı olarak kendini gösterip Atatürk’ü ileri sürmenin manası nedir acaba?

Onu bir türlü anlayamadık...

En derin saygı ve sevgilerimle.