GENEL SEÇİM BİLANÇOSU VE ERDOĞAN’IN ZAFERİ..!?

Evet, sevgili okurlarımız..

24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilli Genel Seçiminde, gayri resmî dahi olsa ortaya çıkan tablodan anlaşılmakta olan gerçek, her halükarda "halkın tercihi Erdoğan’dan yana" olmuştur...

Şayet, Erdoğan ikinci tura kalmış olsaydı, iş başka yönlere çekilebilinirdi.

"Milli ittifakı" adı altında muhalefetin oluşturduğu ittifak, Cumhurbaşkanlığı seçiminde de olabilirdi.

Gerçi, yine Erdoğan seçilirdi….

Ama biraz tehlikeli bir hal alabilirdi…

Allah’a şükürler olsun ki bu sefer de görünen manzara, tüm İslam dünyasının duası ve hatta tüm insanlığın bir nevi umudu durumunda olan Recep Tayyip Erdoğan, bir kez daha girdiği seçimden "zaferle" çıktı…

Ve bu ayet-i celilenin hükmüne mazhar oldu.

“Nasrun minellahi ve fethun karib...”

Zafer Allah'tandır…

Fethin gelişi yakındır…"

Ama bu da bir gerçektir ki AK Parti, 7 Haziran 2015’teki Milletvekili Genel Seçimlerinde nasıl iktidar ibresi eksiye düştüyse, sonradan 1 Kasım 2015’te tekrarlanan seçimde Erdoğan’ın sayesinde AK Parti, güç depolayarak o hezimetten kurtuldu…

24 Haziran seçimi de; benzer bir durum içermektedir...

Buradan tarihi bir olayı size aktarmadan, geçmek istemiyorum.

10 Ekim 2015 tarihinde Sayın Erdoğan bendenizi ve birkaç yazar arkadaşımızı huzurlarına kabul etti...

Bir saat, 15 dakika bizimle hasbıhal etti.

Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da AK Partinin eksiye düşmesinin sebeplerini benden sordu?

Niye güç kaybediyoruz?..

Ben de bunun sebeb-i mucibelerini, o gün için bir bir anlattım.

Yani, milletvekili aday listelerindeki yanlış tercihler birinci sırada dedim.. Sandıklar sahipsiz. Teşkilatlar çalışmıyor…İkincisi bölgede, özellikle Diyarbakır’da iktidar partinin kaderini eline alan yanlış insanların var olduğunu, kendilerine hatırlattım.

Başta Bakan Mehmet Mehdi Eker olmak üzere, bölgede ve Diyarbakır’da en büyük rol oynayan arka plandaki ismin İhsan Arslan olmak üzere, il ve ilçe teşkilatlarının çok yanlış insanlarla doldurulmuş olduğunu ifade ettim…

Hele hele Dolmabahçe’deki HDP ile yapılan “Barış Süreci”.

Barış Süreci adı altında HDP’ye yapılan yaklaşımın çok büyük yanlışlar doğurabileceğini, anlattım…

Dedi ki;

“Ben bunları zaten idrak etmiştim, onun için Eker’i İstanbul’a gönderdim.

Ama bazı yanlışlarımızın farkındayız...

Onun için yeniden seçimin tekrar yapılmasını 1 Kasım tarihine aldım…”

***

Ve bugüne gelelim…

24 Haziran seçimlerinde, yine AK Partinin gerek Türkiye’de olsun, gerek bölgede olsun, gerek Diyarbakır’ımızda olsun; "ciddi manada bir oy kaybı" var?...

Milyonlarca oy kaybı söz konusu.

Bize göre bunun sebeb-i mücibesi de, 7 Haziran'daki yanlışların tekerrür etmesidir…

Özellikle de bu bölgemizde tekrar böyle büyük bir yanlışlığın rol aldığı gerçeğidir…

Hele hele Mehdi Eker başta olmak üzere bazı güvenilir (!) insanlar tarafından aday listelerinin tanzimi, AK Partinin gerilemesinde çok büyük rol almıştır…

Nitekim; herşey orta yerde…

AK Parti oy kaybetti..

Ama sayın Erdoğan oy kazandı?

AK Partiye, özellikle Cumhurbaşkanına gönül veren muhafazakâr, dindar, samimi insanların kuşkuları; "yanlış adamlarla" yol yürünmesidir..

Herkesin temennisi şu yöndedir…

Keşke AK Parti, yeniden kendine bir çekidüzen verse…

Cumhurbaşkanı, partinin tüm dizginini eline alsa…

Bugüne kadar rakip tanımayan AK Parti ve Cumhurbaşkanı yine aynı mecrada yoluna devam etme gayreti içerisine girse…

İnanıyoruz ki, zafer üstüne zafer gelecektir…

Tabi bunun için, şartlar önemli..

Özellikle, vurguncu, rantiyeci, yalan söyleyenlerin partinin kadrosundan ve komuta zincirinden artık uzak tutulması gerekir.

Bakınız bu minvalde, Yenişafak Gazetesinin yazarlarından deneyimli kalem, değerli dostumuz Yusuf Kaplan, bir dizi uyarılarda bulunuyor…

“Erdoğan’a 20 öneri” başlıklı yazı…

İki gün önce, Yenişafak gazetesinde yayımlandı…

Yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hayatı önem taşıyan, "20 maddelik yapılması gerekenler" öneriliyor…

Yazıyı aynen sizinle paylaşmak istiyorum…

Yazının muhtevası gerçekten, ders-i ibret içerdiği gibi "yol" göstericidir..

Partinin bu minvalde, kendine çekidüzen vermesi gerekir.

Cumhurbaşkanımızın da büyük hassasiyet göstererek partiyi;  tarihsel bir operasyonla, özüne dönüştürmesi lazım...

***

Evet, Yusuf Kaplan’ın yazısı aynen şöyle;

“Erdoğan’a 20 öneri

BİR…İslâmî duyarlıkları güçlü, dünyayı iyi tanıyan, vizyonu geniş, derli, çaplı öncü bir kadro kurulmalı; kifâyetsiz, muhteris, kendi çıkarlarını düşünen ruhsuz tipler temizlenmeli.

İlke şu: Yol, sefasını sürenlerle değil, cefasını çekenlerle yürünür...

İKİ...Değerlerimizi çözen, İslâm’la ilişkisini sıfırlayan ‘’salaş’’ bir kuşak yetiştiren, gençlerimizi sığ, ruhsuz Batı kültürünün kölesi haline getirerek mankurtlaştıran eğitim, kültür ve medyada devrim yapılmalı.

Eğer bu üç alanda devrim yapılmazsa, 20 yıl içinde yok oluruz! Her zaman söylediğim gibi, 10 yılda 100 yılın tohumları ekilmeli.

ÜÇ...Ehliyet ve liyakat sahibi insanlarla çalışmalı.

Sağına ‘’yol açacak’’ Hz. EBUBEKİR, soluna ‘’adaleti hatırlatacak’’ Hz. ÖMER karakteri yerleştirmeli.

DÖRT...İslâmî ilkelerle yoğrulan, herkese hayat hakkı tanıyan medeniyet iddialarımıza dayalı kısa, orta, uzun vadeli kapsamlı bir gelecek tasavvuru geliştirilmeli ve yol haritası çizilmeli.

BEŞ…Genç kuşak hızı ve hazzı kutsayan tüketim kültürünün KÖLEsine dönüşüyor. İslâmî şuuru gelişkin, dünyayı iyi tanıyan, özgüveni yüksek, komplekssiz bir gençlik yetiştirilmeli. Unutmayalım: Gençlerini ihmal edenler, geleceklerini imha ederler.

ALTI...İslâm Birliği’nin kurulmasını sağlayacak fikrî, kültürel, sanatsal, sosyal, siyasî, ekonomik ve stratejik yapı taşları döşenmeli.

YEDİ...Ruhsuz kentler yaptık. Dünyanın en güzel, en estetik, en âdil örneklerini oluşturan Osmanlı şehirlerini yok ettik; bu güzelim şehirlerimiz Balkanlar’da, Kuzey Afrika’da ve Arap dünyasında yaşıyor artık.

Şehircilikte devrim yapılmalı, ŞİİR-ŞEHİRlerimiz diriltilmeli!

SEKİZ…Pergelin sabit ayağını İSLÂM’a basan, hareketli ayağıyla DÜNYAya açılan, Arapça, İngilizce ve Latince bilen, Kendini HAKİKATE adayan, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayacak, çağrısı çağını kuracak, önümüzü açacak, bizi medeniyet yolculuğuna çıkaracak vefakâr, cefakâr ve fedakâr bir öncü kuşak yetiştirilmeli.

DOKUZ...Tarihi kitle değil, ilim, irfan ve hikmet yolcusu, insan-ı kâmil timsali öncü kuşaklar yapar.

Yeni Gazâli, İmam Rabbânî, İbn Arabî, Yunus, Sinan ve Itrî’ler yetiştiremezsek yok oluruz!

ON...Acilen çaplı, küre ölçekli en az bir İslam Üniversitesi kurulmalı. Ezher’le, İslamabad’la, Suud’la yarışmalı.

İSTANBUL yeniden dünyanın ÇEKİM MERKEZİ OLMALI!

ONBİR...Dünya çapında yetenekli isimler yetiştirecek, küre ölçekli, çok dilli bir medeniyet üniversitesi kurulmalı.

AB, ABD, Rusya, Çin, Hint, İbrani, Türk, Arap dünyası enstitüleri hatta üniversiteleri açılmalı.

ONİKİ...Hem KUR’ÂN hem de SÜNNET Üniversiteleri kurulmalı; burada dünya çapında çığır açacak çalışmalar yapılmalı.

Ayrıca Hıristiyanlık, Yahudilik, Budizm, Hinduizm, Taoizm, Şintoizm enstitüleri açılmalı.

ONÜÇ...Medya, kültür ve sanatta Batı, Doğu, özellikle İslâm dünyasıyla yakın ilişkiler kuracak büyük projeler hayata geçirilmeli.

ONDÖRT... Medyada devrim yapılmalı. TRT silbaştan ‘’yenilenmeli’’! Derdi HAKİKAT olan çaplı, karakterli, kameraya ruh üfleyecek öncü isimler yetiştirilmeli.

Dünya çapında ses getirecek dev projeler, diziler, belgeseller yapılmalı.

ONBEŞ...MEB yeniden yapılandırılmalı. Anaokulundan üniversite öğrenimine kadar medeniyet ruhumuza ve dinamiklerimize göre yeniden kurulmalı!

Yeni kuşaklarımızı bizim medeniyet ilkelerimiz ışığında yetiştirecek yeni bir ‘’Hasan Âli Yücel’’ bulunmalı. Geleceğimizi kurmalı.

ONALTI…Diyanet yeniden yapılandırılmalı.

Diyanet, Balkanlar, Kafkaslar, Afrika, Asya, Latin Amerika’da ön almalı! Buralarda İngiliz destekli Suud kökenli Selefî oluşumlar temizlenmeli!

Batılılar, Selçuklu’nun 5 asırda kurduğu, Osmanlı’nın 6 asır koruduğu, bin yıl, İslâm dünyasını hem dimdik ayakta tutan hem de tarihi bizim yapmamızı mümkün kılan Ehl-i Sünnet Omurga’yı çökertmeye çalışıyorlar. Yüz yıllık projeleri bu Batılıların.

Diyanet, mezhepçilik tuzağına düşmeden Ehl-i Sünnet Omurga’nın küre ölçeğinde yeniden köksalması için büyük entelektüel ve stratejik adımlar atmalı.

ONYEDİ...İnsan yetiştirmeye odaklanan, cemiyeti koruyup kollayan cemaatler, güçlendirilmeli. FETÖ’yle diğer cemaatler birbirine karıştırılmamalı.

Ayrıca cemaatler kendilerini sıkı bir muhasebeye tabi tutmalı. Siyasete değil insan yetiştirmeye ve cemiyete odaklanmalı.

Dünya ölçeğinde Ehl-i Sünnet omurganın bayraktarlığını yapmalı, öncü ilim, fikir ve sanat adamları yetiştirecek kurumlar inşa etmeli.

ONSEKİZ...Süper zeki çocuklar artık masonik şebekelerin elinden kurtarılmalı! Bu çocuklarla özel olarak ilgilenilmeli. Enderun sistemi yeniden ve âcilen hayata geçirilmeli.

ONDOKUZ...Başka kültürlerin gönüllü acentalığını yapan üniversiteler ‘’yıkılmalı’’; bunların yerine tıpkı ABD’de olduğu gibi Ivy League üniversitelerine benzer, bir Amerikan ruhu geliştirmeye çalışan, bizim Nizamülmülk medreselerini andıran, öncü kuşaklarımızı, bizim medeniyet iddialarımız doğrultusunda yetiştiren, medreseyi yenileyen çaplı pilot / Enderunvârî üniversiteler kurulmalı!

YİRMİ...Belki en önemlisi de, çözücü postmodern kültür, bir sel gibi bütün dünyayı tek tipleştiren sığ bir kültürü ve hayat tarzını bütün dünyaya anında yayıyor. Eğer bu çözücü postmodern kültüre karşı kendi değerlerimizi koruyacak ve kendi medeniyet ilkelerimiz doğrultusunda İslâmî duyarlıkları gelişkin yeni bir kuşak yetiştiremezsek, iki kuşak sonra İslâm bu ülkede azınlıkların dini haline gelebilir -Allah korusun!

Eğer bu toplumda İslâm “biterse”, bu toplumun biteceğini, bu ülkenin kurda kuşa yem olacağını aslâ unutmayalım, diyorum.

Vesselâm.”

En derin saygı ve sevgilerimle.