Görüş Bildir

GÜDÜMLÜ SİYASET TERAKKİYE DEĞİL, TEDENNİ VE TEREDDİ'YE YOL AÇAR..!

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimize “TERAKKİ VE TEDENNİ VEYA TEREDDİ!” başlığını kullanmıştık.

O başlığı gönül açıklığıyla siz değerli okurlarımızla, detaylandırmıştık…

Yazımızın anlam itibariyle hulasası, ülkelerin özellikle İslam’a inanan ülkelerin tarih boyunca hep terakki (yükseliş, ilerleme) kaydederken, son iki yüzyıldan beri Türkiye’nin terakki yerine hem tedenni, hem de tereddi, yani hem düşüş, hem de gerisin geriye irtidat ettiği hakikatiyle alakalıydı… 

Nitekim, dinden çıkma, milli ruh ve inanç anlamından sıyrılması nedeniyle terakkiye değil, tedenniye düşmüş durumdayız.

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız ifade kelime itibariyle aynı "cümleler" değilse de anlam itibariyle, bir bütünlük arz ediyor..

Ki dünkü yazımızdan çıkarılan hulasa bunu anlatıyor bize.

Gerilememizin, geri kalmamızın, alçalışa düşmemizin yegâne sebebi; yüce İslam dinini magazinleştirmemizdir.. Toplumsal bir uzaklaştırma politikasıyla tereddiye düştük.

Toplumun nerdeyse yüzde 50’si, Allah korusun, "Allah’a inanmayacak" kadar bir potansiyele ulaşmış durumda.

İnansa bile amel yok, çalışma yok, ihlâs yok, samimiyet yok.

Helal nedir, haram nedir bilmiyor?

Birbirinden ayırt edemeyecek kadar da cehalet girdabında bulunuyor…

Bu itibarla başlık olarak kullandığımız “GÜDÜMLÜ SİYASET TERAKKİYE DEĞİL, TEDENNİ VE TEREDDİ'YE YOL AÇAR!” ifadesi, çok zengin anlam taşımaktadır.

Güdümlü siyaset; istikbalimizi ve istiklalimizi tehlikeye düşürmüş bir halde.

Eğer ülke itibariyle bir toplum, siyasetini milli irade paralelinde yürütmüyorsa, demek ki bağımsız değildir.

Bir yerlere bağımlıdır.

Bağımlı olan bir siyaset, bağlı bulunduğu merkez nasıl kumanda ederse, o siyaset o şekilde yürütülür ve gerçekleşir.

Milli midir, yerli midir veya değil midir?

Zaten bağımlı bir siyaset, ortaya koyduğu tüm uygulamalarıyla kendini ele verir..

***

Bağımsız ve güdümsüz bir siyaset, elbette ki milli bir siyasettir.

Milli siyaset, milletimizin bin yıllık bağlı bulunduğu yüce İslam dininin ana kural ve kaideleriyle, bütünleşmesiyle mümkündür..

Yani İslam’a bağlılık yoksa, o siyaset bağımlılıktan kendini kurtaramaz.

İstiklalli ve istikballi siyasetimiz, kesinlikle yüzde 99’u Müslüman olan milletimizin inancına ve itikadına bağımlı olmalıdır.

Ama bakıyoruz ki toplumun içine düşmüş olduğu hal, hiçte "bu hakikatle" örtüşmüyor..

Çünkü, toplum vahim bir haldedir.

***

Hiç kuşkusuz ki inanmış olan bir ülke insanının huzurlu ve müreffeh bir hayatı yakalayabilmesi için, temel iki unsura ihtiyacı vardır.

Birisi; ekonomi.

Birisi de; inanç.

Yani bağlı bulunduğu dinin ana gerçeklerine inanması gerekir…

Bu ikisi olmadığı takdirde, kesinlikle o siyaset güdümlü bir siyasettir, güdümlü bir siyasette devletin bekası, vücudu, idamesi söz konusu değildir.

Aslında sağlam bir ekonomi, her şeyin başını çekiyor.

Dini de sağlam bir temele dayandırıyor.

Toplum helalini helal olarak, haramını haram olarak tanıyor, tanımlıyor, biliyor.

Ona göre de kendine çekidüzen veriyor.

Ama ülkenin ekonomisi sağlam olmadığı takdirde, her şeyin temelinde kemirme olur, çürüme olur, heyelanlar oluşur..

İstanbul’daki çürük binalar gibi, yıkılmaya mahkûmdur.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Yerel seçimleri kazanmak için, muhalefeti büyük çapta yenilgiye uğratmak için, AK Parti ile MHP’nin “Cumhur ittifakı” adı altında gerçekleştirdiği ittifakın temel amacına “beka” diyorlar.

Yani "devletin bekası ve bağımsızlığıdır" diyorlar.

Acaba işgalci dış mihrakların seçimlerden sonra ülkemizi işgal etme tehlikesi mi var?

Hayır, kesinlikle böyle bir şey yok.

Eğer muhalefete karşı, muhalefeti büyük bir tehlike görüp de ülkenin geleceğini tehlikeye düşürme teşebbüsleri varsa, bırakın AK Parti ile MHP’nin ittifakını, devletin varlığı için devlet gücünü kullanarak bu tür hıyanet hareketlerine son verilebilir.

Nihayetinde her şeyden evvel devletimiz var...

Yoksa “Cumhur ittifakı” demek, ülkenin bekası demek anlamına gelmiyor.

Ancak her iki partinin bekası söz konusu olabilir.

Bize göre bu da bakilik değil faniliktir...

Her an için, her gün biraz daha erimeye yönelik güdümlü bir siyasetin varlığı söz konusudur.

Ülke mevcudiyetinin idamesi ve bekası için başta söylediğimiz gibi; şu iki ana unsura ihtiyacı vardır…

Birisi; Ekonomi.

Diğeri ise inanç ve itikat…

Bu olmadığı takdirde, mevcut güdümlü siyaset ülkeye beka bırakmaz, bilakis ülkenin bekasını ve idamesini tehlikeye sokar.

Bakınız, sevgili okurlar.

Ekonomiksel olarak memleket o kadar sıkıntı çekiyor ki haddi hesabı yok.

Özellikle Diyarbakır’ımızda, kayıt dışı para kazanan tefecilik sistemi nerdeyse meşruiyet kazanmıştır.

Sur içi dediğimiz eski Melik-i Ahmet caddesinde tefeciler kol geziyor.

Tomar tomar çantalar dolu para.

Ekonomiksel sıkıntıya giren işadamlarına gidip para veriyorlar.

Hem de yıllık yüzde 90 faiz ile.

Ve bunu nasıl olsa devlet görmüyor.

Ankara’daki çantacı tefecilerin varlığı ayyuka çıkmış.

Devlet ihalelerini pazarlıyorlar, ucuz fiyata bağlıyorlar.

İhale bedelinin yüzde 25’ine kadar para alıyorlar.

Bu da açık ve nettir.

Belgeler ve canlı şahitler konuşuyor.

Peki, AK Parti bu millete karşı artık nasıl güven sağlayacak?

Doğrusu, bunu derinden derine düşünmek zorundayız.

Bu parti zamanında kayıt dışı para kazananlar, vergi kaçıranlar keyif çatıyor…

Ama iş çevrelerinin ihale mekânları, başta TOKİ olmak üzere milletin canını yakıyor, birçok firma iflasın eşiğine getirilmiş durumda.

Allah encamımızı hayreylesin.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar…

 


Bu Makale 466 kere okunmuştur.