ILIMLI İSLAM PROJESİ (!)?!

Evet sevgili okurlar!

Gerçekten dert çok büyük..

İslam dünyası nerdeyse kendi varlığını “inkar” edecek...

Benliğini kaybetmiş; “serseri” mayın misali...

Ne dersini çalışıyor... Ne de; İslam kimliğini “savunabilme” noktasında, mücadele ediyor...

Değerlerinden; hızla uzaklaşıyor...

Öyle ki, kendi inancından, değerlerinden, “iman” ettiği, İslam’ın olmazsa olmazı olan; ilkelerinden, ödün veriyor, tavizlerde bulunuyor...

Batı endeksli bir yaşam kültürünün rüzgarıyla; “Ilımlı İslam” modelini öne çıkararak, taviz de taviz veriyor...

Sürekli; kendi içinde “hançerleniyor..”

Ha bire kan kaybediyor..

Neden derseniz?

Çünkü, kendine “Müslüman görüntüsü” veren münafık, ehliyetsiz diktatör yöneticiler , batının birer piyonu olarak, İslam ülkelerinin başında bulunuyorlar...

Ne yazık ki, İslam dünyası bugün “hasta adam” durumunda...

Hiç kuşku götürmez bir gerçektir ki...

“Yüce İslam dini” Allah nezdinde tek üstün dindir.

Bu dinin üstünlüğünü içine sindiremeyen emperyalizm ve aynı paralelde emperyalizmin uşakları, satılmış piyonları, aynı zamanda Siyonizm’in köleleri de aynı hareketlilik içerisinde büyük bir ittifakla; “İslam’ı” hedef almaktadırlar...

Bugün değil, asırlardır bu böyle...

***

Sevgili okurlar....

İslamiyet’in ana gerçeği olan

“Sünnetullâh”

 hiçbir tağyire, tahvile, değişikliğe uğramayacağı gibi, ilmi mevzuatların da ana başlığını teşkil etmektedir...

Allah’ın değişmeyen kanunlarıdır...

Yani İslam’ın ana gerçeği; “ayet ve hadislerinin” değişmeyeceği, hakikatidir....

Hiç bir şekilde; “ılımlı İslam” adı altında Allah’ın değişmeyen; “ayet” ve hükümlerinin, muhtevası tağyir edilemez!…

Tahvil de edilemez...

Hele ki, emperyalistlerin, emperyalizmin, ya da Haçlıların, Siyonistlerin “hoşuna” gitsin diye; alçakça bir düşünce içerisine girilemez...

Kendisine İslam ve Müslüman libası giydirip, emperyalist patronların nam-ı hesabına, fetva çıkarıp, İslam’ı dejenere edici, mecrasından çıkaran, “seküler” düşüncenin içerisine hapsetme gayesiyle hareket eden, hiçbir makam ve mevki, söz sahibi olamaz!...

Ama ne yazık ki, son yıllarda işte böylesine zihniyete sahip karakterler İslam’ın içine girerek, alçakça İslamiyet’in DNA'sıyla oynamaktadırlar...

Gayrimeşru olan şeyleri meşrulaştırmaya çalışıyorlar..

Başı çeken de; ”diplomalı cühela taifeler..”

İşte bunlar değişmeyen, tağyir ve tahvile uğratılamayan yüce dinin ana kurallarını hafife alarak terbiyesizce, ılımlı bir İslam’ı hayata geçirme gayreti içerisinde bulunuyorlar..

İşin ustalığı ile bilinen bu güruh, ne yazık ki Türkiye’de de var, Ortadoğu’da da var, özellikle Mısır’da var, Suudi Arabistan’da var..

Var da var…

Ama ne yazık ki ümmet bir türlü kendine bir çekidüzen veremiyor..

Ne İslam’ı okuyor, ne de okutmaya çalışıyor, ne de İslam dinini öğrenmeyi merak ediyor.

Onun için İslam adına İslam’la oynamak bize göre yolsuzluğun ve çaresizliğin dik alasıdır.

Ve bilinçli, kurnazca bir “ihanet” ustalığıdır…

***

Bakınız, Şair Fuzuli, Arapça bir şiirinde şöyle diyor:

“Tebbetyeda katibin levlahu maharibet

Mamuretun üssiset bil ilmi ve’l edebi”

“Her iki eli kurusun o katibin ki, ilim ve edebiyat tekniği ile yazılmış bir eseri orijinalliğinden düşürüp rastgele yazması ve orijinalliğinden düşürmesi için o katibin her iki eli kurusun” diye beddua ediyor Fuzuli...

Bu şiiri mecaz ve imalı olarak; “yüce Kur’an-ı Kerim’i orijinalliğinden düşürüp ters harflerle yazması ve Türkçeleştirmeye çalışan anlayışı ve meçhul kimlikleri “kast ediyor.

Keza yine diğer bir şairimiz diyor ki;

“Matekelbun fi mahalli, kadhalesna, min avahu

Hallefel melunu cerven

Vehve ahva min abahu”

Yani, bilinen bir mahallede hep havlayan bir köpek varmış.. Ve, mahalle ondan çok rahatsız oluyormuş..

Ancak o köpek ölür... Mahalle kurtulduk diye düşünürken; ne çare ki o melun dev, arkasına bıraktığı yavru bir köpek var...

O köpek, babasından daha fazla havlıyor ve mahalleli isyan edercesine, rahatsız oluyor...

İşte  iki şairin aktarılan şiirlerindeki alıntı, yani sözcüklerindeki ana maksat ve hedeflediği anlam, çok kapsamlıdır...

İyi okumalıyız..

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek tüm İslam dünyasıyla oynayan emperyalist hainler ve içteki onların adına çalışan piyon edepsizleri “açıkça” ifade etmektedirler..

Kast edilen; onlar!...

İşte Mısır ...

İki günden beri çok büyük bir kitlesel ayaklanma var…

Yolsuzluk, usulsüzlük ve İslam dışı uygulamalara karşı; bir öfke seli...

Bu ayaklanma Yusuf Kaplan’ın dediği gibi Allah ede fazla dağılmasın..

Bu hareket ihvan hareketi değil…

Amerika’da bulunan bir Mısırlı iş adamanın, satılmış Sisi’nin yolsuzluklarını yakalamış, edepsizliklerini yakalamış, katilliğini yakalamış ve Mısır halkına bildirmiş…

Sisi Amerika’dayken bu hareket başladı…

Fakat bize göre öyle görünüyor ki Sisi’nin altı yedi yıldan beri yapmış olduğu edepsizlikler yanında kar kalmayacağı gibi, yine İslam’ın yedi Beyza’sı olan Hazreti Musa’nın beyaz eli gibi mucize olarak ortaya çıkacak ve Mısır’ı o alçak, satılmış diktatörün elinden kurtaracaktır diye ümit ediyoruz…

Gerçekten çekilecek gibi değildir..

İslam dünyası çok büyük acılar içerisinde kıvranıp durmaktadır.

***

Türkiye’mize gelelim…

Dün görsel medyanın ekranlarında; Kur’an-ı Kerimi” güzel okuma yarışmasına dair, haber vardı..

Diyanet İşleri Başkanlığı Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanlığınca düzenlenen 11.Kur’an-ı Kerim Güzel Okuma Yarışması Kadınlar Türkiye Finali Manisa’da yapıldı.

Manisa Büyükşehir Belediyesi Kültür Merkezi Lale Salonu’nda düzenlenen finale kendi bölgelerinde birinci 8 finalist katıldı.

Jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda İstanbul bölgesinden Sancaktepe Kur’an Kursu öğreticisi Fatma Gök birinci oldu.

Ordu bölgesinden Samsun Bafra Kur’an Kursu öğreticisi Ayşe Şengül ikinci, Isparta bölgesinden İzmir Konak Kur’an Kursu öğreticisi Elif Genç üçüncülüğü elde etti.

Diyanet İşleri Başkan yardımcısı Ramazan Muslu da, yaptığı konuşmada, şöyle diyor

 “Müminler sosyal hayatlarını Kur’an’ın ebedi ve evrensel düsturlarına göre tanzim ettikleri zaman tarihin daima öznesi olmuşlardır. Hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız ki, Kur’an edebiyat değil, hayattır...” 

***

Evet sevgili okurlar!

Bakınız “Kur’an edebiyat değil, hayattır” sözü bize göre anlamlı ve güzel bir sözdür.

Amma velakin buradan inanan Müslüman kamuoyu adına sayın Diyanet İşleri Başkanlığı’na seslenerek diyoruz ki:

“Ey Diyanet İşleri Başkanlığı, buraya kadar her şey tamam da...

Ama velakin, hop hop, hele bir dur bakalım...

Bilimsel olarak size bazı önemli sorularımız olacak..

O soruları sormak istiyoruz

Ve sizden de; kamuoyu  nezdinde cevap bekliyoruz..

Aksi halde; sizin hakkınızda “menfi” bir düşünceye sahip oluruz..

O güzel teşkilatınız, o güzel kurumunuz “Ilımlı İslam” adına İslamiyet’i, küçük düşüren, bir oluşum olarak görürüz..

Ki, ne siz, ne de kurumunuz İslam’ı küçük düşürmeye hakkınız olmadığı gibi, haddiniz de değildir…

Yüce İslam dininin hangi fıkhi meselesinde veyahut hadislerde velev ki zayıf hadis olsun....

Bir kadının şarkı okurcasına yarış adı altında “Kur’an-ı Kerim’i” müzik notasında okusun...

Ulu orta yerde, mikrofonun karşısına geçip, yüksek sesle  tüm dünya kamuoyuna kendini dinletmeye çalışması....

Deyin bakalım; hangi hadiste, hangi fıkhi meselede bu çarpık ve çirkin durumun yeri vardır?

Hangi fıkıh kitabı buna cevaz veriyor?

Siz bunu hangi cesaretle Kur’an-ı Kerim’i çağdışıymış gibi, çağdaşlaştırmaya, evrensel değilmiş gibi evrenselleştirmeye, seküler bir anlayışla “ılımlı bir İslam” olarak göstermeye çalışıyorsunuz...

Ve fütursuzca, buna cesaret ediyorsunuz...

Anlamak hayli zor...

Nereden, kimden bu fetvayı aldınız, bilemiyoruz...

Keza yüce İslam dini kadınla erkek birbiriyle mahremiyet bağı olmamakla beraber, yabancı kadın ve yabancı erkek bir arada çalıştırıp kadının müftü yardımcısı olarak gösterilmesi İslam’ın neresinde yer almıştır ve hangi cesaretle buna yer veriyorsunuz.

Lütfen dört gözle kamuoyu adına sizden, bunun cevabını bekliyorum.

Ben bunu bugün akşam Allah nasip ederse Uzay Haber’in ekranlarında saat 20:00 ile 22:00 arasında İslam’da Helal ve Haram programında kamuoyu önünde, konuşup tartışacağım...

En derin saygı ve sevgilerimle…