KASAP ET DERDİNDE KOYUN CAN DERDİNDE... (II)

Evet sevgili okurlar!

Dünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız ifadenin muhtevasında, her gün gelişen, oluşan olaylar orta yerde bulunurken, ne yazık ki siyasetin yüzü, tümüyle 31 Mart Yerel seçimlere yöneldiği, yer almaktaydı…

Tek hedef; "seçimlerde" kamuoyunu kendi tarafına nasıl çekebileceğine dair ikna çabası var..

Tabi ki, her parti ister "iktidar" olmayı.. Seçimi kazanmayı..

Ki bu ister iktidar olsun, ister muhalefet olsun şuan herşey "seçime" yönelik..

Hele hele ki anamuhalefet…

Ama ne var ki, hiç birisi…

Ama hiçbiri "ülkenin bölünmez bütünlüğüne yönelik kalıcı ve çözüme dair, tedbirlerden" söz etmiyor..

Varsa yoksa; 31 Mart seçimidir..

Belediyelerin koltuğunu "nasıl elde edebiliriz?"

“Partimiz nasıl belediyelerin koltuğunu kapabilir” düşüncesi ön planda…

Her ne kadar Cumhurbaşkanımız tüm aktifliğiyle, iyi niyet çabası içerisindeyse de fakat ülkenin içinde bulunduğu hali pür melal, yoksulluk ve ahlaki çöküntüler diz boyu…

 

***

 

Bakınız…

Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde dün "İkinci 100 Günlük Eylem" Planı'nı açıkladı.

Gerçekten Cumhurbaşkanımız tüm aktifliğiyle, samimiyetiyle, ciddiyetiyle bu  ülkeye hizmet verme aşkıyla yola çıkmış durumda..

Temel ilkesi; "halka hizmet, hakka hizmettir...?!"

Önceki yazılarımızda, sohbetlerimizde sık  sık değindiğimiz konu da bu…

Cumhurbaşkanımız ülkesi ve milleti için; "canla-başla" mücadele vermektedir...

Ama son zamanlarda bakıyoruz ki, onun da yapabileceği bir şey yok..

Ülke Doğusuyla, Batısıyla, Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle herkes ama herkes yediden yetmişe kadar büyük ekonomiksel sıkıntılarla karşı karşıya bulunuyor…

Bir o kadar da ülke çapında ahlaki çöküntüler yaşanıyor…

Suç potansiyeli almış başını gidiyor; kanunlara, yasalara karşı meydan okuyor.

Uyuşturucu kullanımı büyük bir hızla yayılıyor…

Polisin, jandarmanın mücadelesine rağmen bir türlü önü alınamıyor.

Bakınız daha iki gün önce..

Diyarbakırımızın Ergani ilçesinın Şölen mahallesin meydana gelen olay…

26 yaşlarında bir genç köyden arabasına esrar koyup polis noktasından geçmek istiyor…

Şüphe üzerine polis "dur" ihtarında bulunuyor.. O da uymadığından dolayı ateş açılıyor ve yediği kurşunla can veriyor.

Gencecik bir ana baba evladı…

İş olmayınca..

Yatırım yapılmayınca..

Devlet bölgede kalıcı herhangi bir istihdam politikasında bulunmayınca..

Eee millette..

İş, aş bulabilmek için; "kolay yoldan" para pazanmak için..

Yasadışı bir şekilde "zengin" olmanın hayaline görünce işte böylesi bir şekilde "hayatını" tehlikeye sokuyor..

Uyuşturucu ekiyor..

Uyuşturucu satıyor..

Hal bu iken..

Milletimizin karşı karşıya kaldığı "bundan daha tehlikeli" bir durum düşünülebilinir mi?..

Yok..

Nitekim hergün televizyon kanallarında görüyoruz..

Özellikle, kırsal köylerde…

Asker, polis ha bire "esrar" tarlalarını tespit ediyor..

Milyonlarca hint keneveri, imha ediyor..

Ama bir türlü arkasını getiremiyor..

Ve uyuşturucu hep revaçta!…

Satışı, içişi, ekilmesi tümüyle haram olmakla beraber inanan Müslüman bir ülkenin içinde, bunlar ekilip, biçilip, satılıyorsa; "vay ki vay..!"

Ne yazık ki devletin halka karşı ikna edici politikası yok?,

Bu uyuşturucu nereden geliyor, nereye gidiyor, kimler satıyor, kimler içiyor?

Hepsi meçhul, bir "atmosfer" içerisinde, seyrediyor..

Herhangi köklü bir çözümde ortaya konulmuyor…

İlla ki “esrar ekme PKK’ya aittir” diye kendi kendimizi teselli ediyoruz…

Oysa ki bölgedeki yoksulluk, işsizlik, fakr-u zaruret böylesine gençleri gayrimeşru yollara sürüklüyor.

 

***

 

Her ne kadar Cumhurbaşkanımız 100 günlük eylem planında saymış olduğu hizmetler içerisinde ümitverici birçok şeyler görülüyorsa da Cumhurbaşkanımız iyi niyetle bunları tatbik etmeye, uygulamaya çalışıyor ise de..

Fakat heyhat “Görünen köy kılavuz istemez” misali yola çıkarsak karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor...

İktidarın bu tür hizmetlerine rağmen, kalıcı bir hizmet görünmüyor…

Örneğin Tarım Bakanlığında yapılan hayvancılığa teşvik yatırımları bugün ke ellem yekün…

Hiç ortada yok…

AK Parti’nin her ne kadar oyum fazla olsun diye bu yatırımları yapıyor, teşvik olarak sunuyorsa da inanın aynı insanlar, yine de oyunu HDP’ye veriyor..,

AK Parti’ye "oy" vermişlikleri yoktur…

Bu itibarla kamuoyu adına diyoruz ki; Cumhurbaşkanımız her ne kadar bu tür olayları anlatıyor, yatırımları esirgemiyorsa da amma velakin elle tutulur, gözle görülür kalıcı bir faydası da yok…

Devletin birçok önemli bazı kurum ve kuruluşlarından başlamak üzere en tepedeki şahsiyetten, en alt kademeye kadar ne yazık ki; "kirli bir çark" dönüyor…

Rüşvet, adam kayırma, suiistimal diz boyu…

 

***

 

Kamuoyunun isteği paralelinde gönül arzu ediyor ki;

Gerek Cumhurbaşkanımız olsun,

Gerek Meclis Başkanı olsun ve gerekse diğer bakanlıklar olsun..

“Yol yaptım, köprü yaptım, tünel yaptım, fabrika yaptım, okul yaptım, çeşme yaptım” demelerinin yansırı..

Bir de, bu millete yüce İslam dinini aşılasalar, davet etseler..

Çünkü toplum madiyatın kölesi, maneviyatın da, hasmı kesilmiş duruşma..

Halkı maddeleştirmekten kurtarıp, maneviyata yöneltmelidir…

Ki, kıblesini bilsin, Allah’ından korksun, kimsenin hakkına hukukuna tecavüz etmesin..

 

Helal lokma kazanmak insanların tek hedefi olamalıdır, alması için mücadele edilmelidir…

Ama ne yazık ki siyasi dil, yapılan tüm konuşmalarda hep maddiyat, yine de maddiyat…

Maddeleşmiş bir insanlık hali ülkemizi bu hale sokmuştur…

 

Keşke devlet ciddiyetini ortaya koyup, tüm gençliği bu badirelerden kurtarıp kitap okumaya, ahlaki dersler verip, saygı ve sevgiyi aşılatabilse…

Ama ne çare…

Hal-i alem ortada..

En derin sevgi ve saygılarımla…

Hayırlı cumalar..