KEMALİZM VE İSLAM’A ATILAN PRANGA! (III)

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbet köşemizde sizinle paylaşmak istediğim mevzu, güncelliğini koruyan çok önemli vakıalar silsilesiydi..

İslam düşmanlığı…

Yakın tarihimiz, yani nereden bakarsanız bakın, 150 yıldan beridir devam ede gelmektedir…

Ki günümüze dek kandırmaca kavramlarla ne yazık ki devlet yönetile gelmiştir…

Ama yalnız Türkiye Cumhuriyeti devleti değil.

Tüm İslam ülkeleri öyle…

I. Dünya Savaşından sonra ilga edilen İslam hilafeti sonrasında kurulan devletçiklerin başına getirilen piyon, amil, uşaklar, ne yazık ki Suudi Arabistan’daki mevcut iktidara kadar ulaşmış durumda.

Zira Suudi Kral bile çıkıp Trump’ın diliyle konuşuyor.

Diyor ki;

“Suriye’den çıkma, Türkiye ilerlemesin.”

Dünyanın muhafızını Amerika olarak düşünüyor.

Böylece bize göre o Suudi Arabistan Kralı harameyn-i şerifeyni temsil edemez durumda.

İslam dünyası her ne kadar oraya akın ediyor, para muslukları açılıyorsa da ne yazık ki o iktidar artık Müslümanların yanında yer alan iktidar değildir.

ABD’nin direktif ve talimatları altında İsrail’i savunuyor ve Sisi’nin yanında yer alarak maddi para musluklarını açıyor onlara.

Bu itibarla bakınız, Cumhurbaşkanı Suriye’nin Doğu Guta’daki kimyasal katliamına nasıl sert tepki gösteriyor.

Keşke şimdiye kadar, Müslüman ülkelerin gelen giden liderlerinin dörtte biri çıkıp da Sayın Erdoğan’ın misyonunu taşımış olsaydılar.

Onun gibi düşünmüş olabilseydiler.

Bugün İslam dünyası bu halde olmazdı.

“Ey batı size yazıklar olsun!” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan devamla şöyle diyor;

“Yavrucukları yine şehit ettiler.

Biz işte bu ikiyüzlülüğe, insanlık dışı politikaya isyan ediyoruz.

Ey batı; Doğu Guta’daki katliama ne zaman dönüp bakacaksınız?”

Evvelki gün Siirt’te konuşan Erdoğan, çok güzel ifadelerle batı dünyayı eleştirerek, verdi veriştirdi.

Ama kime diyorsun?

Erdoğan, her ne kadar böylesine haykırışlarıyla insanlığı uyarıyorsa da ne yazık ki batı dünyasında karakter ve gen olarak İslam dünyasının, Müslümanların düşmanlığından ötesi düşünülmüyor.

Bakınız, dün BM Genel Kurulundan şöyle bir karar çıktı.

Herkes lanetliyor.

Ama kimse yerinden de kıpırdamıyor.

Her şey sözde kalıyor.

Nitekim bundan 20-30 yıl önce Irak da aynı haldeydi.

Kendi özbeöz vatandaşlarını zehirli bombayla öldüren Saddam, darbeyle gelmişti ve nihayetinde darbeyle gitti.

“Biz Irak’a demokrasi getireceğiz” diyen ABD, ne yazık ki hala da demokrasiyi Irak’a getirmemiştir.

Bilakis son iki üç senedir DEAŞ’ı soktu, Musul’u, Kerkük’ü işgal ettirdi.

Şimdi de Şii bir lider olan Haydar El-İbadi’yi devletin başına getirdi.

Ve Irak insanını inim inim inletiyor.

Şimdi sıra Suriye’de…

Nusayri, İslam’a inanmayan bir Generalin oğlu, fi tarihinde Fransa’da okumuş, onların derslerini ezberlemiş, gelmiş babasının yerinde oturmuş.

Devleti yönetiyormuş.

Hadi yönet bakalım, nasıl yönetiyorsun?

Milyonlarca insan Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldı.

Ve Türkiye dışında kimseden de bir ses çıkmadı.

Herhangi bir infial gösterilmedi.

Allah Türkiye’yi korusun.

Gerçekten endişeliyiz.

Eğer Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başına bir şey gelirse, Türkiye de bu iki ülkeden geri kalmaz.

Bu nedenle biz her zaman yazılarımızda diyoruz ki;

Artık İslam dünyası uyanmalıdır.

Şuraya, buraya kulak asmamalıdır.

Kendi kaderini kendi çizmelidir.

Defalarca bu köşede yazdık, çizdik.

Bugün yine yazıyoruz.

Bediüzzaman Hazretleri, gerçekten İslam dünyasını Kur’an çizgisine davet ediyor.

Batıl ve yanlış yollara sapmış siyasetle ilgili Müslümanları uyarıyor.

Ve diyor ki;

“Ey âlem-i İslâm!

Uyan, Kur’ân’a sarıl, İslâmiyete maddî ve mânevî bütün varlığınla müteveccih ol!

Ve Ey Kur’ân’a bin yıllık tarihinin şehadetiyle hâdim olan ve İslâmiyet nurunun zemin yüzünde nâşiri bulunan yüksek ecdadın evlâdı!

Kur’ân’a yönel ve onu anlamaya, okumaya ve onu anlatacak, onun bu zamanda bir mu’cize-i mânevîsi olan Nur Risalelerini mütalâa etmeye çalış.

Lisanın, Kur’ân’ın âyetlerini âleme duyururken, hal ve etvar ve ahlâkın da onun mânâsını neşretsin; lisan-ı hâlinle de Kur’ân’ı oku.

O zaman sen, dünyanın efendisi, âlemin reisi ve insaniyetin vasıta-i saadeti olursun.

Ey asırlardan beri Kur’ân’ın bayraktarlığı vazifesiyle cihanda en mukaddes ve muhterem bir mevki-i muallâyı ihraz etmiş olan ecdadın evlât ve torunları!

Uyanınız!

Âlem-i İslâmın fecr-i sâdıkında gaflette bulunmak, kat’iyen akıl kârı değil!

Yine âlem-i İslâmın intibahında rehber olmak, arkadaş, kardeş olmak için Kur’ân’ın ve imanın nuruyla münevver olarak İslâmiyetin terbiyesiyle tekemmül edip hakikî medeniyet-i insaniye ve terakki olan medeniyet-i İslâmiyeye sarılmak ve onu, hal ve harekâtında kendine rehber eylemek lâzımdır.”

En derin saygı ve sevgilerimle.