Görüş Bildir

KÜLTÜREL İNŞİKAK EŞİTTİR TOPLUMSAL İNFİLAK !?

Evet sevgili okurlar..!

Bin yıllık kültürümüzü, inancımızı, örf ve adetlerimizi, terbiye ve adabımızı ayakta tutmak üzere tarih boyu maddi ve manevi yönden savaşmış bir milletiz.

Her daim, mücadele vermiş bir toplumuz.

Millet olarak taşıdığımız cihad ruhu varlığımızın temel taşıdır...

İnanç taşımıza kaide olarak kurmuşuzdur..

Yani binanın ana temeli ve esası olarak en derin esaslara “inancımızı” nakşetmişizdir..

İnanmış, mücahit bir milletiz.

Ki, Millet eşittir ümmet demektir.

Bu ruhtan ayrılmak; gaflettir, delalettir..

Sebebiyet veren her kim ise, “ihanet” içerisindedir..

Bu hal-i durum, millete ihanettir...
Felaketi ve helaketi millete yaşatandır...

Bu kültürsüzlük milleti inşikaka, bölünmeye götürür…

Bölünme ise infilaka, toplumsal patlamaya götürür.

****

Kuşku götürmez bir gerçek vardır..

O da şudur; bu millet hiçbir zaman kültürünü yüzeysel olarak tutmamıştır...

Hep köklü bir inanca sahip olmuştur..

Tıpkı, kökü derinde olan, bereketli bir ağaç misali hep meyve vermiştir..

Hani demişler ya; “Köksüz ağaç meyve vermez...”

İşte bu vecizeli söze dayanarak yola çıkmalıyız..

Ki, büyük bir söz bu..

Demem o ki, temeli sağlam atılmayan, kolonları ve demirleri sağlam olmayan bir bina, hele hele ümmet binası, çok erken çöker.. En küçük bir sarsıntıda; yerle bir olur...
Nitekim, yıkılmaya ve yok olmaya mahkum olur..

Ülkenin ve milletin yaşadığı; travmatik hal bunun göstergesidir..

Bunun sebebi mucibesi de derin tarihlerimize dayanan köklü kültürümüze sahip çıkmayışımızdan kaynaklıdır..

Çünkü, kültürünü inkar eden, kendini inkar etmiştir.

Aba ecdatların şerefle, izzetle, intisap etmiş olduğu yüce İslam dininin hakikatlerini kirli siyaset koltukları için arka plana atıp da üç beş tane derin, laikçi, masonik kafaların uğruna milletin oylarını hiçe sayarak bir çırpıda her şeyi unutmak, milleti unutmak demektir..

Milleti, hiçe saymak demektir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esasları..

İngilizlerin İstanbul’u işgal etmesiyle, uygulamaya soktukları esaslar..

İki yönlü; “tahribatlar” sürecinin fitilini ateşlemiştir..

Cumhuriyet anlayışı, “cumhurun” varlık kriterlerini gözardı etmiştir.

İki zıt kutup olmuştur..

Çürüyen Liberal bir ekonomi!

Faize, rüşvete, cehalete dayalı bir siyaset felsefesi, hakim kılındı..

İşte tüm bu etkenlerin neticesinde, bin yıllık kültürümüz ve bizi bütünleştiren siyasetimiz, tar-u mar edildi.

******

Cumhursuz bir cumhuriyet anlayışı ile dışarıdan ithal edilmiş, yasalar, kanunlar, yani Fransa’nın, İngiltere’nin, İtalya’nın ve ABD’nin hatta tüm haçlı emperyalizmin, Siyonist İsrail politikaları adına hizmet edilerek, bin yıllık kültürümüz, “inkar ve asimilasyona” tabi tutuldu..

 En önemlisi, Milli Eğitim camiamız, eğitimsiz, İslamsız, inançsız milli kültüründen yoksun, esaslarla donatıldı..Aynı minvalde, siyasetin icra ettiği politika, “hep iki yüzlü” bir anlayışı benimsemiştir..

Nitekim, “yerli ve milli” olmadığı gibi, milletin de bağrında bir güven teşkil etmemiştir..

Bakınız sevgili okurlar..

AK Parti’nin yıllardan beri, yani nerdeyse 18 yıldan beri muhafazakarlık adına kadının tesettürüne sahip çıkma projeleriyle yola çıktığını bilmeyen yoktur..

Siyasetini bu minvalde, idame ettirme adına yola çıkıp tam ters yola giren bir anlayışı, hiç kuşkusuz ki bu millet kabullenmez ve de affedemez..

Düşünün sevgili dostlar!

Şu yüz yıllık yakın tarihimiz süresince, gelen giden iktidarların, liberal, demokratik bir siyaset anlayışı ile gerek tek başına iktidara gelmiş ve gerekse koalisyon ortaklığıyla müştereken iktidara geçmiş partilerin hiçbir dönemlerinde toplum bu kadar ahlaki, ruhi, başıboşluğa uğramamıştır.

Hiçbir parti döneminde AK Parti dönemi kadar toplum aldanarak boşluk uçurumuna yuvarlanmamıştır.

Her gün biraz daha kültürümüzü köksüzleştiren, yabanileştiren, toplumun inancını hiçe sayan bir iktidar bugünkü AK Parti iktidarı kadar görülmemiştir.

Bu itibarla meşhur yazar Yusuf Kaplan’ın dediği gibi biz de aynen diyoruz ki: “Bu ülke fiilen işgal edilemediyse de ama zihnen ve fikren işgal edilmiş durumda.”

Evet! Sayın  Kaplan devamla şöyle diyor:

“Muasır medeniyet seviyesine ulaşmaktan söz ediyorlardı, hatta sanki dalga geçercesine, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmaktan dem vuranlar bile çıkmıştı.

Zıpçıktı türediler!

Türedi diyorum, ruh köklerini inkar edenler bırakınız muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmayı, intihar ederler.

Sadece intiharın eşiğine sürüklenirler.

Bir ülke köklerini inkar ederek insanlığın önünü açacak bir gelecek inşa edemez.

İnsanlığın önünü açmayı geçtim, varlığını bile sürdüremez…

Evet!

Aslını unutup inkar eden ve topluma da inkar ettirmeye çalışan anlayış köksüzdür ve haramzadedir atasözü inkar edilemez.

İşte bu kültürel inkar bizi kültürel intihar sürecinin eşiğine fırlattı

Tanzimatla başlayan ön modernleşme projesi, Cumhuriyetle birlikte laiklik projesine ve prangasına dönüştürüldü.

Toplumun anlam haritaları dinamitlendi, bin yıllık bir çileyle yoğrulan Müslüman ruhumuzun yerlebir olmasına yol açan Epistemolojik kırılma ve onkolojik kopuş yaşandı: Müslüman zihnimiz düşünce melekelerimiz yitirildi.

Müslümanca yaşama zeminimiz hapitusumuz ve gök kubbemiz yok edildi.”

Evet sayın Kaplan’ın böylesine mümtaz ve seçkin anlayışına katılmamak mümkün değil.

Bire bin defa biz de katılıyoruz.

Katılmamak bize göre gaflettir, dalalettir ve ihanettir.

 “Bireysel ibadetle ittifa edip, milleti hacla, umreyle veya bazı yüzeysel coğrafik yatırımlarla maddeleştirmeye çalışan anlayış bize göre kendini hiçbir zaman millete kabul ettiremez.

Türkiye’de kurulan laik devlet, her alanda İslâm’dan arındırıldı! Osmanlı’nın benzersiz bir medeniyet tecrübesi geliştirmesini mümkün kılan bütün İslâmî anlam haritaları, ülkenin bütün kurumlarından sökülüp atıldı!

BU ÜLKENİN ÇOCUKLARINI DAHA FAZLA APTALLAŞTIRMAYIN LÛTFEN!

Cevabını vermemiz gereken ama vermediğimiz, bu kafayla giderse aslâ veremeyeceğimiz soru şu:

Türkiye’de yapılan laik devrimler, bizim medeniyet iddialarımızı inkâr etti; bizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmadı; aksine bizi muasır medeniyetin ileri karakolu, uydusu yaptı; bizi bizden, bizi biz kılan ruh köklerimizden ve anlam haritalarımızdan uzaklaştırdı..
Tastamam intiharın eşiğine sürüklenmemize yol açan bir çıkmaz sokağın eşiğine fırlattı.

Şimdi soruyu sorabiliriz: Türkiye, eğer emperyalist Batılıların işgal ettiklerinde yapmaya bile cesaret edemeyecekleri cinayetleri işleyecek idiyse (yani bu ülkenin kültürel dinamiklerini dinamitleyerek, medeniyet iddialarını terk ederek ve anlam haritalarını yok ederek kendi ayağına kurşun sıkacak idiyse) biz ne diye -kime ve ne’ye karşı- kurtuluş savaşı verdik ki?

***

Bu ülkenin çocuklarını daha fazla aptallaştırmayın lütfen!

TÜRKİYE, FİİLEN İŞGAL EEDİL-E-MEDİ, ZİHNEN İŞGAL EDİLDİ!

Bu ülke Batılılar tarafından fiilen işgal edil-e-medi ama zihnen işgal edildi.

Bu zihnî işgal sürüyor hâlâ!”

Evet sevgili okurlar!

Bu yazılanlar, söylenenler rastgele sözler değildir.

Milletimizin her kesimini yani yediden yetmişe kadar İslami şuura, inanışa, kültürel cihadına bir nevi davettir.

Bir uyanışa çağrıdır.

Mevcut siyasetin makyajlı ifadelerine aldanmamaya bir çağrıdır.

Herkes kendine gelsin…

Artık yeter diyelim!

Ve bu hadis-i şerifi zihnimizde tutalım.

“Alametul münafıki selasetun”

Daha önceden de yazmıştık bu hadis-i şerif.

Münafıkın alameti üçtür.

“İza hadise kezibe

Konuştuğu zaman yalan söyler.”

“Ve iza va’de ahlaken

Söz verdiği zaman sözünde durmaz.”

“Ve iza tumine hane

Güvenilir olarak gösterildiği zaman emaneti yerine getirmeyen hıyanetle baş başa kalır.”

En derin saygı ve sevgilerimle..

 


Bu Makale 458 kere okunmuştur.