Görüş Bildir

MALAZGİRT MEYDAN MUHAREBESİ GERÇEK BİR ZAFER OLAYIDIR! (II)

Evet sevgili okurlar!

Dünkü bu köşedeki sohbetimize “analiz” olarak aynı başlık altında devam ediyoruz.

Zira konular tarih boyu kelime itibariyle değişikliğe uğramışsa da mana itibariyle aynıdır, anlam hiç değişmemektedir...

Lakin yaşanan süreç açısından; gerçekler çok az gösteriliyor.

Ya da, anlatılıyor..

Gerçek dışı olan yalan-dolanlar hep makyajlanarak, kamuoyuna sunuluyor.

Yani çift yüzlü bir tarih söz konusu..

Onun için yazımıza başlık olarak kullandığımız “Malazgirt Meydan Muharebesi Gerçek Bir Zafer Olayıdır” gerçeği tartışılmazdır..

Nasıl bir zafer?

Bu zafer fiilidir ve eylemseldir.

Selçuklu İmparatorluğu’nun başındaki Sultan Alparslan’ın kahramanlığı altında bu iş devam edegelmiştir ve zaferle neticelenmiştir.

Zira onun savaş anında ve alanlarında taşıdığı misyon, kuru topraktan ibaret bir savaş değil...

Yalnız yöresel topraktan ibaret bir savaş olmayıp, Allah inancını, tevhid inancını zirvelere taşımak üzere tüm beşeriyete gerçekleri götürme mücadelesinin savaşıydı ve bu amaca da ulaştı.

İşte o günden bugüne kadar o manayı taşıyan savaşlar hiçbir şekilde geri kalmamıştır...

Her daim mücadele sürmüştür.

O günden itibaren İslam’a inanan Türk dünyasına Anadolu kapıları açılmıştır.

O Selçuklu İmparatorluğu’nun zaferleri sayesinde Osmanlı meydana gelmiştir ve Cihanşümul bir devlet olarak insanlığa kendini tanıtmıştır.

Ama gel zaman git zaman misali yola çıkarsak ondan sonraki bazı dönemlerde hatta Cumhuriyetin kuruluşuna kadar ve cumhuriyet dönemlerinde gösterilen zaferlerin bir çoğu ne yazık ki kağıt üzerinde makyajlandırılarak gösterilmiştir.

Fiiliyat olmamıştır.

Ancak Çanakkale Savaşı ve Milli Mücadele Savaşı hariç…

Bunlar aynı ciddiyetle batı emperyalizminin hükümranlığını kırmak üzere, Allah Allah nidalarıyla, gerek Osmanlı’nın son dönemi olsun, gerek cumhuriyet dönemi olsun; yapılan savaşlar şehitlik ruhu ile yola çıkılmış ve kazanılmıştır.

Ama sonradan her nedense o misyon, o mana, o anlam, o değerler toz olup gitmiştir.

Milli mücadeledeki kahramanca haçlılarla çarpışan nice mücahit insanlar, 1924’ten sonra sorgulamaya tutulmuşlardır.

Adeta “Gel buraya, sen şeriatçısın, İslamcısın, yani irticacısın.. Sen miydin bu elin gavurunu denize döktün.” dercesine envai entrikalarla o milli mücadele kahramanlarına suçlama getirilmiştir.

Bazılarına da, kağıt üzerinde uyduruk kahramanlıklar verilmiştir.

O da ne yazık ki İngilizlerin plan ve projeleri kapsamında olmuştur...

Bu minvalde yola çıkan bu anlayış hedefine ulaşmış ise de ama hep kendilerini ön planda tutan ittihat terakkinin bir nevi uzantısı olarak işbaşına getirilmiş ve olayları cilalayarak, parlatarak, makyajlayarak millete tanıtmıştır.

Bu itibarla zaferleri’n sene-i devriyeleri gelince kutlanıyorsa da, ama ne yazık ki hep lafızda kalıyor.

Sadece kağıt üzerinde görüntü veriliyor, daracık bir coğrafyaya sığdırılan o kahraman ecdadın ülkesi bugün çok küçük bir ifadeyle Türkiye’dir.

Aslında hedef Büyük Türkiye olmalıydı.

Kahraman mücahitlerin Türkiyesi olmalıydı.

Bu da cihat ruhuyla olurdu.

Yakın tarihimize bakıldığında 1000 yıllık bir aba ecdadın mirası olan bu kültür küçüldükçe küçülmüş, bir türlü kendini büyütememiştir.

Buna rağmen hala da bu anlayışa kahramanlık deniyor.

Buna gülelim mi ağlayalım mı bilemiyoruz?.

AK Parti son zamanlarında, yani 2014’ten bugüne kadar, hatta diyebiliriz ki 2011’lerden günümüze dek hedeflediği gerçekleri yakalamamış ve yakalamak istememiş, istese de yakalayamaz duruma gelmiş.

Zira tarihi benliğimiz birileri tarafından horlandı, hortumlandı, gayri ahlaki oluşumlar toplumun bünyesine hakim oldu.

Ve iktidar hiçbir şey de yapamıyor..

Allah encamımızı hayreylesin…

En derin saygı ve sevgilerimle…


Bu Makale 1262 kere okunmuştur.