Görüş Bildir

MÜTTEFİKİMİZ ABD (!) NE YAPIYOR? (III)

Evet, sevgili okurlar.

Yıllardan beri bu köşede siz değerli okurlarımızla yapmış olduğumuz sohbetlerin ana stratejisi, "doğruluktur ve tarihi gerçeklerdir.." Konuştuklarımız tamamıyla hakikattir.

Ve diyoruz ki konuşan hakikattir, biz değiliz.

Her platformda elimizden geldiğince, dilimizin döndüğü kadar hakikatleri, gerçekleri sizlere aktarmaya çalışıyoruz..

Ki sizinle paylaşmaktan da memnuniyet duyuyoruz.

***

Bugünkü dünyanın içinde bulunduğu atmosfer, hiç de hayra alamet değildir.

Küfür dünyası, her zaman olduğu gibi kendi emperyalist gücünü kullanarak İslam dünyası üzerine hâkimiyet kurmaya çalışıyor.

Masum mustazaf proleter toplumların kanını emiyor…

Adı kölelik değil ama "köleliğin dik alasını" insanlığa yaşatıyor...

Özellikle İslam dünyası ki başsız kalmış bir İslam dünyası.

Yani halifesiz, imamsız, kupkuru bir İslam dünyası…

Ki nerdeyse manadan tamamıyla tecerrüt edilmiş, soyutlanmış bir kavram haline geldi.

***

Dünkü yazımda da ifade etmeye çalıştım.

ABD’nin gerçek yüzü mezalimdir.

Baskıdır ve emperyalizm egemenliğidir.

Ama bunu yaparken de bugün değil, yüz elli yıldan beri yani Tanzimat Fermanı denilen felaketin Türkiye’ye yutturulduğu günden beri devam ede gelmektedir…

1838-1839’lardaki mason cüce Mustafa Paşa’nın batılılaşma oyunlarını padişaha yutturmaya çalışmasına dek, ne yazık ki Osmanlının İslam dünyası üzerindeki idare-yönetim şekli tamamıyla zufe düştü.

Böylece peyderpey batı dünyasından içimize ithal edilen entrikalı oyunlar, kanun ve yasalar gölgesinde gerçekleştirile, gerçekleştire gelinmiştir…

Devlet kavramı Osmanlı adını taşıyor olmasına rağmen, batının, özellikle İngiltere’nin, Fransa’nın o dönemki aktifliğiyle, gizli hileli oyunlarıyla içimizdeki Siyon temsilcileri olan İspanya Yahudileriyle, içimizdeki jön Türk dedikleri ırkçı ve Turancılık anlayışı üzerine süre gelmiş olması hep dezavantajımızdır.

Bunları söylüyoruz, deşifre ediyoruz ve siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz..

Ama gücümüzün yettiği yere kadar.

Biz daha ne kadar devam edebiliriz düşüncesindeyiz.

Allah hepimize yardım etsin.

Özellikle cumhurbaşkanımızın yüksek fatanet ve maharetine yardım etsin diye dua ediyoruz…

***

Başta 1914 I. Dünya Savaşı...

Ki, İngilizler 1915’te tek bir silah sıkmadan, gelip İstanbul’u işgal ettiğini okuduk, öğrendik ve siz değerli okurlarımızla da paylaştık.

Çünkü dedik ya konuşan hakikattir.

Kimseye iftira atmıyoruz.

Yalan dolan da konuşmuyoruz.

Ama ortada bir gerçek var.

O gerçek, Bediüzzaman’ın dediği gibi; “Konuşan hakikattir ve gerçektir.”

Evet, başka bir şey değildir.

Her ne kadar küfür dünyası çok derin oyunlar oynuyorsa da….

Nihayetinde onların geçmişi olan Doğu Roma İmparatorluğu da ne kadar oyun oynadılar, küfür sistemleriyle bir şeyler yapmaya çalıştılarsa da "beyhude" kaldı…

Hiçbiri bir şey yapamadılar; ki kendi sonları oldu..

Ancak hileli oyunları yabana atılacak değil..

Gerçekten, dün olduğu gibi hala de; yeryüzünü titretiyor.

* * *

Bakınız, yüce kitabımız Kur’an-ı Azim Şan “Tarık” suresinin 13, 14, 15, 16 ve 17. ayetleri bize neleri hatırlatıyor.

Ona göre adım atmalıyız.

“(13-14) Muhakkak, o (Kur'an) doğruyu yanlıştan ayıran bir kelamdır. O, bir şaka değildir.

(15-16) Şüphesiz (Kur'an'ın nurunu söndürmek için) o müşrikler hep tuzak kuruyorlar. Ben de (onların yaptıklarına karşı) bir tuzak kuruyorum.

(17) Onun için, sen o inkârcılara bir mühlet ver, az bir süre tanı (pek yakında desteğimiz sana gelecektir).”

Küfür dünyasının tüm insanlığa, özellikle İslam dünyasına karşı kurmuş oldukları tuzak, gerçek bir tuzak değildir.

Zaten Allah diyor ki; Ben de onların yaptıklarına karşı bir tuzak kuruyorum.

Ama kafirlere mühlet verin, yakında desteğim size gelecektir.

Tıpkı “İbrahim” suresinin 46. ayetinde buyrulduğu gibi;

“Gerçekten onlar (İslam'a karşı) tuzaklar kurdular. Oysa onların tuzakları dağları yerlerinden oynatacak nitelikte de olsa, Allah'ın denetimi altındadır (O'nun iznine tabidir).”

Küfür dünyasına karşı Kur’an bu şekilde sesleniyor.

Ve herkesin ipini aşağı çekiyor.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

İngilizlerin İstanbul’u işgalinden bahsettik.

Piyon siyasetin kirli oyunları neticesinde ne yazık ki İngilizlere kapı açıldı ve ellerini kollarını sallayarak İstanbul’u işgal ettiler.

O işgalci devlet, ne yazık ki hala yeryüzünde söz sahibidir.

İslam’la oynadı, ümmeti tamamıyla uyuşuk hale getirdi.

O günden itibaren başlasak, 1918’de Mondros Mütarekesi, 1920’de Sevr Antlaşması…

Ve müteakiben Lozan sendromu.

Yanlış ve kasıtlı olarak atılan imzalar sayesinde, Lozan’daki anlaşma Türkiye’nin elinden birçok kıymetli cevheri aldı.

Bugün yine aynı stil üzerine çalışılıyor.

Allah encamımızı hayreylesin.

Lozan’a hezimet mi diyelim, alçalış mı diyelim, yükseliş mi diyelim, kandırmaca mı diyelim?

Ne dersek diyelim.

Lozan Antlaşması, Türk tarihinde silinmesi zor izler bırakmıştır!

Ve silinmez de.

Karanlık bir tablo…

Ve ona imza atan da ne yazık ki karanlık bir adam.

Yani hileli oyunlar, Bizans’ı nereye götürdü?

Bugün küfür dünyası da inşallah o meşhur Bizans oyunlarını oynayanların mezarlıklarına gömüleceklerdir.

Çünkü oraya layıktırlar. 

* * *

Bakınız, Merhum Akif ne diyor;

 

“Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...

Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın

Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:

Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi

Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:

Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!”

***

İşte görüntü ortada.

Büyük İslam allameleri bu milleti yüzyıl önce uyarmıştır.

Biz de diyoruz ki artık yeter uyanalım ey İslam dünyası!

Zira Afrin ABD’nin kod adıdır.

Sıradan bir yer değildir ve ABD ile onun beraberindeki itilaf devletlerinin tuzağına dikkat.

Ama Allah’ın tuzağı da onlardan çok daha üstündür.

En derin saygı ve sevgilerimle…

 


Bu Makale 2988 kere okunmuştur.