MUÎN-İ ZÂLİMÎN ERBÂB-I DENÂETTİR!

Evet, sevgili okurlar.

Son zamanlarda ABD’nin yaptığı zulüm alçaklığı, acaba tarih boyu kaç defa yazılmıştır.

Çağdaş medeni dünyada sözde dünya liderliğini üstlenen ABD gibi bir devlet, ne yazık ki mutlak bir cehalet, zulüm, ceberut hallerini yaşıyor.

Ve her gün biraz daha baskısını artırarak mazlum dünyaya da yaşatıyor.

ABD’nin yaptığı suçtur.

Bu suç, yalnız Türkiye’ye karşı işlenen bir suç değildir.

Bütün dünyaya, bütün insanlığa karşı yapılan acımasızca bir suçtur ve hıyanettir.

Ama tarih bunu kaydedecektir.

ABD, hiçbir zaman bunun yanına kar kalabileceğini de sanmasın.

Hasbelkader “demokrasi” kavramını kullanıyor ve tüm insanlığa karşı “demokratım” diyorsa da ne yazık ki günümüzde yeryüzündeki dökülen kanların baş müsebbibi odur.

Terör odaklarının kilit noktasıdır.

Ve gerçekten terörist bir devlettir.

Türkiye’den ne istiyor?

Aslında Türkiye’den istedikleri bir şey yok.

İstedikleri bir şey varsa o da Müslüman oluşumuzdur.

İnanmış bir toplum, tarih boyu dünyaya ders öğreten bir orduya sahip bir devlet, 624 yıl boyunca dünya hükümranlığını sürdüren bir Osmanlının torunu olma hasebiyle bu düşmanlık sürmektedir.

Hele hele bir de bu yetmiyormuş gibi yıllardan beri Emanuel Karasu’ların, Moiz Kohen’lerin nam-ı diğeri Munis Tekinalp’lerin, nice Lawrence’ların Osmanlının içine yerleştirerek Osmanlıyı yok eden bir haçlı anlayıştan hala İslam dünyası ne bekliyor?

Güllük gülistanlık mı bekliyor?

Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek gelen giden iktidarlar, Kemalizm ve laikçilik düşüncesiyle yola çıkan yönetimler ve yöneticiler ne yapmışlardır?

Allah aşkına çok iyi düşünelim…

AK Parti’den başka diğer partilerin başında bulunan nice liderler, gelen giden cumhurbaşkanları ve başbakanların tümü olmasa bile ekseriyeti deyim yerindeyse ABD’ye kapıkulluğu yapmıştır.

ABD başkanlarının karşısında ayakta duran bir Ecevit vardı.

Hiç dinden, imandan, inançtan dem vurmuyordu.

Bill Clinton’ın karşısında önünü ilikleyip ayakta durmadı mı?

Bu kapıkulu durumundaki nice beyinsizler, Türkiye’ye lider olarak gösterilmiştir.

Cumhuriyet tarihi boyunca ABD’ye karşı “efendimcilikten” başka hiçbir iş yapmamıştır.

Türkiye, yine bu “efendimcilerin” peşine mi düşsün, yolunu mu takip etsin?

IMF’nin acımasızca faizine boyun eğmişler.

Devletin bünyesinde birer faiz ve tefecilikten ibaret olan banka sektörünü işletmişler.

Ve hala da devam ediyorlar.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, bunlara diyor ki;

“Artık yeter, biz bunları kabullenemeyiz.

Zira faizcilik sistemi haram bir sistemdir.”

Zengini daha fazla zengin eder ve zalim kılar.

Fakiri daha fakir eder ve yoksul hale getirir.

Faizcilik sistemi bu…

ABD’nin dolarının yürürlükte olması zaten faizin katlanması demektir.

Bir ülkenin ekonomisini yok etmekten başka hiçbir şey değildir.

Erdoğan bunu çoktan fark etmiştir.

Erdoğan, gerçekten büyük bir devlet adamıdır.

Hem hâkimdir, hem âlimdir.

Erdoğan’a inanmayıp ABD’nin soytarısına güvenip, hala ondan bir dostluk beklemek bize göre budalalıktır, aptallıktır, safdilliktir.

Bırakın bu vasıfların hepsini bir kenara.

Ziya Paşa’nın dediği gibi;

“Muîn-i zâlimîn erbâb-ı denâettir,

Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.”

İşte Osmanlı Ziya Paşa gibi insanları yetiştirmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, zalime bırakın yardım etmeyi zalime hafif bir meyli dahi “28. Mektubun Dördüncü Risale olan Dördüncü Meselesin’de” bahsederken “Hûd” suresinin 113. ayetinin yüce meali açık ve net olarak şöyle diyor;

“Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.”

Bediüzzaman Hazretleri diyor ki;

“Bu ayetin fermanı zulme değil yalnız âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor.

Çünkü, rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.”

Peki, ey İslam dünyası!

Bu ayetin haykırışına ne diyorsunuz?

Ey ümmet!

Ey Türkiye insanı!

Bugün tüm insanlığa, başta Türkiye’ye zulüm yağdıran bir ABD zaliminin veya bir soytarı kılığına bürünmüş bir megalomanyağın hangi ekonomisine güveniyorsun, meylediyorsun, dolarını satın alıyorsun ve evinde bu doları bekletiyorsun?

Stok yapıyorsun, bir gecede vurgun üstüne vurgun yapıyorsun.

“Ve ben zalime değil, memleketime bağlıyım, ekonomime bağlıyım, devletime bağlıyım” diyerek uyduruk bir inançla kimi kandırıyorsun?

Erdoğan ne diyorsa gerçek söylüyor.

Bana göre Erdoğan’a inanmayan, memleketine de inanmamış, devletine de inanmamış, varlığına dahi inanmamış demektir.

Erdoğan yapıyorsa, bildiği bir şey var ki yapıyor.

Bakınız, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10. Büyükelçiler Konferansı katılımcıları onuruna verilen öğle yemeğinde konuştu.

“Küresel sistemin kabadayıları, bedeli kanla ödenmiş kazanımlarımıza hoyratça, destursuzca el uzatamaz.

Bu saldırılardan alnımızın akıyla çıkmamız milletimizin desteğiyle mümkündür.

Kalıpları aşmak, ezberleri bozmak zorundayız.

Ya bir yol bulacağız, ya bir yol bulacağız.

Bunun başka çıkışı yok.

Bu oyunu hep birlikte bozacağız.

Hukuk namına hukuksuzlukları bize kimse dayatamaz.

Bizim kırmızıçizgilerimiz bellidir.

Gazi Mustafa Kemal'in ifadesiyle "Yurtta sulh cihanda sulh" temel prensibimizdir.

Devletlerin başarısının sırrı savaşa hazır olmaktır.

Biz hazırız, her şeyimizle hazırız.”

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bu veciz, anlamlı ve çok kapsamlı ifadelere rağmen, hala da İslam dünyası veyahut Türkiye’nin para babaları, faiz lobileri, ABD’nin dolarından bir şey bekliyorlarsa, “yazıklar olsun” demekten başka bir şey bulamıyoruz.

Erdoğan, çağımızın mümtaz bir şahsiyete sahip değerli bir devlet adamıdır.

Hiçbir zaman 81 milyon insan hafife alamaz.

CHP’nin tarihi madrabazlığa ve fitneciliğine kanamaz ve güvenemez.

Hele hele ırkçılık sistemine inanan, Turancılık, ulusalcılık gibi sözde kurtarıcı olarak gösterilen Lawrence’ların, Moiz Kohen’lerin görevini yapan Papaz Brunson’ın ajanlığını görmezlikten gelemez kimse.

Tüm bunlar sıradan olaylar değil.

Bunlar harfiyen projelendirilmiş, hazırlanmış, İttihat Terakki Cemiyetinin uzantılarından kalmış birer kirli projelerdir.

Dostça ve kardeşçe söylemek gerekiyorsa, kimse bunlara kanmamalıdır.

Yekvücut olarak Erdoğan’ın etrafında kenetlenmeliyiz.

Aksi takdirde Ziya Paşa’nın söylediği gibi;

“Muîn-i zâlimîn erbâb-ı denâettir,

Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.”

En derin saygı ve sevgilerimle.