Görüş Bildir

PARTİLER Mİ, PATIRTILAR MI?.. (ll)

 

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki yazımızın son bölümünde paylaştığımız hususu bugün de aynen buraya alıyoruz.

Biz de bu merhum “Bağrıyanık” olan Osman Yüksel Serdengeçti’nin tarzı üzerine diyoruz ki;

"Biz artık hiçbir siyasi partinin gerçekçiliğine inanmıyor ve parti demek yerine de patırtılar silsilesi demek zorunda kalıyoruz…”

Çünkü, bizim de bir düşünce ve dava sahibi olarak bağrımız yanık.

Tüm olaylara karşı içimiz yanıyor.

Ne yazık ki, "Mezalim" var..

Hele ki, yanlış insanların elinde yapılan mezalimler had safhada.

Son birkaç yıldan beridir; bazı bakanlıklara bağlı kurum ve kuruluşlarındaki keyfiyet akla ziyan işliyor..

Ne, iş yapan var, ne de iş çıkaran var?

Evraklar savsaklanıyor.

Keyfilikler başını almış gidiyor.

Diyarbakır'da DEDAŞ başta olmak üzere nice kurumlar var..

Sorun çıkarmak, soranları yaratmaktan başka da bir icraatları yok..

Ha bire vatandaşı söğüşlüyorlar..

Herkes vurdumduymazlık içerisinde; cirit atıyor…

Ekonomiksel sıkıntı apayrı bir zirvede yürüyor.

Fakru zaruret içinde kıvranıp duran insanlarımız, bununla beraber ahlaki çöküntüler ve toplumsal çürümeler, memleketi nereye götürecek, kestirmek zor..?

Tabii bağrı yanık bir vatandaş olarak medya grubumuzla birlikte 30 yıldan beri ülkenin ve bölgenin temel gerçeklerini kaleme alıyoruz..

Ve sizlerle paylaşmak üzere yola çıkmışızdır.

Allah nasip ederse daha da devam edeceğiz.

Hakka hak diyoruz...

Batıla da batıl demek zorundayız...

“Haksızlığa karşı susan dilsiz ……..lardan” değiliz…

Olmayacağız da.

***

Tabii, olumsuzluklar nerede olursa olsun, toplumsal acı verir…

İnanın bundan 20 sene evvel, diğer o parti dediğimiz patırtılar dönemlerinde; "böylesi girdaplı hadiseler" vuku bulsaydı..

Ki vuku buluyordu.

Yaşanıyordu..

Daha alası; kirli çark içerisinde, dönemin iktidarlarında, partilerinde vücut buluyordu..

Ama vatandaş pek umursamıyordu.

Zaten herkes, peşinen onlara oy verirken artık parti olarak değil de patırtılar kavşağına girilmiş olunuyordu…

Ki vatandaş bir şey yapamıyordu.

Ama yeni Türkiye’de vatandaş bunu beklemiyor, görmek de istemiyor.

Sineye çekmiyor..

Eski alışkanlıklara prim vermiyor..

Yaşanılmasına da karşıdır..

Zira yola çıkmış yeni bir Türkiye var..

Ve onun başında bulunan Başkan Recep Tayyip Erdoğan var..

Çünkü, Erdoğan’ın liderliğinde yürüyen bir Türkiye’de toplum "böylesi kirli manzaraları" artık görmek istemiyor.

Berrak, nurlu, aydınlatıcı bir hareketlilik görmek istiyor.

Ama bir yandan vatandaş bu beklenti içerisinde hak sahibiyken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da her platformda yapmış olduğu konuşmalar ve uygulamalarına hak vermemek mümkün değildir.

* * *

İnanın, sevgili okurlar.

Gördüğümüz bazı olaylar karşısında Erdoğan’a karşı inancımız her gün biraz daha artmaktadır ve haklılığını onaylıyoruz!..

Bağrı yanık olan Osman Yüksel Serdengeçti’nin dediği gibi, bizim de aynı şekilde yapılan haksızlıklara karşı bağrımız yanıktır.

Bağırıyoruz, çağırıyoruz, ama kimse yardımımıza gelmiyor...

Hem de vatandaş olarak, tüm kamuoyu adına bağırıp çağırıyoruz.

Kendi şahsımız için değil.

Evet.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan.

2002’nin son aylarında AK Parti olarak iktidara gelirken, gerçekten "Selamet ve Refah Partilerinden" gelmiş bir siyasetçi olarak vatandaşın tüm dertleriyle dertleneceğini, hatta Diyarbakır’da 2005’teki konuşmasında “Kürt kardeşlerimizin hakkına bundan sonra ben sahip çıkacağım” diyerek, yüreklere su serpmişti..

Ve bunun gibi yıllardan beri İslamiyet’e ve Müslümanlara karşı baskıcı rejimin ceberut baskılarına artık son diyebilecek şekilde halk yeni bir Başbakan olarak, kendisi seçti…

Gerçekten milli ruha, milli inanca, milli değerlere sahip çıkacak bir lider olmakla beraber, devletin tüm kurum ve kuruluşlarını ve hatta birçok bakanlıkları muhafazakâr, inançlı bakanlarla donattı...

Dönemin Van Milletvekili Hüseyin Çelik başta olmak üzere..

Ki Çelik, Milli Eğitim Bakanı gibi çok önemli bir göreve getirildi.

Ve onun gibi daha nice isimleri seçerek, birçok bakanlıkların başına getirdi…

Gerçekten "milli inanca, milli şuura, milli değerlere" sahip çıkacak ümidiyle; o isimleri seçti.

Ama bugün bakıyoruz ki o tempo artık yok.

Mesela son dönemde bazı bakanlıkların başına getirilen bakanların biyografisine bakıldığında ya sosyalizmden gelmiş, ya Kemalizm’den gelmiş, ya da laikçi, Kemalist, CHP’nin veyahut MHP’nin anlayışına sahip kişileri oraya getirmiş.

Örneğin; Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Bey.

Laikçi, Kemalist bir insan olmakla beraber Sayın Ziya Bey’e kişisel olarak söyleyeceğimiz bir şey yoktur.

Ama mutlak laikçi ve Kemalist olduğunu görmezden gelemiyoruz.

Peki, Cumhurbaşkanı neden kendisini seçti?

Bize göre yerden göğe kadar haklıdır.

Zira 2002’de yeni kurulan AK Parti hükümetinde başta Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik olmak üzere, birçok önemli bakanlıkların başına getirilen şahsiyetler ne yazık ki hepsi hem kamuouyunu, hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hayal kırıklığına uğrattı.

Milli Eğitim Bakanlığında yapılan birçok ihaleler, kendilerine yakın insanlara ihale ettirildi.

Karayolları Genel Müdürlüğü’ndeki önemli ihaleleri ele geçirme şaibeleri yaygınlık kazandı.

Nitekim Erdoğan, Hüseyin Çelik’i bir daha Bakan olarak seçmedi.

Bunun gibi çok emsal verebiliriz..

Hele ki o dönemin, belediyeleri..

Yolsuzluk, usulsüzlük ayyuka çıkmıştı..

Ama Erdoğan’ın bu sefer ki Bakanları seçme şekli, gerçekten o günleri insanlara hatırlatıyor.

Ve böylece muhafazakâr geçinen ve hiç de davasına sahip çıkmayan bazı kesimlerin burunları sürtülsün diye, bu kez böyle bir inançla yola çıkmış olduğuna inanıyoruz...

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Hürriyet Gazetesinin yazarlarından deneyimli kalem sahibi Nuran Çakmakçı’nın 7 Eylül Cuma günkü yazısının birçok önemli bölümlerini okuduğunuzda bizim bu düşüncemize siz de katılacaksınız inancındayız.

Nuran Hanım şöyle yazıyor;

“2023’e doğru Türkiye eğitim sistemi

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk göreve geldiğinden beri yüzlerce kişiyle görüşüyor.

Makam odasının kapısı her zaman dolu.

Farklı düşünceleri dikkatle dinliyor, özellikle daha önceki dönem bakanlıktan uzaklaştırılan bazı sivil toplum örgütü temsilcilerine kapısını açıyor.

Kafasında önemli bazı değişimler var.

İşte bunun için hafta sonu İstanbul’da ‘2023’e Doğru Türkiye Eğitim Sistemi’ çalıştayı düzenliyor.

Daha önce iktidara yakın bazı isim ve kurumların bakanlık çevresinde dolaşmasından farklı olarak, bu kez toplumun geniş kesiminden eğitimcilerle buluşacak olan Bakan Selçuk, eğitimi şekillendirecek bu önemli toplantıya bürokratları da çağırdı.”

İşte, bakınız sevgili dostlar.

Buraya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Bakanlıktan uzaklaştırılmış bazı sivil toplum örgütü temsilcilerine kapısını açıyor.

İktidara yakın bazı isim ve kurumların bakanlık çevresinde dolaşmasından farklı olarak toplumun geniş kesimine eğiliyor.

Bakınız, yukarıda eski Milli Eğitim Bakanının şaibelerle dolu yanlışlarını her ne kadar buraya derç edilmemişse de bu satırlardan anlaşılan odur ki “Yeni Türkiye, yeni anlayış, ama Kemalist bir anlayış” deneniyor gibi geliyor bize.

Yazımızın devamında daha önemli konuları kaleme alacağız ve siz değerli dostlarımızla paylaşacağız.

Onun için burada yazımıza son verirken, İbrahim Hakkı Hazretlerinin dediği gibi;

“Hak şerleri hayr eyler

Zan etme ki ğayr eyler

Ârif ânı seyr eyler

Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler…”

En derin saygı ve sevgilerimle…

 


Bu Makale 2649 kere okunmuştur.